19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sınırsız popülizm, otoriter kapitalizm!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Yaşadığımız bu döneme damgasını vuran iki özellik popülizm ve otoriter kapitalizm olarak tanımlanıyor artık.

Demokrasiler kan kaybederken, otoriter-popülizm ve otoriter kapitalizm egemen oluyor giderek.

Artık Liberal demokrasi ve/veya demokratik kapitalizm bir anlamda kaçınılmaz bir şekilde, sıkıştıkça, zorlandıkça, popülizme ve otoriterliğe doğru yelken açıyor.

Burada kullandığımız popülizm kelimesi sadece ekonomik popülizmi değil, her yönüyle siyasal popülizmi de içeriyor.

Popülizmde yarını değil sadece bugünü düşünen anlayış egemen.

Örneğin Milliyetçiliği, dışa düşmanlık- içe kapanma, uluslararası işbirliğini kabul etmeme gibi bir davranış biçimine çeviriyorlar.

Trump, Bolsanaro ve benzerlerinin davranış kalıpları tam da böyle. Böylece, dünya giderek popülist ve otoriter liderlerin etkisi altına giriyor.

Çin-Rusya gibi devletlerin bir manada otoriter devlet kapitalizminin karşısına, şimdilerde otoriter kapitalizmi koymaya çalışıyorlar.

Yani demokrasi dalgası artık tersine dönmüş durumda (reverse wave).

Yaşanan Kovid-19 salgın sürecinde bu gidişat iyice belirgin hale gelmeye başladı, yani demokratik kapitalizm artık otoriter kapitalizme evriliyor.

Popülizmin ve otoriter kapitalizme yönelmenin arkasında, neo-liberalizmin on yıllardır sürdürdüğü küreselleşmenin tıkanması ve üst üste yaşadığı krizlerin etkisi bulunuyor kuşkusuz ki.

Otoriter kapitalizm ve popülizm, ulus devletlerin küreselleşmeyle etkisiz hale getirilme sürecini de tersine çevirmiş durumda.

Neo-liberal dönemin kitleleri fakirleştiren, işsizleştiren, ağır borç yüküne sokan ve zenginliği ve serveti çok küçük -neredeyse yüzde 1’lik- bir kesimin elinde toplayan meşruiyet sorunu da ister istemez, otoriter-popülist kapitalizmin ortaya çıkmasını tetikledi, tetikliyor.

Bu süreç, neo-liberal küreselleşme politikalarının yerine yeni bir dünya düzeni mi getirecek, yoksa otoriter-popülist yönetimler altında aynı anlayış sürdürülmeye mi çalışılacak, bugünden kestirmek kolay görünmüyor açıkçası.

Eğer tam ve eksiksiz bir demokrasi isteniyorsa, bunun neo-liberal bir düzende gerçekleştirilemeyeceği artık açıkça görülüyor.

Dünya bugün, otoriter- devlet kapitalizmi ile popülist otoriter kapitalizm arasında yeni bir mevzilenmeye yönelmiş durumda.

Kapitalizm, neo-liberal düzenini devam ettirebilmek uğruna demokrasiyi feda etmeye hazır olduğunu, demokratik kapitalizm yerine otoriter kapitalizmi koyarak zaten gösteriyor.

Bu çalkantı, yeni bir dünya düzenini getirecek mi, yoksa insanlık ağır baskı ve otoriter rejimlerin yönetiminde yine sömürü düzeninin altında ezilecek mi, bunu zaman içinde yaşayarak göreceğiz…