17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Siyasetimizi sendikalarımızı karartan ABD

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

15 Temmuz darbe girişiminin ardında ABD’nin olduğu kesin gibi. Ortadoğu’nun siyasal düzenini kendi emperyal isteklerine göre dizayn etmek sevdasındaki Amerika, Tayyip Erdoğan’a laf dinletemez duruma gelince Fethullah Gülen kartını oynama yolunu seçti. Biliyordu ki yıllarca besleyip koruduğu Gülen Türk siyasetine egemen olursa Amerika’nın dediklerini sorgusuz yerine getirecek kişidir. İran İslam Cumhuriyeti'ne benzer bir düzen öngörülecek fakat Humeyni’nin “şeytan” dediği Amerika’ya Fethullah Gülen “melek” diyerek Ortadoğu’yu Amerikan çıkarlarına göre yönlendirme sürecini başlatacaktı. Erdoğan’ın yanlış politikalarının yerini Gülen’in daha yanlış politikaları alacaktı. Olmadı. Halk, “tekbir” getirerek de olsa Amerika’nın bu yanlış girişimini önledi.

AMERİKA ERDOĞAN GİBİ HEP YANILIYOR

İktidara geldiği 2002 yılından bu yana sürekli Fethullah Gülen’in yönlendirdiği radikal dinci unsurlarından beslenen, buna karşılık, “Ne istedilerse veren” Erdoğan zihniyeti 15 Temmuz girişiminin alt yapısını, bilerek-bilmeyerek hazrlamıştır. FETÖ’cülüğün 15 yıl boyunca güçlenmesine, devlete sızmalarına göz yumduktan sonra şimdi, “hırsız var” diye bağırması Erdoğan’ı ve çevresini asla aklamaz. Meclis kürsüsünden Fethullah’a yağdırdıkları övgüleri onlar unutsa bile Meclis tutanakları unutmaz. Fethullahçılık demokrasimize, yurtseverlerimize, Atatürkçülerimize büyük darbeler vurulmasının koşullarını oluşturmuş, yüzlerce Atatürkçü ordudan, devlet kadrolarından atılmış ülkemiz gericilerin cirit attığı, yurtseverlerin korkutulduğu, sindirildiği karanlık bir tünele sokulmuştur. Acaba Erdoğan şimdi Amerika’nın politikamızda yarattığı ve kendisinin alet olduğu yanlışları görecek ve ülke siyasetinde iç barışı sağlayıp, demokrasinin temel ilkelerine, adını anmaktan ısrarla kaçındığı Atatürk’ün temel ilkelerine sarılacak mı? “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz” derler. Umarız Erdoğan kendisini Amerika’nın yanlış politikalarının esiri olmaktan kurtarıp Atatürkçü bağımsız politikaların mimarı olmayı başarır.

SOKAĞA ÇIKANLAR ARASINDA İŞÇİLER VAR MIYDI?

Eğer varsa onlara demokrasi adına teşekkür etmek gerekir çünkü çoğunluğu Amerikan’ın güdümündeki sendikalarımız ve özellikle Amerika sevdalısı Türk-İş gibi konfederasyonlarımız yıllarca Amerikan sendikacılığının dümen suyunda işçilerimizi siyasetten uzak tutmuşlardır. Gelişmekte olan ülke sendikalarının izlemesi ve kurması geren “siyasal sendikacılık” yerine kapitalist sistemin destekçisi “ücret sendikacılığı”nı uygulayarak işçilerin kapitalist sisteme teslim olmalarını sağlamışlardır. Oysa bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde üretenler yöneten de olmalıdır gerçeği, işçilerden özenle saklanmış ve işçilerin aydınlanması yerine din çemberinde öteki dünya hayalleri ile uyutulmalarına göz yumulmuştur. Turgut Özal, “Allah’ın ipine sarılın” sözünü boşuna söylememiştir. Bizim işçilerimiz de, Türk-İş gibi kendini yenilme refleksini kaybetmiş örgütlerin gölgesinde emekten yana sol bir siyasal düzenin kurulması yerine ülkeyi ve emeği sömüren yeşil sermayenin koruyucusu AKP’ye yıllarca oy vermekten yorulmamışlardır. Eğer 15 Temmuz gecesi Erdoğan’ı ve AKP’yi korumak için sokaklara dökülenler ve bilmeyerek demokrasiyi de koruyanlar arasında işçiler de var idiyse siyasete güçlü olmanın şehvetini bir parça yaşamışlardır.

15 TEMMUZ İŞÇİLERİMİZE DERS OLMALIDIR

Umarız o gece sokağa çıkanlar arasında işçiler çoğunluktadır ve siyasal gücün o müthiş tadına varmışlardır. İşçilerimiz o geceyi bundan böyle toplusözleşme masalarında, grev meydanlarında ve oy sandıklarında sürdürmeye devam etmeleri müthiş olur. Umarız sendika yöneticileri artık fil dişi kulelerinden çıkıp işçiye sahip olduğu oy gücünü seçimlerde kendi yararlarına kullanmayı öğretirler. Bu güne kadar yeşil sermaye için, kapitalizm için yerlerde sürünen işçiler artık ayağa kalkar ve kendi gelecekleri için ülke siyasetine damgalarını vururlar. 15 Temmuz gecesinin bu güçleri olduğunu onlara öğretmiş olması gerekir.