19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Sol’un çürümüşlüğü

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye solu uzunca bir süredir korkunç bir ahlaki çöküş yaşıyor. 12 Eylül’den sonraki otuz yıl boyunca bir yandan değersizleşme derinleşirken, diğer yandan sol küçüldü ve marjinalleşti. 21. yüzyılın ilk on yılında Türkiye sol hareketi, halkla hiçbir teması olmayan, büyük oranda emperyalistlerin fonladığı bir çöplüğe dönmüştü.

Gezi olayları ve ABD merkezli sosyal medya şirketlerinin desteği, solun temas yüzeylerini bir miktar artırdı. Sol gövde, otuz yıl aradan sonra ilk kez az da olsa büyüme gösterdi. Ama ahlaki çöküntüye dair hiçbir düzelme olmadı, aksine yeni temaslar yeni kirliliklere yol açtı.

Zaten kendi değerlerini yitirmiş olan sol, Avrupa’dan ABD’den akıp gelen ahlaksızlığa karşı tamamen dirençsizdi. Ne geliyorsa onu olduğu gibi kabul etti. Eski çöküntünün üzerine FETÖ, LGBT, Netflix kültürü, sosyal medyanın ahlak dışılığı binince soldaki ahlaki bozulma tam bir çürümeye dönüştü.

AHLAKİ ÇÜRÜME

Öte yandan siyasi olarak çok tuhaf bir gelişme yaşandı. Sadece aşırı sol örgütlerin ve PKK’nın kullanabileceği türde bir söylem CHP’nin liderliğine hâkim oldu. Bir zamanlar ülkücülerin “biz hapisteyiz fikirlerimiz iktidarda” demesi gibi, siyaset sahnesinde görünmeyen üç beş kişilik sol örgütlerin söylemi CHP’de iktidara geldi. Fikirleri değil, söylemi diyorum çünkü fikir namına soldan geriye kalan bir şey yok. CHP üzerinden tüm topluma yayılan şey ise militan, halk düşmanı bir söylem ve ahlaki çürüme.

Büyük felaketler, erdemlerinde de düşüklüklerinde çok daha açık şekilde görülebilmesini sağlar. Deprem de solun çürümüşlüğünü ve halk düşmanlığını gözler önüne serdi. Gövdeleri Türkiye’de olsa da kalpleri Batı’da atan solcuların devlete karşı duydukları kin, onları insan yaşamını bile hiçe sayacak noktaya sürükledi.

YALAN YARIŞI

Soldaki ahlaki çürümüşlüğün yansımaları, halk ile solcular arasındaki keskin yarılmanın iyice büyümesine yol açtı.

İnsanlar can kurtarma telaşındayken, solcumuz Tekbirden rahatsız oluyordu.

İnsanlar yardım dağıtırken, solcumuz “Suriyeliler parmak kesiyor” diye nefret üretiyordu.

Halk kaygı içinde beklerken solcumuz “baraj patladı” diye yalan uyduruyordu.

Depremzedeler “Allah devletimize zeval vermesin” derken solcumuz “bu devlete düşmanlık meşrudur” diyordu.

Teyzeler yardım için düvelerini satarken, solcumuz erzakları babasının evinde stokluyordu.

Savcılar sorumlular kaçmasın diye binalardan örnekler alırken, solcumuz kaçak müteahhitler için “idealist bir arkadaşımızdı, çok kurcalamayın” diyordu.

Halk can pazarındayken solcumuz deprem enkazı üzerinde son çıkan kitabının reklamını yapıyordu.

Yunan bile “bu çok büyük felaket” derken, solcumuz “iktidar abartıyor” diye siyaset cambazlığı yapıyordu.

Halk “ayrım yapmayın” diye isyan ederken, solcumuz “yüzbinlerce sığınmacı geliyor” diye nefret yalanları uyduruyordu.

Solcumuz, çalışan kepçelerin önünde “kepçe yok”, su dağıtım kamyonunun önünde “su yok, çadır kentin önünde “çadır yok” diyordu!

Enkaz önünde pusuya yatan solcumuz, 15 saat aralıksız çalışan ekibin soluklanmasını fırsat biliyor, “kimseler çalışmıyor” diye fotoğraf servis ediyordu.

Müslüman halk tüm deprem bölgesinde Allah’a yakarırken solcumuz Müslümanlara, İslam’a hakaret ediyordu.

Depremden sonra bir hafta ortalarda görünmeyen solcumuz, siyasi rant kokusunu alınca “Yurtlar kapatılamaz” diye ortaya düşüyordu.

İnsanlar enkaz altında yaşam mücadelesi verirken solcumuz “büyük proje” olarak gazetesinde “depremin edebiyatını” yapıyordu.

Yüzbinlerce insan karınca gibi didinirken solcumuz kurulduğu plaza katında 112’cilik oynuyordu.

AYDINLIKÇILARIN FARKI

Daha sayarız da yerimiz yok… Her şey gözlerimiz önünde oluyor.

Sol kamucudur, sol halkçıdır, sol yurtseverdir, sol bağımsızlıkçıdır, sol insanseverdir, sol akılcıdır, sol vicdanlıdır… Bizim solcumuz ise bunların hiçbirinin kendinde olmadığını göstermek için adeta yarışa girmiş durumda.

Apaçık gerçeği tespit edelim: Bu millet her türlü enkazın altından kalkar ama Türkiye solu bu ahlaki çöküntüden kurtulmaz.

Bir de şunu soruyorlar, “Aydınlık da sol değil mi?” Ben Aydınlık hareketinden gelmiyorum ama Türkiye solunun genetiğini bilirim. Aydınlıkçılar tarihleri boyunca Türkiye’de solun namusunu kurtarmışlar, bu doğru. Ama, uzunca bir süredir artık solda tasnif edilebileceklerini düşünmüyorum. Gerçek anlamda devrimci bir harekettir ama, sağ-sol kavramının çok ötesine geçmiştir. Yukarıda sıraladıklarımın tam karşısında yer aldıklarını da zaten herkes görüyor.