29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Söz ki dönüştürür...

Feridun Andaç

Feridun Andaç

Eski Yazar

A+ A-

Yolcu gibiydiniz, yönsüzlük oduna tutulmuş bir bekleyiş sabrı vardı halinizde. Gidip gitmemek, kalıp kalmamak telaşı vardı gözlerinizde. Yaşadığımız ikilemlerin kıyısında bekleyen herkesin benzer kaygısıydı bu aslında. Çünkü nereden bakarsanız bakın ikili olan her şey sürtünerek aşındırıyor insan ruhunu. Taşımadığınız, özenle beslemediğiniz sürece bir kördüğüme dönüştürüyoruz hayatımızı. Adına ne derseniz deyin, körelen yanlarımızı göstermeden yaşamaya özen gösteriyoruz bu kez de. Zaman zaman unutma, uzaklaşma, kanıksamanın adı oluyor. Alışkanlıklar ise bir başka körlüğün diline dönüşüyor. Arayış ve bekleyiş her zaman tükenişin ufkunda var. Gidip gidememek gibi…Bağlandıklarımızdan kopmak vazgeçmek anlamına geliyor ki; bu da çoğu kez göze almayı gerektiriyor.

Doğamızda var, yerinden oynamayı pek sevmeyiz. İşte o zorunluluk diye adlandırdıklarımız ya da gidememe halimiz çoğunlukla bundan kaynaklanır. Ya biri bizi çekip almalı oradan ya da biz göz almalıyız çoğu şeyi. İkili hayat dediğiniz şey, ruhumuzda saklı olanların çift yönüdür aslında; iyi ile kötünün çatışmasıdır bazen. Gitmekle kalmaktır kimi zaman. İstemeden yaptığımızla özleyerek sakladığımızdır. Görünenle görünmeyen…Susanla konuşan, dile gelenle gelmeyendir.

Yeniden başlamak bir özlemdense, bir sanrıdır aslında. Yitirdiklerine bağlanış, özlediklerini kavuşma istemi. Aldanış çığlığıdır hayatın; kimde, nerede, neden bu aldanışlarım demektir biraz da. Alıp kendini uzaklaştırma, o boğuntulu yerden çıkarma, kendini besleyecek bir hayata taşıma isteği… O kördüğümden kopma, belki de çözme isteği… Oysa ikili yaşamak ruhu körelten bir şey. İkilemlerini çoğaltan, kendini kendinden koparan…Olmadığın yerde durma hali…Çatışma ve sünmeyi hayatın her alanına yaymak bir kabulleniş…İnsanı sevmeye değil, tükenişlere hazırlayan bir yol…O bir gün’den geçiş, çok güne kapanış…

Önce insan kendisi için nefes almalı, bunu kirleten bir rüzgârın seyrinden uzaklaşmalı vazgeçilmezlikleri olmalı insanın, bağlılıkları da. Sevgiyle aşkla büyüttükleri…Eğer orada filizlenmişse bir ikili hayat bundan kendini niçin alıp taşısın ki başka yerlere…Huzuru ve uyumu bulmuşsa neden yeni bir nefes, yeni bir göğün koşusuna çıksın ki… İşte dönüp yaşadığımız kördüğüme bakınca belki de tüm bunları görebiliyoruz…Sorgumuz arayışımız da işte o zaman başlıyor…Kendine kavuşma isteği biraz da bu, kendi olmak; bırakmak başkaları için yaşamayı…Kendi zamanını kurmak, tutkularına bağlanmak, özlemleriyle baş başa kalmak…Savrulmadan yaşamak, bağlanarak sevmek ve sevgiyle çoğalmak…O kör benliklerin savruntusuna, bönlüklerine katlanmamak…Öylesi bir ikili hayatın cenderesini görmektir biraz da bu…Kendi dilini kurmak gibi bir şeydir bu. Yaşatan ve yaşayan, taşıyan ve besleyen olması da bundan değil mi? Kurtuluş ya da avunuş değil, yaşamak “Volkandan fışkıran lav gibi yüreğe neşe katıp, hüznü ebediyete gönderendi. Örten, ısıtan kucaklayandı,” belki de bunu yaşamaktı her şey. “İkinci hayat”, bir bekleyiş ötesi özlem…Gitmekle kalmak arasındaki sır, yaşamakla yaşamamak yolu belki de… Bilmem siz ne dersiniz, sevgili okurum?

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları