17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Teoman Karahun ve arkadaşları

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

30 Temmuz 2017 tarihli Aydınlık gazetesinde Erol Ertuğrul’un Teoman Karahun ve Acı Su başlıklı güzel bir yazısı vardı. O güzel yazı beni 1950’li yıllara götürdü. Teoman Karahun’u o yıllarda tanıdım. Mersin Lisesi’nde okuyordu ve Varlık dergisinde güzel şiirleri yayımlanıyordu. Varlık dergisi o yıllarda Ayın Şiiri diye o ay içinde yayımladığı şiirlerin en güzelini aynı başlık altında yayımlıyordu. Teoman’ın Acı Su adlı şiiri bir ay Ayın Şiiri başlığı ile yayımlanmıştı. Güzel bir şiirdi ve Türkiye’yi, ülke sevgisini çok iyi anlatıyor ve şöyle başlıyordu: Acı su, dertli sultan, sevdiğim/ Sen memleketim, kaderim, çilem/ Fakirliğinde bulduk saadeti/ Güzel Türkiyem. Şiir çok güzeldi ve Teoman sonradan şiirlerini Acı Su adını verdiği ilk ve sanıyorum son kitabında toplamıştı.
Teoman Karahun iyi bir şairdi ama Mersin’de yalnız değildi. Onun yanında, onunla beraber şiirler yazan ve yazdıkları o günün önemli dergilerinde şiirleri yayımlanan üç arkadaşı daha vardı: Ziya Arman, Ercan A. Belen ve Abidin Subaşı. Üçünün de şiirleri güzeldi. Örneğin Ziya Arman sevgilisi Maris’e, “Ver Maris/ Saçlarından denizciler ağlar örsünler” diye sesleniyor ve bir başka şiirinde o yıllarda çok yaygın olan Berber dükkanlarının duvarlarındaki resimleri dile getiriyordu: Neden berber dükkanlarında a canım/ Çıplak kadın resimleri bulunur?”. Ziya Arman Mersin’de avukatlık yapıyor. Ercan A.Belen Siyasal Bilgileri bitirdi ve sanırsam Valilik, Emniyet Müdürüğü yaptı. İzini kaybettim, nerelerde bilmiyorum ama bir şiiri belleğimde duruyor: “Tohumlar toprağa düştü/ ben yollara/ tohumlar zengin oldu/ ben fukara”. Abidin Subaşı içlerinde en sessiz olanı fidan gibi ince birisiydi. Aşıktı ve sevgilisine, “Ört pencereni Ahmet efendinin kızı/ geceler ince serin şimdi/ esen rüzgârlar başka” diyecek kadar sevdiğine özen gösteren biriydi. Abidin Subaşı’nın izini Tarsus’tan ayrıldıktan sonra kaybettim.
Güzel yıllardı o yıllar bir taşra kasabasında ve deniz kenarındaki bir şehirde şiir sarıldığımız tek sevgilimizdi.
Sonra dostlarla yollarımız Tarancı’nın dediği gibi bir bir ayrıldı. Hepimiz buğday taneleri gibi yurdun dört bir yanına savrulduk. O günlerden geriye defter sayfalarında soluk şiirler ve unutulmaz dostluklar kaldı.

ŞİİR İŞÇİ SINIFININ COŞKU KAYNAĞI OLMALIDIR

O yılların Mersinli şairleri güzel şiirler yazdılar ama hiçbiri işçi sınıfının yüceliğini yansıtmadı çünkü o yıllarda işçi sınıfı baskı altında ve yasaklıydı. Ancak Nazım gibi dev ve yürekli şairler işçi sınıfı için destanımsı şiirler yazabiliyordu ama insafsız bedeller ödüyorlardı. İşçi sınıfının yüceliği yazılan şiirler başka ülkelerde bestelenmiş ve işçi marşı olarak fabrika önlerinde, gösteri yürüyüşlerinde büyük bir coşku ile söylenmiştir. Enternasyonal’in anlamlı sözleri ve müthiş bestesi bizde bilinmez ve söylenmez ama başka ülkelerin işçi sınıfına güç ve heyecan verir. Kübalı şair Jose Martin, Quantanamera adlı şiirinde “Kaderimi yoksul halkımla paylaşmak istiyorum” diyor. Youtube’da bu şiirin coşkulu bir müziğe dönüştürüldüğünü göreceksiniz. Müzik güzel ama sözleri çok daha anlamlı. Neden Türk-İş bir işçi marşı güftesi ve bestesi için yarışma düzenlemez? Neden işçimizin heyecanla söyleyebileceği bir işçi marşı yoktur? Neden olmasın? Diyeceksiniz ki, “İşçilerimizin her şeyi tamam, bu günü ve geleceği güven altında da bir işçi marşı mı eksik?” Siz de haklısınız. Benim ki sadece bir özlem, şairlerimize ve sendikalarımıza bir davet. Türk-İş bir işçi sınıfı marşı için yarışma düzenlemeli. Eğer bunu başarırsa işçi sınıfımız için sonunda olumlu bir adım atmış olacaktır.