17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

TL'nin dibe vuran değeri o gerçeği açığa çıkardı

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), geçen hafta politika faizlerini sabit tutma kararı aldı ve toplam döviz-altın rezervlerinin 4 milyar ABD doları daha artarak 104 milyar ABD dolarına ulaştığını açıkladı. Hatırlanacağı gibi 2019 yılının ilk aylarından 2020 yılının kasım ayına kadar olan dönem içinde TCMB rezervlerinden 130 milyar ABD doları piyasaya arz edilmiş ve net rezervler eksi seviyelere düşmüştü. Bu eksilen kadar miktar henüz TCMB’nin rezervlerinde toplanamamıştır.

***

Geçen yazılarda da TCMB’nin ABD doları ve AB avrosu ile yaptığı SWAP anlaşmaları yerine diğer ekonomilerle ulusal para birimleri ile karşılıklı gerçekleşecek SWAP anlaşmalarının eğer dış ticarette de ulusal para birimleri dahil edilecekse, oldukça doğru bir stratejik adım olacağı vurgulamıştık. Ancak, TCMB net olarak döviz-altın rezervlerini yükseltmedikçe ulusal para birimleri ile yapılacak bu tür SWAP anlaşmalarının uzun vadede sürdürülebilir olamayacağı da yazılarımızda belirtilmişti.

***

Çin Halk Cumhuriyeti ile yapılan SWAP anlaşması sonucu geçen hafta 4 milyar ABD doları TCMB rezervlerine dahil edilerek TL, ABD doları karşısında (1 ABD doları 8.65 TL’den 8.50 TL’ye düşerek) bir miktar değer kazandı. Ayrıca, IMF’den de 6.5 milyar ABD doları kadar SDR (IMF’nin para birimi) gelecek olması da TL’nin geçen haftaki değer kazanmasında bir miktar etkili olduğu düşünülmektedir. Ancak, gerek Çin’den SWAP yoluyla gelen rezerv artışı gerekse de IMF’den gelecek SDR ne Türkiye’nin hisse senedi ve tahvil piyasasına gelen sıcak paranın yerini ne de fabrika kurmak ya da fabrika satın almak için gelen doğrudan yabancı yatırımın yerini tutabilir. Piyasalar için piyasa içinde çeşitli yatırım araçları arasında aktif olarak hareket edebilecek nakit veya yatırım girişleri önemlidir. Bu nedenle, geçen hafta TL’nin döviz karşısında değer kazanımının sürdürülebilir olmadığı düşünülmektedir.

***

IMF’nin Türkiye dahil birçok ekonomiye gerçekleştireceği SDR hamlelerinin de dikkatle takip edilmesi tavsiye edilmektedir. Uzun vadede ABD'nin, kendi para birimi doların yerine alternatif küresel para olarak IMF’nin SDR’sini hazırladığı düşünülmektedir. Ancak, bu sürecin henüz başında olunduğu ve köprünün altından daha çok sular geçeceği de bir gerçektir.

***

TCMB, geçen hafta faizleri tekrar sabit tuttu. Geçen yıla göre küresel çapta enerji-gıda-hammadde fiyatları yüzde 30 ile yüzde 75 oranlarında daha yüksek olduğu bir dönemde hele de hem ara mal ithalatına bağımlı bir üretim sistemine sahipken hem de döviz fiyatlarının yukarı yönlü hareket ettiği bir süreçteyken TCMB’nin tüketici ve üretici enflasyonunun düşmesini öngörerek politika faizlerini düşürmesi zaten hiç beklenmemeliydi.

***

Tüketici enflasyonu yüzde 17’lerde olması bir yana üretici enflasyonunun yüzde 40’ları aşması sonucu ikisinin arasındaki makasın açılması zaten tüketici tarafında fiyat artışlarının büyük olasılıkla devam edeceği yönündedir. Üstelik, her ikisinin de döviz fiyatlarından etkilenmesi sonucu hem üretimde hem de tüketimde enflasyonun yukarı yönlü bir süre daha hareket edeceği düşünülmektedir. Bunlara ek olarak toplumun beklentileri de enflasyonun ve döviz fiyatlarının artacağı yönde olduğu anketlerde görülmektedir.

***

Enflasyon ve rezervler bir yana Türkiye ekonomisi’nin bir sorunu daha belirginleşmiştir. TL’nin diğer para birimleri karşısında en düşük seviyede olduğu dönemde dahi Türkiye ekonomisi’nin cari açık vermesinin tek bir gerçek açıklaması vardır: Türkiye ekonomisi ara mal ithalatına öyle bir bağımlı hale gelmiştir ki sadece ihraç ettiği ürünlerde değil kendi tüketimi için ürettiği ürünlerde dahi yüksek oranda ara mal ithalatını kullanılır hale gelmiştir. Türkiye ekonomisi, kendi ara malını kendi ulusal KOBİ’lerine tekrar ürettirmeye başlamalıdır ve Türkiye, kendi teknolojisini üretmeye başlamalıdır. Bir de tüm kurumlarını kurumsallaştırmalıdır...