17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye’nin yeni düzeni

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

16 Nisan’da halkımız demokrasiden koparak tek adam yönetimini onayladı. Bu sonuç sosyal demokrat hukuk devletini sonlandıracak bir siyasal rejim değişikliğinin ilanı idi. Demokratik Cumhuriyet dönemini reklâm arası olarak görenler kazandı, ısrarla hukukun üstünlüğünü savunanlar kaybetti. Bağımsız yargı, bağımsız yargıçlar dönemi sona erdi ve bunun ilk örneğini de Yüksek Seçim Kurulunun yargıç olan Başkanı verdi. Artık bu ülkede hukuk adaletin temel ilkelerine göre değil iktidarın tepesinde iktidar gücünü tek başına kullanacak muhteremin isteğine ve çıkarına göre şekillenecek. Toplum güçlülerin çıkarına uygun kurulacak hukuk düzenine göre yönetilecek ve yargıya güven duygusu yok olacak.

DİKTATÖRLÜĞE KAYAN TÜRKİYE

Ünlü Economics dergisini referandum sonrasında Türkiye’yi böyle tanımlıyordu. Dünya siyaseti için Türkiye’nin çok önemli bir ülke olduğunu söylüyor ama bundan sonra bu önemin yok olacağına işaret ediyordu. Referandum, Anayasa değişikliği oylamasından çıkıp Erdoğan’a güven oylamasına dönüştü ve sonuçta Erdoğan bir Pyrrhic (Pirus) zaferi kazandı ama kaybettiğinin farkında değil. AKP’nin oylarında ciddi bir azalma ve büyük şehirlerde çarpıcı bir güven bunalımı yaşadığının ayırdında değil. Bu kayıp sonradan ustura yarası gibi canını çok acıtacak ve bu acıyla çok vahim yanlışlar yapabilecek. Gazeteci Sadun Tanju 1960 sonrasında Vatan gazetesinde Menderes için, “Tırmanırken o kadar çok kırdın ki düşerken tutunacak dal bulamadın” diye yazmıştı. Referandumdan sonra AKP’nin ve onu temsilen Erdoğan’ın düşüşü başlayacak. Bu düşüş ona çok vahim yanlışlar yapma sürecini kesinlikle yaşatacaktır.

ERDOĞAN, MENDERES’İN HATALARINDAN DERS ALMALIDIR

Aynı olay 1960’a doğru Demokrat Parti ve onu temsil eden Menderes döneminde yaşandı. Menderes halkın güvenini kaybettiğini ve seçimlerde başarısız olacağını anlamıştı. Bu kızgınlıkla Anayasayı delik deşik etmekte sakınca görmedi. Meclis’te DP grubu milletvekillerinden oluşan Tahkikat Komisyonu kurdu ve bu Komisyona yargı yetkisi verdi. Amaç CHP’nin önde gelenlerini, başta İsmet İnönü olmak üzere, hapse atmaktı. Gazetecileri hapse attı, kendisini şiddetle eleştiren üniversite hocalarına kızarak “Üniversitenin çanına ot tıkayacağım” dedi. Daha ileri giderek “Orduyu yedek subaylarla idare ederim” dedi. Sonunda bu davranışları sokak hareketlerini tetikledi, üniversite öğrencileri meydanlara çıktı ve Menderes bir darbe ile iktidarını kaybetti. Erdoğan kazandığı yeni yetkilerin sarhoşluğu ve güven aşınması sonucu yaşayacağı kızgınlıkla aynı hataları yaparsa tarihi bir yanlışa imza atar ve ülkenin geleceğini, güvenliğini ciddi olarak tehlikeye atar. Erdoğan TBMM’sini çalıştırmayarak KHK’ler ile ülkeyi yönetmeye kalkar, muhalefeti, basını, üniversiteleri devre dışı bırakarak dikensiz gül bahçesi yaratma sevdasına kendini kaptırırsa bunun sokak hareketlerini tetikleyebileceğini hiç unutmamalı. Bu seferki sokak hareketleri sadece üniversite öğrencileri ile sınırlı kalmayabilir ve toplum katmanlarına yayılabilir ve iç çatışmalar bile söz konusu olabilir. Ordu ve Polis bu karmaşayı önlemede yetersiz kalabilir. Bu kargaşa Ortadoğu’da Irak’ta, Suriye’de yaşandı ve sonucunu biliyoruz. Türkiye’nin Ortadoğu’daki stratejik önemi nedeni ile Ortadoğu’da bir kaos yaşanmaması için dış askeri güçlerin ülkeye müdahalesi hiç de uzak bir ihtimal değildir. Bu müdahale sonucu, bugün Suriye’de olduğu gibi, SEVR anlaşmasının maddeleri yeniden gündeme getirilebilir. İkinci bir Atatürk çıkmayacağına göre bu Türkiye’nin bölünmesi anlamına gelecektir.

ERDOĞAN MUTABAKAT ARAMALI

Erdoğan bu felâket senaryosundan kaçınmak için bundan sonraki tasarruflarında muhalefet partileri ile mutabakat aramalı ve yapacaklarını onların görüşlerini de dikkate alarak gerçekleştirmeli. Erdoğan, ‘ben güçlüyüm istediğimi yaparım’ havasına kendisini kaptırırsa bu tavrı hem kendisinin hem de bu güzel ülkenin sonu olabilir.