01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ulemalara soralım

Gönül Kenter

Gönül Kenter

Eski Yazar

A+ A-

Sürece ışık tutması dileğiyle bir öykü paylaşmak istiyorum. Kasım 2002’de genel seçimleri kazanan AKP, başörtüsü tartışması için Erdoğan’a Başbakanlık yolunun açılmasını bekliyordu. İlk engeller aşıldı, gizli gündem ortalığa saçıldı. Erdoğan iktidara gelir gelmez, pat diye “Başörtüsünün kamusal alanda serbest bırakılmasını ulemalara soralım” deyivermişti. Batı o günlerde “stratejik ortak” Erdoğan’ın gücü ele geçirmesinden pek bahtiyardı, devreye soktuğu Siyasal İslam uygulayıcısını ödüle boğmakla meşguldü...

2004’ün kış aylarıydı, dünyaca ünlü Alman gazeteci yazar Peter Scholl-Latour Frankfurt’a gelmişti.

Konferans sonrası, bir söyleşi yapmak üzere buluşmuştuk. Kendisine, Erdoğan’ın “Başörtüsünü ulemalara soralım” açıklamasını nasıl karşıladığını, “durumun Anayasa ihlali olmasıyla” ilgili düşüncelerini sormuştum.

Cümlem henüz tamamlanmıştı ki, Scholl-Latour ağzından köpükler çıkararak bağırmaya başladı. “Anladım, sizi laikler, Atatürkçüler sizi... Ben Erdoğan’la görüştüm, sofrasına oturdum, Türkiye’nin yeniden müslümanlaştırılması yakında tamamlanacak. Siz Türkleri geldiğiniz yere süreceğiz...” Arkadaşım ve ben neye uğradığımızı şaşırmıştık. Ne demek istiyordu, Türkler mi Almanya’dan sürgün edilecekti? Laik Türkler dinsiz miydi? Tavır aldık ve hemen oradan uzaklaştık. Sonradan anlaşıldı ki, Scholl-Latour “Türklerin Anadolu’dan, geldikleri Orta Asya’ya sürülmesini” kastediyormuş.

Ve tabii bahsettiği Müslümanlaştırma’nın, din ve inançla alakası yoktu, Anadolu’yu koyu cehalete itmenin projesinden bahsediyordu. “Aydın” diye anılan bir Batılıdan böylesine laiklik ve Atatürk karşıtlığını, doğrusu hiç beklememiştik. Erdoğan’ın iktidara gelmesiyle yüreklenmiş olmalıydı. Öğrendik ki, bu zat Arapçayı anadili gibi bilirmiş, 1978’de Paris’te sürgündeki Humeyni ile olduğu kadar, Amerikan derin devletine de yakınmış. Humeyni, İran İslam Devrimi’nde Tahran’a dönerken uçağındaki imtiyazlı az gazetecilerden biriymiş.

Hatta yanında İslam dünyasında itibar görsün diye, kimlik olarak Humeyni’yle resmini taşırmış hep.

Kamuda bilinenin dışındaki özelliklerine geç vakıf olduğum Scholl-Latour’un ağzından kaçırdığı öfke dolu intikam sözleri, çağdaş Türkiye’nin başına, ABD ve ortaklarınca sarılan gerici AKP rejimini iyi okumanın şifresini ifşa etmişti.

Scholl-Latur’un toprağı bol olsun.

TÜRKİYE SİYASAL İSLAMCI PROJELERLE ÇÖKERTİLDİ

Okumanızı mutlaka önerdiğim, Balyoz kumpasında 3.5 yıl tutuklu kalan, çok değerli Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un Asker ve Siyaset kitabından (Kaynak Yayınları, İstanbul 2014, s. 219-222) özetle aktaralım:

Hegemonyal liderliğini korumak isteyen Batı, doğal kaynak ve pazarların kontrolünü her zaman silahla sağlanamayacağını bildiğinden, Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’ni (BOP) yürürlüğe koydu. Proje gereği uygulanacak yöntemler: 1) Ülke rejimini silahlı müdahale ile değiştirmek (Irak, Afganistan) 2) Rejimin silahsız kuvvetlerle yıkılması (Gürcistan, Ukrayna) 3) Rejimin dış destekli muhalif güçlerin silahlı ayaklanmasıyla yıkılması (Kuzey Afrika, Ortadoğu) ve 4. yöntem, Türkiye örneği: “Dışardan desteklenen bir partinin iktidara gelmesi ve istenilen rejim değişikliğinin anılan parti eliyle, uzunca bir zamana yayılarak yapılması.”

Türkiye’deki rejim değişikliğinin adı “Siyasal İslam” dı, ilk hedefi laiklik ilkesiydi. Neden mi? Çünkü “Laiklik yoksa, çağdaş düşünce ve üretim de yok. Gerideki tek seçenek: Çağdaşlığı üreten ülkelerin kölesi olmak...”

Yani Batı’nın...

MAKUS TALİH TERSİNE DÖNECEKTİR

Referandum öncesinde Türkiye, tam da Yavuz Komutan’ın bahsettiği bu mecraya sokulmuş bulunuyor.

Atlantik’in planları adım adım işliyor, rejim değişiyor. Türk halkı kimliksizleştiriliyor, vatanına el konuluyor, nesillerin geleceğini garanti altına alacak, örneğin stratejik bor madeni kaynaklarının (Eti Bor) Varlık Fonu maskesi altında hangi dış güçlere peşkeş çekileceği bilinmiyor. Lakin Türk halkı tarihinde olduğu gibi, şimdi de makus talihi değiştirmesini bilecektir, kimse şüphe etmesin.