02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ülkemizin nüfusu ve sağlık sistemi sorunları

Yaşar Arslan

Yaşar Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Sayın Aydınlık okurları... 2021 verilerine göre nüfusumuz 86 milyon. Ancak bu arada geleni gideni ve vatandaşlığa geçenlerini göz önüne alırsak 90 milyonu geçmiş olduğumuzu düşünüyorum. Büyüyelim, daha da büyüyelim ama bu büyümenin sebep olacağı sağlık sorunlarını çözmenin ve çözümleri kontrol altına almanın kolay olmayacağı da bir gerçek.

FAHRETTİN KOCA'YA TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ...

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden başarı ile mezun olduktan sonra, çeşitli sağlık kurumlarında medikal direktörlük görevini üstlenen Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, uzun bir süredir bulaşıcı hastalıklarla ilgili mükemmel bir özveri ile çalışıyor. Adeta herkesin doktoru olarak en kötü günlerimizde tüm Türkiyemizin sıhhati için savaşıp bizlere sahip çıkan Bakanımıza ne kadar teşekkür etsek azdır sevgili okurlarım. Ancak Sayın Bakanımız bana darılmasın ama bugünkü yazımda sporun da koşulu ve sonucu olan sağlığa ve güzel Türkiyemizin sağlık sistemi ile ilgili sorunlarına değinmek istiyorum.

Sayın Bakanım, biz Türk insanı olarak belki yüzde 100 olmasa da, muhakkak yüzde 75'imiz Avrupa'dan gelen her şeyi beğenip alıyoruz. Alıyoruz da mesela Almanya sağlık sistemine neden bir göz atmadık ve örnek olarak görmedik acaba?

ALMANYA'DA SAĞLIK SİSTEMİ

Almanya'da mükemmel işleyen sağlık sistemine göz attığımızda, ülkenin her mahallesinde 10'dan aşağı düşmeyen uzman ve pratisyen doktor olduğunu görüyoruz. Muayeneye gelen hastaların hastalıkları doktorun bilgisayarında kayıtlı. Ultrason, röntgen, kalp rahatsızlıkları için EKG ve eforlu EKG kontrollerini yapabilecek cihazları mevcut.

Ayrıca o yörenin birçok uzman doktoru, mideye aynayla girmek, ince ve kalın bağırsak kontrolü gibi araştırmaları da yapabiliyor. Tabii ki, bu araştırma ya da kontroller, hastaların ayda bir sağlık sigortasına ödedikleri ücret sayesinde hiç sorunsuz karşılanıyor. Sadece diş doktorunun ücret alması, ağızdaki dişlerin yenilenmesi ya da lüks bir çalışma karşısında maddi istekleri var.

Ev doktoru, hastasının hastaneye ihtiyacı olduğunda hastalık ile ilgili raporu hazırlayarak, hastayı sağlık kurumuna yönlendiriyor. Şayet hasta, hangi hastaneye gideceğini bilemezse, hastane doktoru devreye giriyor. Hatta yardımcı hemşiresinden, hastası için randevu almasına yardımcı olmasını rica ediyor.

HASTANELER KÖY VE KASABALARA YAKIN

Almanya'nın nüfusu bize yakın. Alman hükümeti, her 5-6 mahalle ve köyün ortasına tam teşekküllü hastane yaparak insanına yaklaşmış. Bizim güzel Türkiyemizde olduğu gibi özel hastane veya özel doktor yok. Her hastanede bir ya da iki profesörün yanı sıra bir doçent bulunuyor.

Herhangi bir hastalıktan dolayı hastaneye yatılması icap ettiğinde şayet özel hastalık sigortası yoksa ve hasta muayene için doçent ya da profesör istiyorsa, devlet kurumlarının verdiği kimlik ile birlikte artı bir ücret karşılığında iki yataklı oda muayenesi hakkını alabiliyor. Bu da hastane tarafından yapılan ücreti az bir işlem. Ben şahsen futbolla ilgili iki kasık ameliyatı için bir profesöre gittiğimde eşimin de benimle hastanede kalabilmesi için 40 mark oda parası istenmişti sadece. Ameliyatlara para ödemedik.

FENERBAHÇE'YLE İLGİLİ BİR ANI...

Fenerbahçe'nin eski milli futbolcuları Cemil ve Alpaslan ile ilgili bir hikayemizi sizinle paylaşayım. O zamanın Fenerbahçe Başkanı Ali Şen abinin beni gazeteden arayarak, “Yaşar Almanya'ya Cemil ile Alpaslan'ı gönderiyorum. Bir sürü doktor ve profesör dolaşmışlar, hepsi başka başka neticeler vermiş. Ben ikisini de sana gönderdim. Lütfen ilgilen.”

Ertesi gün Cemil ve Alpaslan'ı alarak çok yakından tanıdığım Alman Milli Futbol Takımının doktoru ve Saar Louis Hastanesinin şef doktoru Profesör Heinrich Hess'e götürdüm. Durumu anlattım, hemen ikisinin de röntgenleri çekildi. Işıklı cama taktığı röntgenleri bana izah ederken, Cemil ve Alpaslan'a dönüp baktığımda yüzlerinde kan diye bir şey kalmamıştı. Hoca, bak, dedi ve şunları söyledi: “Cemil'in iç ve dış menisküsleri yırtılmış. Alpaslan'a gelince çapraz bağları tamamıyla yırtılmış. Hangi profesörler bir şey yok demiş, hayret! Sen şimdi onlarla konuş, benim ameliyata girmem lazım.”

Böyle diyerek uzun adımlarla bizden ayrılmıştı. Tabii onlara anlatmak zor oldu. Bilhassa Cemil çok korkuyordu. Alplaslan sakindi, başa gelen çekilir der gibi bana baktı. Ben hemen pröfesörün odasına giderek Ali abi'yi aradım, durumu izah ettim. Ali abi, “Ameliyatları yaptır.” dedi. Önce Cemil sonra Alpaslan'ın ameliyat olması kararlaştırıldı. Ertesi gün, Cemil çok korkuyor ve ameliyata girmek istemiyordu. Tekerlekli yatağa yatmamak için diretti. Sonunda, sen de benimle gel deyince hoca izin verdi, beni de hazırladılar ve ameliyata aldılar. Cemil iğneyi yeyince sadece 4'e kadar sayabildi. Hoca, beni yanına çağırarak, açtığı iç menisküsün yırtık olduğunu gösterdi, dış menisküsün de yırtık olduğunu elindeki küçük fenerle işaret etti.

Ameliyatlar iyi geçmiş, durumu Ali Şen abiye bildirerek gazeteye dönmüştüm. Üç gün sonra saat 11 gibi hastaneye gittiğimde, şefin sekreteri ve birkaç hemşire üzerime çullandı, “Senin futbolcuların akşam neler yaptı.” diye. Akşam üzeri bir Hollandalı bel fıtığından ameliyat edildikten sonra yatağını bizimkilerin odasına geçici olarak koymuşlar. Adam çok horladığı için yataktan kalkan Cemil koltuk bastonu ile giderek Hollandalının yatağını koridora çıkarmış. Tabii ki sekreter hanımın yanında gülememiştim.

HASTANEDE BEKLEME SÜRESİ 15 DAKİKAYI GEÇMİYOR

Şimdi tekrar hastane ve doktor konumuza dönecek olursak... Sayın Bakanım, hasta bekleme odasında en fazla 15 dakika bekledikten sonra doktor kapıyı açıp hastanın ismini söylüyor, elini sıkarak birlikte muayene edilecek odaya kadar gidiliyor. Hastaya sorduğu sorular ve aldığı cevapları not ediyor, muayenelerini yapıp ameliyat mı değil mi kararını söylüyor. Hasta ameliyata evet derse, doktor hemşireye telefon ederek ameliyat günü ve saatinin verilmesini rica ediyor. Sonra hastasını kapıya kadar uğurluyor.

Benim Almanya'nın Frankfurt Main şehrine 6 kilometre uzaklıkta bir uzman ev doktorum var. Her seferinde hastasını kapıya kadar geçirdikten sonra, ya da iğne veya herhangi bir durum daha varsa hemşireye teslim ederek, bekleme odasına gelip beni kolumdan tutarak muayene odasına kadar götürüyor. Her seferinde odaya girişimizde siz önden girin dediğimde gülümseyerek teşekkür ediyor. Normalde sert ve mesafeli insanlar olan Almanlar, işlerinin başındayken görevlerini çok iyi yapmak için aşırı özen gösteriyorlar.

Hangi hastaneye gidilirse gidilsin, yüksek sesle konuşan hasta, hemşire ve doktor da yok, koridorda koşup oynayan çocuklar da... Bizim hastanelerimizde olduğu gibi keyfine göre doktorun kapısını açarak içeri giren de yok. Çünkü her hastanın randevulu olması karışıklığa izin vermiyor.

NACİZANE GÖRÜŞÜM...

Böyle bir sistemi biz neden oturtamadık Sayın Bakanım? Bizim neyimiz eksik? Bence üç ayrı gelişmede sınıfta kaldık. Hastaneleri doldurmamız, doktor ve hemşireleri bunaltmamız, doktora her beş dakikada bir hasta muayene mecburiyeti... Yoğun nüfuslu şehirler, köy ve kasaba halkının çok ağır yaşam koşullarıyla mücadelesi...

Ben şimdi bütün bu zorluklara sistem mi desem? Ya da “Sistem olsaydı belki böyle olmazdı.” mı? Yazımın başında “bana darılmayın lütfen” demiştim Sayın Bakanım.

Kalın sağlıcakla...

tıp fakültesi Almanya