17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ulusal üretim programını 2023'e kadar başlatmalıyız

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Döviz, enflasyon ve bütçe açığı Türkiye ekonomisinin 2021 yılı için en önemli makroekonomik sorunları arasındadır. Döviz sıkıntısı yaz sonuna ötelenmiş görünümünde olsa da salgına neden olan virüslerin mutasyona uğraması sebebiyle beklenen yabancı turist sayısında ve turizm harcamalarında hedefin ulaşılmayacağı olasılığı ufukta belirginleşmiştir.

***

Diğer ekonomiler ile ulusal para birimi üzerinden gerçekleşen SWAP'lara ek olarak IMF’den 6.5 milyar ABD doları değerinde SDR (IMF para birimi) yakında TCMB rezervlerine ulaşacak olsa da dövizdeki sıkıntı eylül sonuna doğru döviz fiyatlarında bir takım kıpırdanmalara yol açacak gibidir. Zaten TCMB’nin anketlerinde de ABD dolarının yıl sonu değerinde bir süredir artış beklentilerinin yoğunlaştığı görülmektedir.

***

Bunun yanında özel sektörün döviz borçlarının ödemeleri de sonbahardan itibaren yoğunlaşacaktır ve bazı kuruluşlar, piyasadan döviz talep etmek durumunda kalacaktır. Yurt içi yerleşiklerin bu durumu fark edip bir süredir döviz alıp ileriki aylarda daha yüksek fiyatla dövizlerinin bir kısmını satmayı hedefledikleri anlaşılmaktadır.

***

Bu nedenle, ekonomi yönetiminin sonbahara kadar ihtiyaç duyulacak dövizi, stoklaması gereklidir. Aksi takdirde sonbahara doğru döviz üzerinde spekülasyonlar başlayabilir ve döviz fiyatları, olumsuz beklentiler ile birlikte olması gereken seviyelerin de üstüne çıkabilir.

***

Bayram tatili sonrasında gelen bilgilere bakılırsa yerli turizm beklenildiği gibi bir süreliğine canlanmıştır. Ekonomide bir canlanma olmuş ve bazı mal-hizmet stoklarının bir kısmının da eritildiği görülmüştür. Ancak, tekrar mutasyona uğrayan virüsler Türkiye sınırları içine girmiş olduğundan dolayı da bayram sonrası ulusal çapta bir başka virüs dalgasının da başlayabileceği bazı uzmanlarca konuşulmaya başlanmıştır. Bu iddialar gerçek ise ağustos ve eylül ayında beklenen yabancı turist sayısında önemli bir azalma olması muhtemeldir. Bu da yukarıda sözüne ettiğimiz döviz sıkıntısını daha da ivmelendirebilir.

***

Türkiye ekonomisi birkaç yıldan beri önemli makroekonomik riskler arz ederek yalpalamaktadır ve bu yalpalamalar da uluslararası ekonomi uzmanlarının gözünden kaçmamaktadır. Türkiye’nin (tahvillerinin) riskini ölçen endekslerden biri olan CDS puanı tekrar 400’e yaklaşmış ve Türkiye ekonomisi, en kötü CDS puanına sahip beş ekonomi arasında hala yer almaktadır. Bir süreden beri çeşitli uluslararası kurumlar tarafından yayınlanan en riskli ekonomiler arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye ekonomisinin en zayıf noktaları sırasıyla yüksek döviz borcu, düşük döviz rezervi ve iç ve dış borçlarındaki döviz payının yüksek olmasıdır. Bunun yanında yüksek enflasyonun da makroekonomik dayanıklılık açısından önemli bir risk arz ettiği belirtilmektedir.

***

Bütün bu olumsuzluklar ufukta sosyal ve ekonomik riskler arz ederken siyasi erkin KOBİ’lere cansuyu, düşük faizli kredi gibi hala kısa vadeli çözümler üretmesi de düşündürücüdür. Oysa, çözüm taşın altına elini koymaktan geçmektedir artık. Uzun vadeli ulusal teknoloji ve ulusal üretim planlarının hazırlanması ve bu uzun vadeli planların 2023 yılına kadar da uygulanmaya başlanması gerekmektedir. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının da bu konuda en yüksek siyasi erkler tarafından yönlendirilmesi gerekmektedir. Ekonomideki gidişat iyiye gitmemektedir ve günü kurtarmakla da daha iyiye gitmeyeceği anlaşılmıştır.