17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ya bağımsız üretim modeli ya sıcak para

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye ekonomisinin, geçen yıl mart ayından beri devam eden pandeminin ekonomiye olumsuz etkilerini, bu yılın ikinci çeyreği (nisan-mayıs-haziran ayları) itibari ile atlatmaya başladığı anlaşılmaktadır. Ancak, açıklanan verilerin önemli bir bölümünde ekonominin hala tam olarak toparlanamadığı saptanmaktadır. Sanayi üretimi, tüm sektörleri kapsayan toplam ciro, perakende satış verileri, ekonominin hem üretici hem de tüketici tarafı hakkında genel bilgi vermektedir. Örneğin, 2021 yılı içinde açıklanan bu verilerin işaret ettiği geçen yıla göre dikkate değer bir toparlanma başlasa da ne pandemi öncesi rakamlara ne de süreklilik arz eden bir iyileşmeye henüz ulaşılamadığı ve bir aşağı bir yukarı dalgalanmalarla ekonominin ileri yönlü bir raya oturtulamadığı anlaşılmaktadır.

****

Diğer yandan, kamu bütçesi, döviz ve enflasyon konularında önemli sorunlar olduğu anlaşılmaktadır. Bu yazıda kamu bütçesini bir kenara ayırdığımızda döviz ve enflasyon hareketlerinin 2021 yılı için önemli bir sorun olmaya devam ettiği görülmektedir. Enflasyon, küresel ekonomide emtia-enerji-gıda fiyatlarının son bir yıl içinde sürekli artış eğiliminde olmasından dolayı üretici fiyatları üzerinden Türkiye dahil tüm ekonomilerde sorun olmaya devam edecek gibi görünmektedir. Diğer yandan, döviz hareketlerinin yukarı yönlü ve hep dalgalı olmasından ve ara mal ithalatına bağımlı bir üretim modelinin halen devam edilmesinden dolayı da 2021 yılı içinde Türkiye’nin hem üretici hem de tüketici açısından enflasyonist baskılara maruz kalacağı anlaşılmaktadır.

***

2001 yılının ekonomik krizi sonrasından 2021 yılı ilk çeyreği arasında üretici ve tüketici fiyatları, döviz fiyatları, politika faizleri, piyasa faizlerini kapsayan ve çok karmaşık olmayan oldukça basit bir ekonomik modelleme geliştirildiğinde ilgi çekici bazı sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu sonuçların bazıları, ileriki haftalarda bu köşede paylaşılacaktır. Ancak, dikkat çekici bazı temel sonuçlar bu köşe yazısında okuyucuya iletilecektir.

***

Özellikle, 2008 küresel ekonomik kriz sonrasında gittikçe artan bir ters korelasyon (korelasyon: birbirine karşılıklı bağımlılık) ile politika faizleri ve döviz fiyatları arasında zıt bir ilişki saptanmaktadır. Üstelik, piyasa faizleri ile politika faizleri aynı yönde paralel gitmediği zaman bu zıt ilişkinin korelasyonu, belirli bir zaman gecikmesi ile daha bir belirgin hale geldiği görülmektedir. Bu saptamanın özeti şudur: Örneğin; politika faizleri düşerken piyasa faizleri yükseliyor ise belirli bir süre sonra döviz fiyatları da hızla yükselmektedir.

****

Bu sonuç, bazıları tarafından normal bir sonuç olarak karşılanabilir; ancak, ekonomik modelin denklemindeki üretici ve tüketici fiyatlarının sonuçları ile birlikte yorumlandığında döviz fiyatları ile üretici fiyatları arasındaki korelasyonun yanında belirli bir zaman gecikmesi ile tüketici fiyatlarının da 2008 yılı sonrası bu iki veri ile artan bir korelasyona girdiği saptanmaktadır. Bu saptamanın da özeti şudur: Örneğin, döviz fiyatları artarken üretici fiyatları da belirli bir zaman sonra artmaya başlayıp tüketici fiyatlarını da ardından sürüklemektedir.

***

Bu sonuç da, bazıları tarafından normal bir sonuç olarak karşılanabilir; ancak, daha ilginç bir sonuca daha ulaşılmaktadır. 2008 sonrası sözü edilen bu zaman gecikmelerinin süreleri azalmaktadır. Diğer bir deyişle, politika faizleri ile piyasa faizleri zıt yönlere kaymaya başladığında bu ikisine, döviz fiyatları daha kısa bir süre içinde tepki vermeye başlamıştır. Üretici fiyatlarının da döviz fiyatlarına verdiği tepki süresi kısalmış ve tüketici fiyatları da üretici fiyatlarına daha kısa süre içinde tepki vermeye başlamıştır.

***

2008 yılı sonrası Türkiye ekonomisinde üretici ve tüketici fiyatları, döviz fiyatlarındaki dalgalanmalara daha kısa sürede tepki verirken döviz fiyatları da yurtiçi politika faizlerindeki değişime daha çabuk tepki vermeye başlamıştır.

Faiz lobisi mi, dış güçler mi bilinmez. İşin o kısmı politikacıların alanı; ancak, şu bir gerçektir ki Türkiye ekonomisinde döviz dahil bazı veriler faizlere bağımlı hale gelmiştir.

Bu sonuç da sürpriz olmamalıdır. Bağımsız ulusal üretimini gerçekleştiremeyen ve kendi teknolojisini üretemeyen tüm ekonomiler, ekonomi çarkını döndürmek için önünde sonunda sıcak paraya ve dış finansmana, diğer bir deyişle yüksek faizi ile dışarıdan döviz çekmeye mecbur duruma düşmektedir.

***

ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, Japonya, İtalya, Kanada G-7 zirvesinde oturmuşlar ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuşak ve Yol Girişimi Projesini üstü örtülü bir üslupla emperyalist ve iklim ile çevre düşmanı ilan etmişler. Sonra da kendileri yeşil kuşak ve yeşil yol projesi başlığı altında çevre-iklim ve fakir dünyanın dostu bir proje ile kendilerinin belirleyecekleri bazı ekonomilere yıllık toplamda 100 milyar ABD doları vereceklerini paylaşmışlar. 19. yüzyıldan bugüne kadar hangi emperyalist güçler tüm dünyayı her açıdan kirletti, sömürge haline getirdi, köleleştirdi sorularına yanıt verdikten sonra küresel çapta teknolojik ve sanayi atılımını sadece 30-35 yıl önce başlatmış Çin’in emperyalizmini ve çevre düşmanlığını sorgulamak sanki daha doğru bir adım olacaktır. Bu soruların yanıtını bulmak için. En azından mantık olarak.