11 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşarken Çürümek, Ölürken Yaşamak: İçeriden Ölmek

Bahri Doğukan Şahin

Bahri Doğukan Şahin

Site Yazarı

A+ A-

Yaşarken Çürümek, Ölürken Yaşamak: İçeriden Ölmek - Resim : 1

“Yavaş ilerleyen bir gerçeklik sıkıntısından muzdaribim.” -David Selig

1935 doğumlu Amerikalı bilimkurgu yazarı Robert Silverberg, eserleri ile bilimkurgu türünü yaşatan ve yücelten en önemli yazarlardan biri olarak bilinir. 5 Nebula ve 4 Hugo olmak üzere bilimkurgu alanında daha nice ödüle layık görülen ve editör kimliğiyle de nice eserde imzası bulunan yaşayan efsane Silverberg’ün ülkemiz sınırları içinde 4 adet romanı ve birkaç tane de öyküsü bulunmaktadır. Bunlar haricinde editörlüğünü üstlendiği Efsaneler-1 ve Efsaneler -2 olmak üzere iki adet de kolektif çalışması dilimize kazandırılmıştır. Henüz 21 yaşındayken ilk Hugo’sunu kazanan Silverberg, bu romanını 37 yaşındayken kaleme almıştır.

Robert Silverberg okumak için yeterince geç kaldığını düşünenlerin ilk olarak seçebilecekleri sıradışı ve nadide bir roman İçeriden Ölmek.

İçeriden Ölmek, her şeyden önce iyi bir kitap. Bunu daha birkaç bölüm okuduktan sonra fark edebilmek mümkün. New Wave (Yeni Dalga) akımıyla birlikte ortaya çıkan kitaplardan biri olma özelliğine de sahip olan roman, bu sebeple içinde oldukça az bilimkurgu öğesi taşıyor. Buna rağmen, tıpkı J. G. Ballard ‘da olduğu gibi, yazarın ustalığının da devreye girişi ile, ufak dokunuşlar eşliğinde kitap bilimkurgu sınırları içine giriyor.

George Eliot, Aldous Huxley, Franz Kafka, James Joyce gibi daha onlarca büyük yazarın adını sayfaların arasında görmek, kitaplarının isimlerine rastlamak, onlardan alıntılar okumak özellikle bu yazarları da seven okurlarda paha biçilmez duygular yaratabiliyor. Baş karakter konumundaki David Selig‘in, Kafka’nın günümüzde klasik olarak adlandırılan Dava ve Şato isimli eserlerinin derin bir karşılaştırılması ve analizinin yapıldığı bölüm kitabın edebi yönüne güç katmakla kalmıyor, aynı zamanda entellektüel birikimi bir hayli fazla olan telepat bir karakter ile karşı karşıya olduğumuzu da okurlara ilan ediyor. Bu bölümün üniversitelerde ders olarak okutulabilecek kadar kaliteli olduğu ise su götürmez bir gerçek. Silverberg edebi birikimini karakterine ustaca yedirmeyi başarmış.

“Neden oy vereyim? Oy vermeyeceğim. Ben oy vermem. Ben sistem adamı değilim. Bu döngünün parçası değilim. Oy vermek onlara göredir.”

Edebiyat, sanat, felsefe ve bilim konularına oldukça hakim olan David Selig 41 yaşında, kelleşmeye yüz tutmuş kafası ama hala çekici olan benliği ile oradan oraya sürüklenmekte ve geçimini ise mezun olduğu üniversite öğrencilerine dönem ödevleri ve edebiyat alanında tezler yazarak sağlamaktadır. Kendisinin özel bir gücü vardır: İnsanların beyinlerinin içine girebilmekte ve en derinlerine dek nüfuz ederek, o insana dair tüm bilgileri kolayca edinebilmektedir.

Küçüklüğünden beri bu böyledir. İçinde yaşayan güç ile çevresindeki herkesten farklıdır. Fakat bu farklılık ona kendisini insanlardan üstün görmek gibi bir özellik kazandırmamıştır, ki kitabın gerçekliği de tam olarak burada yatmaktadır. Çünkü David Selig bir süper kahraman değil. Yaşının tüm getirilerini kabullenen bir insan nasıl olursa, o da işte tam olarak öyle bir yapıya sahiptir. Telepati var olan bir şey. Bilim insanları tarafından da üzerinde çalışılan bir olgu. Bu sebeple Selig uçarı bir karakter gibi görünmüyor. Yarattığı karakterin okurlar tarafından hor görülmemesi, onu da sıradan bir insan olarak görüp bağrımıza basmamız ve hatta Selig’in sorununu kendi sorunumuzmuş gibi düşünüp üzülmemiz, Silverberg’ün karakter yaratımındaki başarısının takdire şayan olduğunu bizlere kanıtlıyor.

Sorun? Evet, David Selig’in bir sorunu var: Yeteneğini yavaş yavaş kaybediyor ve “içeriden” ölüyor. Kitabın adı da buradan geliyor zaten. Gözlerinin önünde eriyip giden yeteneği ona hem acı çektirmekte hem de normal gelmemektedir. Zaman zaman bu yeteneğini röntgencilik olarak adlandırsa da ve belirli kişilerin zihinlerini okumamak için kendini bir hayli zorlasa da, yeteneği duygularına baskın gelmekte ve onu alt etmektedir. Yine de, yıllar boyunca yanında olan, bedeninin içinde bir yerlerde saklı olan bu yeteneğin bir anda tamamen yok olabileceği düşüncesi Selig’i çok korkutmaktadır. Tabii bir okur olarak bizi de bir merak sarıyor kitabın sonuna dek.

“O yıllarda hep böyleydi işte: sonsuz bir trip , rengarenk bir yolculuk. Ama her türlü güç çürür. En güzel hayallerin rengi atar zamanla. Grileşir dünya. Entropi bizi alt eder. Solar her şey. Gider. Her şey ölür.”

Bu olgu haricinde ise yazar kitabında okura merak duygusu hissettirmekten imtina ediyor. Hatta kitabın sürükleyici olmadığını söylemek bile pekala mümkün. Peki neden seviliyor İçeriden Ölmek? Burada da yazarın ustalığı ortaya çıkıyor yine ve yukarıda belirttiğim olgular dolayısıyla da Yeni Dalga’nın ve Silverberg’ün eserleri arasında ön plana çıkmayı başarıyor. Silverberg bizleri 40’lı, 50’li, 60’lı 70’li yıllara konuk ediyor zaman zaman. En azından herhangi bir kronolojik sıra bulunmuyor kitapta. Selig’in son derece normal olan yaşamının her dönemine girip çıkıyoruz. Sevgilileri, üvey kız kardeşi ve ailesi ile olan ilişkilerini okumak da pek bir keyif katıyor romana. Özellikle kız kardeşi ile olan diyaloglarda her iki tarafın da ağzı son derece bozuk olduğu için buna küfürler havada uçuşabiliyor. Okumadan önce buna hazırlıklı olmanız gerekiyor.

1972’de yazılan ve orijinal adı Dying Inside olan romanın dilimize Elif Ersavcı tarafından İçeriden Ölmek ismiyle iyi bir çeviri eşliğinde kazandırıldığı da söylenmesi gereken noktalardan biri pek tabii. Dipnotlarla da kitabın bir hayli zenginleştiğini gözlemleyebiliyoruz. Bunlara ek olarak, İthaki Yayınları’nın kitap kapağında harikalar yarattığını da görmezden gelmemek ve tebrik etmek gerek. Kitabın okura vermek istediğini bu kadar iyi anlatan kapaklar bulmak günümüzde gittikçe azalan bir sanat olduğu için, İçeriden Ölmek bu konuda daha bir ön plan çıkıyor. Özel güçlere sahip olmanın aslında o kadar da iyi bir şey olmadığı, her normal insan gibi yaşlılık ve ölüm gibi konuların günün birinde kapıyı çalacağı fikri hem süper kahraman mitini alaşağı ediyor hem de bu romanıyla son derece gerçekçi bir romana imza atıyor Silverberg.

Eleştirel yapısı, birçok kişiye, görüşe ve kitaba göndermeleri, yer yer sert kelimeleri ile özetle zor bir kitap İçeriden Ölmek. Her kitapseverin rahatlıkla okuyamayacağı, kolaylıkla sevemeyeceği bir kurgu ve sıra dışı bir anlatım tekniği hakim kitaba. İşbu sebeple, bu kitap herkese önerilebilecek bir kitap değil. İlginizi çekiyorsa okumalısınız.

“Hakiki toplumların her daim yalnızlığa yaklaşmaları gibi, en mükemmel konuşmalar da sonunda hep sessizliğe döner. Sessizlik her zaman, her yerde, herkes tarafından duyabilir.”
Kitap Kitap İncelemesi Bilimkurgu İthaki Yayınları İnceleme Robert Silverberg