19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yemeğin sanata yansıması

Seyit Yöre

Seyit Yöre

Gazete Yazarı

A+ A-

Ev dışında yeme içme, küresel boyutta etkinliğini yükselten bir sektördür. Bu sektör, lokantalar ve seyyar satıcılarla hep vardı. Ancak “fast food” (hızlı yemek) olarak da bilinen küresel burger işletmecileriyle birlikte, yeme içme sektörü ulusal ölçeklerde de etkinliğini yükseltmektedir. Televizyonlarda da görüldüğü üzere, bu yeme içme etkinliği, biyolojik ihtiyacın ötesinde, aşçılık yarışmaları ve yemek tarifi ve yapımı programlarıyla da gitgide sosyalleşme etkinliğine dönüştü. Hatta özel kurslar, akademiler ve üniversitelerde bölümlerle de aşçılık eğitimleri verilmektedir. Tüm yeme içme ürünlerini kapsasa da aslında nitelikli gıda ürünlerini vurgulayan gastronomi terimi, “iyi yemek yeme, pişirme ve yemekten anlama sanatı” olarak tanımlanmaktadır. Yeme içmenin sosyalleşme yönünü gösterme açısından gastronomi, turizmin bir parçası olarak da sunulmaktadır.

YEMEĞİ SANATLA İLİŞKİLENDİRMEK

Gastronomi teriminin yanına bir de uluslararası alanda “mutfak sanatları” kavramı eklenmiştir. Bu da gastronomi terimiyle birlikte, nitelikli yemek yapımı ve sunumunun “yaratıcılığı” da kapsaması açısından, “sanat” kavramıyla ifade edilmesidir. Son dönem aşçılık eğitimi alan aşçılar, yaptıkları yemekleri bir ressam gibi tabakta sanat eseri gibi sunmaya çalıştıklarından, sanat kelimesi yemek içme sektöründe de kullanılmaktadır. Ancak tüketime yönelik ve ticari olması açısından, tabii ki yeme içme sanat değil, zanaattır. İçinde yaratıcılık olan her şey de sanat değildir. Yeme içmenin kendi içinde “sanat” kavramıyla temsil edilmeye çalışılması dışında, bu yazı aslında gastronominin herkesin bildiği sanat dallarıyla olan ilişkisiyle ilgilidir.

GASTRONOMİNİN SANAT ESERLERİNDE YANSIMASI

Sanatın birçok alanında yeme içmeyi görebiliriz. Burada bazı örnekler konuyu somutlaştıracaktır. Özellikle meyve içeren natürmort tablolar hariç, Antoine Vollon’un “Tereyağı Höyüğü”, Vincent van Gogh’un “Patates Yiyenler”, Carl Bloch’un “Bir Roma Meyhanesinde”, Ali Rıza Toroslu’ya atfedilen “İftar Sofrası”, Turgut Zaim’in “Yörükler Köyü” ve Fikret Mualla’nın “Bistro/Yemek” başlıklı resimleri gibi çok sayıda görsel sanat eseri gastronomiyi yansıtır. Görsel sanatların yanı sıra, sinema ve televizyon filmlerinde, tiyatro oyunlarında, operalarda yeme içme etkinlikleri görülebilir.

MUTFAK TİYATROSU DA NEDİR?

Tiyatro oyunlarında da yazara veya yönetmene göre yeme içme anları, sahneleri olabilmektedir. Ancak bundan bağımsız bir de “mutfak tiyatrosu” terimi ortaya çıkmıştır. Lokanta ve restoranlarda tiyatro oyunu benzeri yemek içme sunumu yapılıp müşterilerin heyecanlandırılması ve eğlendirmesi, mutfak tiyatrosu olarak anılmaktadır. Bu da gastronomi zanaatını sanatla daha çok ilişkilendirmeye yönelik bir çabadır. Yine de “mutfak tiyatrosu” terimi, Dünya’da yiyecek sahneleri üzerine kurulu tiyatro oyunlarını incelerken de kullanılmaktadır. David Eldridge’in “Şölen”, Noël Coward’ın “Saman Nezlesi”, N. F. Simpson'ın “Tek Yönlü Sarkaç”, Alan Ayckbourn’un “Sofra Adabı” başlıklı oyunları gibi birçok drama, yiyecek içecek üzerine kurulur.

BİR GURME BESTECİ ROSSİNİ’NİN GASTRONOMİSİ

Sanatları yapanların kimileri de eserlere yansıtmanın yanı sıra, yeme içmeyle çok ilgili olabilmektedir. Hatta kimi sanatçılar gastronomiyle yakın ilgisini eserlerinde açıkça gösterebilmektedir. Türkiye’de de çok sahnelenen “Sevil Berberi”, “İtalya’da Bir Türk”, “II. Mehmet” gibi çok sayıda opera bestesiyle tanınan Gioachino Rossini, bir gurme ve yemek uzmanı olarak da bilinir. Yemek yapmaktan zevk alan ve genellikle İtalya dışından da bulabildiği en iyi malzemelerle yeni yemek tarifleri deneyen Rossini, bu gastronomi özelliğini operalarındaki yeme içme sahnelerine de yansıtmıştır. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin 21-22 Eylül 2021’de Süreyya Operası sahnesinde sunduğu ve Rossini’nin operalarından aria’ların seslendirildiği konserin adının “Rossini’nin Mutfağı” olması da gastronomi ve sanat ilişkisinin vurgulandığı en güncel örnektir. Çok tanınan bestecilerden Johann Sebastian Bach’ın “Kahve Kantatı” adıyla da bilinen eserinin başından sonuna kadar “kahve” yer alır. Bu da bir içecekle ilgili gastronomik sahne sanatı örneklerindendir.

GASTRONOMİDEN GASTROMÜZİKOLOJİYE...

Benim ve bir öğrencimin gurme düzeyinde yeme içmeyle ilişkimize bağlı olarak yaptığımız Türkiye’deki ilk gastromüzikoloji (yiyecek ve içeceğin müzik bilimi) araştırması da butik burger işletmelerinde sunulan müzikler ile üretilen burgerlerin ilişkisi üzerinedir. Bir kitap olarak yayınlanacak bu araştırmada görülecektir ki gastronomi ve müzik ilişkisi, sanatsallığın yanı sıra, bilimsel olarak da belirlenebilmektedir. Zaten gastronomi ve beslenme de birçok bilgiyi içermesi bakımından bilimseldir.

Bu yazıyla birlikte, okuyucularımızdan ilgili olanlar belki gastronomi ve sanatla olan ayrı ilişkilerini bir de beraber düşünebilir, bu tür gözlem ve deneyimleri yapmaya çalışabilirler.