27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ne oldu sana arkadaşım?

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

Değerli arkadaşlarım, beni bilirsiniz, hayatta nesi varsa vatan mücadelesine vermiş ve bu dünyada yazdığı kitaplar ve yazılardan başka bir şey sahibi olmayan bir arkadaşınızım.

Bunu kimseye kanıtlamak durumunda değilim, geçmişim ortada. Bana kızıyorsunuz. CHP’nin seçim bildirgesindeki AKP tekrarı vaatleri Facebook’ta yazdım diye…

Beni dinlemiyorsunuz bile… Yorumların içinde küfreden, tehdit eden, “seni adam sanmıştık” diye yazan bile var. Ayıptır, ayıp…

Bakınız, en büyük düşmanımız radikalizmdir, insan radikalleştikçe sertleşir ve tahammülsüzleşir. Bu Türkiye’nin son 60 yılına hakim olan dinci sağ siyasetin yarattığı ve ne yazık ki, toplumun bütün katmanlarına yayılan bir hastalıktır. Oysa biz birbirimizi, hatta karşı tarafı dinlerdik, ne dediğini anlamaya çalışırdık. Tartışmaları haklı çıkmak için değil, gerçeği bulmak için yapardık. Ne oldu bize? Niye tartışamıyoruz? Birimiz, diğerinin fikrine itiraz ettiğinde ona saldırmak, geçmiş arkadaşlığı üzerinden azarlamak ya da “yazıklar olsun” demek bizim özelliğimiz olamaz.

Biz hapisteyken STV haberde yayımlanan kara propaganda kliplerini, STV logosuyla koyup, “haydi buna da cevap ver” diyen bile var. Sırf haklı çıkmak için en kuyruklu yalanları sıralayanlar var. Onları tanıyorum, kötü değiller biliyorum, ama bir uyuşturucu gibi internetten yayılan bu sahte bilgilere kapılıyorlar.

Bana yazan arkadaşlarımdan biri, duruşumu eleştirmek için Doğu Perinçek’in Deniz Gezmiş’i ihbar ettiğini, Erdoğan’a “İslami Kemalist” dediğini, Apo ile halay çektiğini, filan yazdı. Nasıl yapabiliyorsunuz bunu, gerçekten bilmiyorum. Doğu Perinçek’i recmetmek en çok kimin işine yarar bir düşünün?

Bakınız, Doğu Perinçek, Deniz Gezmiş’i ihbar etmedi. Tam aksine Deniz Gezmiş hapse girince ilk Doğu Perinçek’i çağırdı ve ona vekâlet verdi, kendileri adına açıklama yapmasını istedi, daha sonra da hemen Doğu Perinçek hakkında yakalama kararı çıktı.

İktidarın başı için “İslami Kemalist” diyen de Doğu Perinçek değildir. FETÖ bağı nedeniyle kapatılan Zaman gazetesinden Şahin Alpay tutuklandığı zaman, Alman Die Zeight gazetesinde Michael Thuman tarafından yazılan bir makalede Tayyip Erdoğan için “İslami Kemalist” denilmiştir. Yani, FETÖ’ye sahip çıkan bir Alman yazarı, Tayyip Erdoğan’ın bu tutumunu, “İslami Kemalistlik yapıyor” diye eleştirmiştir. Bunun Doğu Perinçek ile ne ilgisi var, Tanrı aşkına… İşte o yazının fotoğrafı :

Ne oldu sana arkadaşım? - Resim : 1

ve Doğu Perinçek’in bu konuda yaptığı açıklamanın linkini veriyorum: https://www.aydinlik.com.tr/dogu-perincek-ten-islami-kemalist-aciklamasi-politika-eylul-2017-1

Abdullah Öcalan ile halay filan çekmemiştir, röportaja gittiğinde Öcalan onu karşılarken bir çiçek vermiş, Doğu Perinçek te bu çiçeği almıştır. Röportaj esnasında Abdullah Öcalan’a “silah bırakmasını ve ABD’nin kucağından inmesi gerektiğini” söylemiştir. Abdullah Öcalan bunu yargılanırken kendisi söylemiştir. Bakınız Abdullah Öcalan’ı yargılayıp idam kararı veren hakim Turgut Okyay Doğu Perinçek’in yardımcısıdır, sorgulayan albay H. Atilla Uğur da, hayatı PKK ile savaşarak geçmiş olan benim gibi birçok asker de… PKK ile mücadelenin en bilinen komutanlarından biri olan Osman Pamukoğlu’nu da mı dinlemediniz? Bu konuda en ufak bir gölge görseydik yan yana olur muyduk? Doğu Perinçek bizi kandırdı mı? Lütfen biraz insaf, biraz…

Vatan Partisi, Kürt kökenli, ya da başka kökenli kimseye ayrımcılık yapmıyor, tam aksine “Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk Milletiyiz” diyoruz, çünkü biz hep birlikte Türk Milleti oluyoruz. Atatürk böyle dedi, Medeni Bilgiler kitabında böyle yazdı. Ama PKK ve HDP, “hayır biz Türk milletinin bir parçası değiliz, Kürdüz ve şu toprakları istiyoruz” diyerek 30 yıldır kanımızı döküyor, buna mı sessiz kalalım?

Bana kızdığınız o maddeleri ben yazmadım… Çok sayıda arkadaşımın da üyesi olduğu CHP’nin yönetimi yazdı. Sadece bunların ne anlama geldiğini anlatmaya çalışıyorum, ama dinlemiyorsunuz…

Bakınız… O bildirgede, “CHP, KÜRT SORUNU’NUN çözümünü TBMM bünyesinde kuracağı bir TOPLUMSAL MUTABAKAT KOMİSYONU ile gerçekleştirecektir” diyor… Tanrı aşkına bunu AKP yapmadı mı? Şehirlerimiz bundan sonra bomba deposuna dönmedi mi? O şehirleri temizlerken kaç şehit verdik, Unuttunuz mu? Yeniden “Akil adamlar” heyeti kuracaklarını söylüyorlar, nasıl da unuttunuz hemen bunları AKP’nin yaptığını FETÖ’nün alkışladığını ve sizlerin, o sırada hapiste olan bizlerle birlikte buna nasıl karşı olduğunuzu? “Kürt Sorunu” mudur, ABD destekli Terör sorunu mudur Türkiye’nin bu kanayan yarasının adı? PKK’nın ırkçı ağzı değil mi bu? İtiraz etmeyelim mi?

O beyannamede, “Kayyum uygulamasına DERHAL SON VERECEĞİZ. Yerel yönetimleri atanmışların değil seçilmişlerin idaresine bırakacağız” diyor. O belediyeler PKK’nın silahlı işgalinde değil miydi? PKK diploma törenleri, yapmıyor muydu şehir meydanlarında? Kaç şehit verdik o sakaklarda? Ne oldu “unutursak kanımız kurusun” diye ettiğiniz yeminlere? Bana bunları unutmadım diye mi kızıyorsunuz?

O beyannamede, “Kürt Sorunu’nu EŞİT YURTTAŞLIK ilkesi ve diyalog temelinde, salt güvenlikçi anlayışa teslim olmaksızın, cesaret ve kararlılıkla çözeceğiz. Kamu hizmetlerinin EŞİT YURTTAŞLIK temelinde tüm yurttaşlarımıza eksiksiz olarak götürülebilmesi için ANADİLİ TÜRKÇE OLMAYAN yurttaşlarımızı da gözetecek bir anlayışı hayata geçireceğiz” diyor. Yahu hep birlikte çıldırdık mı, uyuşturucu mu aldık, görmüyor muyuz ki, bu “eşit yurttaşlık” ile kanun önünde eşitlik kast edilmiyor, Çünkü o anayasada zaten var. Türkiye’de ikinci bir milliyetin tanınması gerektiği vurgulanıyor, asıl cumhuriyetin sonu budur. Daha önemlisi bu ülkede resmi dil Türkçedir, çünkü burası Türkiye’dir. Görmüyor musunuz, bütün bunlar PKK’nın talepleridir.

O beyannamede, “Koruculuk sistemini kaldıracağız” deniliyor. Bu PKK’nın yıllardır istediği şey değil miydi? O köyleri PKK’ya mı teslim edeceksiniz?

O beyannamede, “Yer ve yörelerin özgün isimlerini iade edeceğiz” deniliyor. Bunu AKP yapmadı mı? Ne yani İstanbul’a da Bizans mı diyeceksiniz? Buna mı susmalıyım? AKP’nin Norşin açılımını tekrar etmek mi solculuk?

O beyannamede, “GEÇMİŞTE YAŞANAN ve kamu vicdanında ağır yaralar açan hak ihlallerinin ve TOPLUMSAL TRAVMALARIN tüm boyutlarıyla açığa çıkması için MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU Kuracağız. Mağduriyetlerin giderilmesini ve zararların TAZMİN edilmesini sağlayacağız. DERSİM OLAYLARI ile ilgili tüm devlet arşivlerini bir araya toplayarak araştırmacılara açılmasını sağlayacağız” deniliyor… Yani Dersim isyanını bastıran Atatürk ve dönemin devlet adamlarını yargılayıp, Seyyit Rıza haininin yakınlarına tazminat mı ödeyecekler? Bunu mu görmezden gelmeliyim? Bunun aynısını AKP de yapmadı mı? Cumhuriyetin yargılanmasına mı susalım?

O beyannamede, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki çekinceleri kaldıracağız” deniliyor. Yani cumhuriyeti federal bir yapıya dönüştürecek en büyük adım atılacak ve bu da bize “belediye özerkliği” filan gibi kelime oyunlarıyla yutturulacak öyle mi? Biz de buna susmalıyız öyle mi?

Ben bunlara susmam.

Siz de susamazsınız! Susarsanız, tarih hem sizden hem de benden hesap sorar.

Sivas’ta Madımak oteli yakıldığında, olaya ilk müdahale edenler, Kayseri Komando Tugayı birlikleriydi, arkadaşlarımdı. Hepsi hayattadır. Orada ne olduğunu en iyi bizler biliyoruz. O Temel Karamollaoğlu’nun şimdi çıkıp, “orada katliam filan yoktu, perdeleri kapattıkları için öldüler” deyişini nasıl sindiriyorsunuz içinize? Aynı lafı bir AKP milletvekili söyleseydi de bu kadar hoşgörülü olur muydunuz? Adalet yürüyüşleri buraya mı getirdi sizi? Tanrı aşkına biraz durup düşünün…

Vatan Partisi’nin alınmadığı ittifak işte budur…

Tayyip Erdoğan’ı bir milli cephe ittifakı kurmadan iktidardan indiremezsiniz, onun yapıp başarısız olduğu ve Türk milletinin kabullenmediği şeyleri tekrar etmek ancak AKP’ye iktidarı hediye etmek anlamına gelir…

Şimdi ben bunları dedim diye bana kızacaksanız, kızın arkadaşlar, kızın…

Ben size kızmıyorum, çünkü sağlıklı düşünmediğinize eminim. Bunun için ben de size, sizin bana vurduğunuz gibi vurmayacağım. Biliyorum, zaman geçecek, at izi iti izi ortaya çıkacak. O vakit bir çay içecek hukukumuz olacak. Bendedir o hukuk, arkadaşça saklayacağım…

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları