27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

HDP turnusoldur

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

Siyasi Partiler Kanunu 100 maddesine göre bir siyasi partinin kapatılması için üç yol var. İlk yol Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, bir partinin anayasa karşıtı eylemlerin odağı olduğuna ilişkin kanıtlara dayanarak res’en soruşturma başlatması. HDP’nin kapatılması için yığınla kanıt var, ama başlatmıyor.

İkinci yol, bakanlar Kurulu kararı ile Adalet Bakanı’nın başvurusu yoluyla…

HDP turnusoldur - Resim: 1

Cumhurbaşkanı, çok sayıda bakan ve milletvekili HDP’nin PKK ile bağını defalarca çok net ifade ettiler, ama HDP’nin kapatılması için bir başvuru yapmıyorlar.

Üçüncü yol, mecliste grubu bulunan partilerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurusu yoluyla… Ama onlardan da bir hareket yok.

Devlet Bahçeli ve neredeyse bütün MHP milletvekilleri HDP-PKK ilişkisini en sert cümlelerle ifade etmelerine rağmen bu konuda bir başvuru yapmıyorlar.

CHP, SP ve İyi Parti bu konuda zaten elsiz ve dilsizler, çünkü siyasi ortaklık yapıyorlar, dün Aydınlık yazdı, İbrahim Kaboğlu ‘’CHP, HDP, SP ve İyi Parti’den hukukçularla anayasa çalışması yaptıklarını’’ açıkladı. Kapatılırsa oradan oy kapmak için HDP ile birlikte mağduriyet edebiyatına devam edecekler, yani ortaklık sürecek. Onlar da bu yüzden Yargıtay’a başvurmuyor. CHP’nin Babacan ve Davutoğlu’na meclis grubu kurmak için destek vereceğini açıklaması da bu ortaklığın sürdüğünü gösteriyor.

Bu konuda Vatan Partisi dışında somut adım atan kimse yok, herkeste laf var, ama icraat yok. İktidar ve MHP’nin, eğer kapatılırsa HDP’ye verilen oyların, başta CHP ve İyi Parti olmak üzere millet ittifakı bileşenlerine gitmesinden korktuğu aşikâr. Bunun yerine başta CHP ve Millet ittifakının diğer bileşenleri ile ortaklığına vurgu yaparak bu oy kaymasını engellemeye çalışıyorlar.

Van’da köylere yardım götüren Vefa ekiplerine PKK tarafından yapılan alçakça saldırı bile Vatan Partisi dışındaki partileri harekete geçirmeye yetmediyse ne demeliyiz?

HDP’nin kapatılması konusunda alınacak tavır, kimin Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını gerçekten düşünüp düşünmediğini ortaya çıkaran bir turnusol kâğıdıdır. Lafta karşı olup, doğrudan ya da dolaylı olarak varlığından faydalanmanın ortaklık kurmaktan ne farkı var?

Kaldı ki, HDP oylarının büyük kısmını PKK’nın bölge halkı üzerindeki baskısıyla yani silah zoruyla topladı, ama PKK bugün aynı baskıyı oluşturacak güçte değil.

‘’Kapatınca ne olacak, başka isimle tekrar açılıyor’’ diye bir de kaçış noktası bulmuş çoğu yazar ve sözde aydın. Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti’nde etnik ve mezhebi siyaset yapılamaz, yeni bir isimle açılırsa onu da kapatacak, hatta açılmasına izin vermeyeceksin, başka partilerin içinde bunu sürdürmeye kalkarlarsa ona da izin vermeyeceksin.

Bağımsız yargı, bunun tek teminatıdır…

PUSULA SORUNU-2

Ben bu başlığı atınca belki kızanlar oluyordur, ama bu bir gerçek.

Evet, aynı gemideyiz, ama önümüzde büyük buzdağları var ve gemide de bir dümen ve pusula sorunu var. Çok güzel şeyler oluyor, Libya ile yapılan Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması tarihi bir adım. Hemen arkasından, Türkiye’nin GKRY ve Yunanistan ile anlaşmalarından doğacak kayıplarını tane tane anlatma başarısı sayesinde, Mısır devlet basınında Türkiye ile normalleşme ve Doğu Akdeniz’de birlikte hareket etme çağrılarının yapılması. Bunlar çok güzel, ama…

Bir anda bütün bu mavi vatan projesinin mimarı, Yunan basınının bile sürekli hedef gösterdiği Dz.K.K Kur. Bşk Cihat Yaycı Genelkurmay Başkanlığı emrine alınıyor…

Aynı şey, tıkanan Afrin harekâtını büyük bir başarıyla sonuçlandıran Org. İsmail Metin Temel’in de başına gelmişti. Neden?

Rusya’dan S-400’lerin alınması, sadece bir silah alımı değil bir strateji değişikliği, o kadar ki, ABD, F-35 projesinde ortak olmamıza ve paralarını ödememize rağmen iki uçağımızı teslim etmedi, Türk devleti de S-400 konusunda geri adım atmadı. Harika…

Sonra birden Trump "F-35’lerin ana gövdesi Türkiye'de üretiliyor ve Türkiye’den gönderiliyor. Şimdi Erdoğan ile iyi ilişkilerimiz var, ama ya olmasa ne olacak? 'Size F-35 parçalarını vermiyoruz' deseler ne yapacağız" deyiverdi. Neden bir yandan F-35’lere karşı üretilen S-400’leri alıp diğer yandan ABD için F-35 gövdesi üretiyoruz? Neden?

Kovid-19 pandemisi ile en iyi mücadele eden ülkelerden biri Türkiye. Sağlık Bakanlığı’nın yerinde ve zamanında adımları, sağlık ordumuzun büyük fedakarlıkları her takdirin üstünde. Ve bu hastalıkla mücadele ederken ağır ekonomik kayıplar veriyoruz, tarım üretimi, sanayi üretimi, turizm ağır darbeler aldı. Geçtiğimiz Cuma günü yaptığımız Vatan Partisi MYK toplantısında Dr. Yıldırım Koç hocamızın açıkladığı veriler çok sarsıcıydı. Yarın kendisi daha detaylı yazacak, ama aldığım notlardan onun da izniyle birkaç rakam vereyim.

‘’Merkezi yönetim bütçe açıkları, 2019 Nisan'ında 18,3 milyar TL. 2020 Nisan'ında 43,2 milyar TL.

Merkezi yönetim bütçe açığı 2019 Mart'ında 24,5 milyar TL idi, 2020 Mart'ında 43,7 milyar TL oldu.

Türkiye'de kamu kesiminin toplam brüt iç borç stoku 2018 sonunda 665,0 milyar TL idi, 2019 sonunda 840,6 milyar TL oldu.

Türkiye'nin brüt dış borç stoku 2017 yılında 454,4 milyar Dolardı, 2019 sonunda 436,9 milyar Dolara indi. Ancak inişte özel sektörün borcu belirleyici. Özel sektörün borcu 316,5 milyar dolardan 273,7 milyar dolara indi.

Kamu sektörünün dış borcu 2017 yılında 136,2 milyar dolardı, 2019 sonunda 154,8 milyar dolar oldu.

Türkiye'nin cari işlemler hesabı 2019 yılının ilk üç ayında 416 milyon Dolar açık verdi. 2020 yılının ilk üç ayında cari işlemler hesabı 7 milyar 644 milyon dolar açık verdi.

Şubat 2020 işsizlik verileri 10 Mayıs'da yayınlandı. 4 milyon 228 bin işsiz. 3 milyon 207 bin kişi de, işsiz, ancak aktif olarak iş aramıyor. İşsizlik Sigortası Fonu Nisan sonu durumu: Kısa çalışma ödeneğinden Nisan ayında 2.590.589 kişi yararlanmaya başladı. Ancak başvuranlardan yaklaşık 1,5 milyon kişiye henüz ödeme yapılmadı. Bir de ücretsiz izine çıkarılanlar var. Bu konuda rakam yok.’’ Yani 11 milyondan fazla işsiz ve buna ek olarak ücretsiz izine ayrılanlar…

Memleket bu halde iken Dışişleri Bakanlığımızdan öğreniyoruz ki, içlerinde ABD ve İsrail’in de olduğu, ama Suriye’nin olmadığı toplam 40 ülkeye çeşitli yardımlar yapıyoruz. Neden?

İsrail ve ABD’nin Suriye’de kurmaya çalıştığı kukla devlet, Türkiye’nin en önemli güvenlik önceliği. Doğu Akdeniz ve ekonomi tehdidi ile birleşik. Türkiye bu kukla devlet koridorunu bölmek için, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarını yaptı. Bu sırada İran ve Rusya ile güçlü bir ittifakın önemli adımları atıldı. İran ile birlikte, ABD Peşmergelerinin Kerkük’ten bir gecede sürülüp atılması için tarihi önemde işbirliği yaptı ve ABD peşmergeleri bir gecede 2003 sınırlarına çekildi. PKK’nın varlığına karşı oradaki en önemli unsur olan Türkmenler Şii-Sünni ayrımı yapmadan birleşme adımları attı. Irak devleti ABD’nin ülkelerinden çekilmesi için parlamento kararı aldı. Zaferdi. Sürdürülmeliydi. Astana ve Soçi mutabakatları, bu ittifakın sürmesi için kurulan ve ABD’yi dışarda bırakan çok önemli adımlardı, ama…

Bir denge politikası hastalığı yüzünden sürekli yapılan yalpalamalar, bir yandan bu ittifakı sürdürürken diğer yandan ABD ile sürdürülen tuhaf masa altı diplomasisi, Türkiye’ye duyulan güvene ağır hasar verdi. Defalarca yazdık, Türkiye bölgesel ittifakı şekillendirmek için İran ve Rusya’yı da yönlendirecek şekilde anahtar rol oynamalı, bunu yapacak güven sağlanmazsa kurulan ittifakı da kaybederiz. Bu süreçte ABD de boş durmadı, Peşmerge’yi tekrar eski konumuna taşımak için legal-illegal her yolu denedi, kuklaları eliyle terör bile yarattı. İran’a baskıyı arttırdı, ama biz dengecilik oynamaya devam ettik.

Ve…

İran ABD baskılarına dayanamadı ve belki de ABD’ye bir taviz olarak Irak Başbakanlığına el Kazımi atandı. Türkmenler, Şii koalisyonunun oylarıyla parlamento dışı bırakıldı, Peşmerge Irak ordusu ile Kerkük’te ortak operasyon gücü kuruyor, vs… Trump sevinçli, hemen kutladı Kazımi’yi, Türkmenler feryat ediyor, bizde ise ses soluk yok…

Yani…

Gemide bir pusula sorunu var, zaman dar, kaptan köşkündeki idare Türkiye odaklı, ABD meraklısı olmayan emperyalizm karşıtı yeni bir kadro ile güçlendirilmezse, kayıplar daha büyük olur…

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları