Ölene kadar!

Bizler defalarca yazıp ekranda dillendirince mecbur kalıp televizyona çıktı. 

Karşısında gerçek gazeteciler yoktu ama televizyonlara niçin çıkmadığı belli oldu zira gerçekten bu arkadaştan değil siyasi önder, belediye meclis üyesi bile olmaz çünkü kapasitesi çok sınırlı. 

Evet önceki akşam Star TV’yi partisinde kabul edip sorulanları cevaplamaya çalışan Devlet Bahçeli’den söz ediyorum. 

Bahçeli, yarım saate yakın süren programda tıpkı mitinglerde olduğu gibi zihinlere oturacak tek bir mesaj veremedi ve zerre bir heyecan uyandıramadı.  

Ama hakkını yemeyelim bir söz etti ki, gerçekten manşeti hak ediyor: 

-”Seçimde kaybeden gitsin demek, Avrupa hayranlığıdır.” 

Evet Bahçeli’nin ifadesi aynen böyleydi. 

İngiltere’de seçimi kaybedenler istifa etti ya, aynı şeyi yapmak güya onlara özenmekmiş ve bunun adı Batı hayranlığı oluyormuş! 

Bu beyanı ile “Bahçeli ölene kadar başkan” tezimiz kanıtlanmış oldu.  

Vallahi değil MHP, Türk siyaseti böyle birini hiç hak etmiyor. 

AKP 13 yıllık iktidar çürümüşlüğe rağmen nasıl hâlâ nasıl yüzde 40’larda sorusunun cevabı işte Bahçeli gibilerin muhalif seçenek olarak varlıklarıdır... 

MURSİ’NİN İDAM KARARINI NEDEN ALKIŞLIYORUM? 

Mursi ve onun gibiler teokrasinin sembolleridir. 

Başka bir ifade ile Mursi, Allah ile aldatan iğdiş edilmiş islamın bakiyesidir. 

Şanlı Hazreti Muhammed’in islamında kan, kin ve kamp-laştırma yoktur. 

Mursi ve benzerlerinin islamı ise tam anlamıyla budur. 

Dolayısı ile onun idamı islamın bir münafık ya da fitneden kurtarılmasıdır ki dileğim aynı akıbeti ona benzeyenlerin yaşamasıdır. 

Ama onu halk seçti mi diyorlar? 

Mursi, Mısırlıların yüzde 40’ının seçime katıldığı bir seçimde yüzde 52 oy aldı ki buna Mısır halkının iradesi denmez. Velev ki öyle olsa bile demokrasiyi siyasal islama araç yapanlara kanmak ahmaklıktır çünkü inancın ya da Allah’ın yarışa sokulduğu hiçbir seçim halk iradesini yansıtmaz!.. 

PERSONA NON GRATA! 

Başlık, AKP döneminde kovulan gazeteciler için hazırlanan belgeselin adıdır. 

Ancak izledikten sonra belgeseli hazırlayanlara yuh dedim... Niye mi? 

Birincisi bu sözde belgeselin ardında Aydın Doğan var ki bu en büyük yanlış. 

Öyle çünkü yapımda Aydın Doğan peşinen korumaya alınmış ve iktidarın buyruğu ile Hürriyet’ten kovulanlara hiç yer verilmemiş, tersine Aydın Doğan’ın, “Ben emirle hiç kimseyi kovmadım” ifadeleri öne çıkarılmış. 

Pardon ama Aydın Bey iktidar buyruğu ile kovmamış ise, Yılmaz Özdil’i, Soner Yalçın’ı, Bekir Coşkun’u, Emin Çölaşan’ı, Rahmi Turan’ı ve Cüneyt Ülsever gibi çok okunan yıldız yazarları uzaylılar mı kovdu? 

Sözde belgeseldeki bir diğer yanlış, gerçekten mağdur olan pek çok gazeteciye yer verilmemesi ve sorunun özüne inilmemesi yani holdingleşmenin medyada sebep olduğu vahamet ya da kurulan yeni medya düzeni yansıtılmamıştır... 

FETÖ’NÜN KOLEJLERİ! 

Tayyip Erdoğan, Arnavutluk devletinin yöneticilerine “O okulları kapatın” dedi. 

Kastettiği, FETÖ ya da CIA’nın okul ambalajlı karakollarıydı.  

Çok iyi yaptı, ancak... 

Erdoğan Arnavutluk’a tavsiye bulunurken Türkiye’deki bu okullar için neden gereğini yapmıyor? 

Neden Milli Eğitim’e emir verip onları devletleştirmiyor? Yahu bu ülkede FETÖ’nün okul ya da kolej görünümlü onlarca üssü var. Bunlar hâlâ nasıl ve niçin faaliyette? Ben isim vermeyeyim ama Tayyip Erdoğan bunların tamamını biliyor. 

Birkaç polis ve yargıcı tutuklatmakla terör örgütüyle mücadele olmaz, bu rezil emperyal çetenin bütün okulları, malları ve medyasına behemehal el konulmalı.