06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ortadoğu bataklığında sosyo-kültürel bozulma!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Dünyaca ünlü The Economist dergisinin geçen ay yayınlanan 9113 sayılı nüshasında, bir haber-yorum yayınlandı.
Derginin "Ortadoğu ve Afrika" bölümünde yer verilen yazı "Muhaliflerin cenneti" başlığını taşıyordu. Yazı, İstanbul’un son yıllarda Ortadoğu ve Arap dünyasından muhalif siyasal İslamcı, göçmen ya da sığınmacı olarak gelen 1.2 milyonu aşkın Arap’ın yeni başkenti olduğunu öne sürüyordu.
Demokratik değerlerden uzaklaşan Türkiye’nin Arap muhaliflerin cirit attığı bir kente dönüştüğü vurgulanan yazıda, siyasal İslamcı Arapların İnternet siteleri ve TV istasyonları kurduklarını, kendi gettolarını oluşturduklarını, 850 Arap gazetecinin İstanbul’da Arap Medya Birliği dahi kurduğu yazılıyordu.
3 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya ilave olarak 1.2 milyon Arap İslamcı muhalif ve göçmenin 5 yılın sonunda vatandaşlık alabileceğine de dikkat çekiliyordu söz konusu yazıda.
"Ortadoğu bataklık değildir" diyen Davutoğlu ve laiklik karşıtı AKP iktidarı, Türkiye’yi, sosyo-kültürel olarak Araplaştıran, Ortadoğu bataklığına sürükleyen ve demografik yapısını bozan zihniyet ve politikaları ile bu durumun asli failleridir.
Müslüman olmakla, sosyo-kültürel olarak Araplaşmayı ve Ortadoğululaşmayı aynı şey zanneden zihniyet, Türk kimliğinden, güzel dilimiz Türkçe’den, Andımızdan ve Atatürk’ten bu nedenle hazzetmiyor, düşmanlık yapıyor.
Katar, Exxon Mobil’le Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ilan ettiği Akdeniz’de sözde onuncu parselde ortak doğalgaz ve petrol araması yapıyor, iktidar Katar’a tek laf etmiyor, edemiyor.
Suudiler, dünyayı ayağa kaldıran bir vahşet ve skandalla İstanbul’un ortasında, adam kesiyorlar, ellerini-kollarını sallayarak geçip gidiyorlar, iktidardan Suudilere yönelik doğru dürüst bir tepki görülmüyor ne yazık ki.
Biz tarihi, gelenekleri, görenekleri, dili, kültürü, yaşam biçimi ile Türk Milletiyiz.
Hiçbir millete, ya da ırka düşmanlık veya ayrımcılık yapmayız, yapmayı da düşünmeyiz.
Ama, dilimize, üniter yapımıza, laik-demokratik rejimimize, kültürümüze, tarihimize ve kurucu Ata’mıza her koşulda kararlılıkla ve bilinçle sahip çıkarız.
Türkiye bir din devleti ve/ veya bir mezhep devleti değildir asla olmayacaktır.
Çoğunluğunun Müslüman olması, sosyo-kültürel olarak Araplaşmamız anlamına gelmez, gelmemelidir.
Olsak, olsak laik-demokratik bir hukuk devleti olarak, Araplara ve tüm İslam dünyasına örnek ve rol model oluruz, o kadar.