26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Pax Americana’ bombaları

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

“Baharı simgeleyen kuşlar gibiydiniz. Yoksul ve kerpiç köy evlerinin kırlangıçları da vardı aranızda, kentlerin yeni yetme horozları da. Bozkır turnaları, dağların kartalları, şahinleri, sokakların gösterişsiz serçeleri, açık deniz martıları. Sanki aynı nisan mayıs aylarının aydınlığı ile ışırdı yüzünüz. Bu yüzden birbirinize benzerdiniz gene de. Gözlerinizdeki şaşkınlık, merak ve umuttan tanırdık sizleri (...) Durmadan tartışırdınız. Kaldığınız evler ve yurtlar, okullarınız, gittiğiniz kantinler ve lokaller, yaşadığınız kent, ülke ve yeryüzü sanki büyük bir forumdu. Durmadan yer değiştirirdiniz. Yeryüzünü de aynı hızla değiştirmek isterdiniz. Ceplerinizde pek para bulunmazdı ama gene de kitaplar satılır, tiyatrolar, sinemalar dolardı...”Onat Kutlar, 12 Eylül karanlığının tüm yoğunluğuyla sürdüğü 1983 yılının 15 Ocak tarihli Milliyet Sanat dergisinde yazmıştı bu satırları. “Balyoz ve Özgürlük” başlıklı yazıyı, “Ne oldu size? Neredesiniz?” diye bitirmişti Kutlar. Sokaklarda, sinemalarda artık görünmüyordu o gençler, çünkü çoğu CIA tezgâhı faşist darbe sonucu cezaevindeydi, sorgudaydı, işkencedeydi, kayıptı, idam sehpasındaydı, mezardaydı.Aradan 32 yıl geçti ama gençlerini çok sık “yok eden” bir ülkede yazıldığı için, “Balyoz ve Özgürlük”, geçerliliğini yitirmedi, eskimek bilmedi. Gezi direnişinde yitirdiklerimizde de anımsattı kendisini, Suruç’ta 32 genç insanımız katledildiğinde de... 2013 Haziranı’nda da Suruç’ta da, öldürülen gençlerimizin fotoğraflarına bakıldığında, yoksul kerpiç köy evlerinin kırlangıçlarını, kentlerin yeni yetme horozlarını, bozkır turnalarını, gösterişsiz serçeleri, yine de birbirine benzeyen, nisan mayıs aylarının aydınlığıyla ışıyan yüzleri çok net görebiliyoruz. BİLYELER VE ÇİVİLERBombalı saldırı, özellikle de doğrudan sivilleri hedef almışsa, insan öldürmenin en alçakça, en namertçe yöntemlerindendir. Pusu kurmaktan, arkadan vurmaktan bile daha kalleşçedir. Hiçbir “ulvi” amaçla perdelenemeyecek denli vahşet dolu bir namussuzluk, iğrenç bir korkaklık göstergesidir.Ne çabuk unutuldu, daha doğrusu nasıl da unutturuldu... Bundan 20 yıl önce PKK’nın İstanbul-Taksim’deki bir pastaneye yerleştirdiği bombanın patlaması sonucu, pırıl pırıl genç arkeolog Yasemin Cebenoyan’la birlikte aramızdan kopartılmıştı Onat Kutlar. IŞİD Suruç’ta çelik bilyelerle güçlendirmişti bombasını, PKK çivilerle... Yaşıyor olsaydı, eminim ki 1983’te “Neredesiniz?” diye seslendiklerinden iki kuşak sonra Suruç’ta bir parkta öldürülen gençler, iç savaş kışkırtıcısı “misillemelere” kurban giden polisler ve askerler, eşiyle birlikte alışverişe çıktığında arkadan vurulan uzman çavuşlar, sözde solcularımızca “özgürlük savaşçısı” ilan edilmiş çakal sürülerinin roket saldırısıyla Şam Üniversitesi’nde ölen mimarlık öğrencileri için de aynı büyük acıyı hisseder, benzer şeyler yazardı Onat Kutlar. “AMERİKA DEFOL!” DEMEDEN...Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya, Suriye gibi topraklarımızı da cehenneme çevirmek için elinden geleni ardından koymayan ABD emperyalizmine karşı bugüne dek tek bir eylem gerçekleştirmemiş, tek ses yükseltmemiş, numunelik de olsa tek gösteri yapmamış olan IŞİD ve PKK gibi iki dehşet kuklası var karşımızda... Güvenebileceğimiz tek şey ise ölen gençlerimizin yüzlerinden kaybolmayan ışıltı, gözlerindeki şaşkınlık, merak ve umut.İç savaşın henüz başladığı günlerde Yugoslavya’nın İstanbul Başkonsolusu’yla bir röportaj yapmıştım. Nazilere karşı savaşmış eski bir partizan, Tito’ya bağlılığını ve kalitesini hemen belli eden neşeli bir diplomat, çelik gibi bir komünistti. Hiç unutmuyorum, “Emperyalizm bizi ‘barış’ mitingleriyle parçalayıp böldü” demiş, ABD ve Avrupa’nın yüzüne geçirdiği sahte barış ve demokrasi maskesine nefretini dile getirmişti.Bu hafta sonu İstanbul’da “Uluslararası Barış Yürüyüşü” düzenlenecekmiş... “Biji Obama!” diye bağırıldığını duyar mıyız bilmiyorum ama sözleri kulaklarımda çınlayan o yaşlı Yugoslav partizan-diplomatı bir kez daha saygıyla anmak istiyorum. “Amerika defol!” demeden varılacak tek yer, “Amerikan Barışı-Pax Americana”dır.