27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Festivalden 10 film önerisi

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

İstanbul Film Festivali bu yıl 43. kez merhaba diyor ve sinemaseverlerin hac yolculuğu başlıyor. 17-28 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek festivalin hayli zengin programına göz attığımda, mutlaka seyretmek istediğim, sizlere de önerdiğim 10 film şöyle sıralanıyor:

Faruk. Aslı Özge’nin gerçek mekânlarda çekilen, gerçek karakterler ve olaylara dayanan filmi, kentsel dönüşümü ve bir baba-kız ilişkisinin karmaşıklığını anlatıyor. Filmin ana kahramanı, 90’lı yaşlarındaki Faruk’un oturduğu apartmanın yıkımı yaklaşmaktadır. Kızının bu konu üzerine çektiği filmin ana kahramanına dönüştüğündeyse gerçek ile kurgu yavaş yavaş iç içe geçmeye başlar.

En Sevdiğim Pastam. İran sinemasından tatlı ve komik bir film. 70 yaşındaki Mahin, kocası öldüğünden, kızı da Avrupa’ya gittiğinden beri Tahran’da tek başına yaşamaktadır. Bir öğleden sonra çay içmeye çıkınca yalnızlık rutini kırılır ve aşk hayatı yeniden canlanır. Film, “Beyaz İneğin Türküsü”nün ardından Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha’nın birlikte yönettikleri ikinci uzun metraj.

Cezayir Kralı. Fransa’da 20 yıl hapse mahkûm edilen Omar, kurtuluşu Cezayir’e kaçıp burada suç ortağı Roger ile birlikte hayatının geri kalanını gizlenerek geçirmekte bulur ve bir fırında işe başlar. Ama uyuşturucu ve şiddetten, Cezayir’in kötü şöhretli mahallelerinde zaman geçirmekten de geri durmaz. Ve tabii ki bela gelip kendisini bulur.

Kaçırma. 1980’lerde, acımasız diktanın çöküşünün ardından, Arjantin’de geçen sert bir politik gerilim-aksiyon. Julio Levy, sanayici aile imparatorluğunun başına geçmek üzere siyasi nedenlerle çıktığı sürgünden ülkesine döner. Ne var ki, kısa bir süre sonra ağabeyi kaçırılır… Daniela Goggi’nin yönettiği filmin başrolünde “La Casa de Papel”in ödüllü oyuncusu Rodrigo de la Serna var.

Kuzeyden Gelen Adam. Hüseyin Karabey, gerçek bir arşivci olan Kadir İnanır’ın, hayatını anlattığı henüz yayımlanmamış anı kitabından hareketle, Türk sineması tarihinin önemli bir bölümünü, oyuncunun tanıklığı aracılığıyla paylaşıyor. Usta oyuncuya geçmiş olsun dileklerimizi de iletelim.

Mutluluk. Eski bir karavan, içindeki genç kız, babası ve paslı bir film projektörüyle Rusya’nın en karanlık bölgelerinden geçiyor. Ancak kuzeye doğru giderlerken arabaları (yani tüm dünyaları) havaya uçunca her şey değişiyor. Slavların geleneksel halk masallarından yola çıkan film Kuzey Kafkasya’dan Kalmuk bozkırlarına fiziksel hem de simgesel bir yolculuğu anlatıyor.

Siyah Çay. Moritanyalı usta sinemacı Abderrahmane Sissako’nun dikkat çekici, gözlemsel ve duygusal yeni filmi, düğün gününde “hayır!” diyecek kadar cesur bir kadının öyküsü. 30’lu yaşlardaki Aya, nikah masasında “hayır” diyerek herkesi şaşırttıktan sonra, Çin’de yeni bir hayat kurmak için Fildişi Sahili’nden ayrılır. Guangzhou’da, Çinli bir adam olan Cai’nin sahibi olduğu bir çay dükkânında iş bulur. Aya bu kadim sanatı öğrenirken, ilişkileri yavaş yavaş duyarlı bir aşka dönüşür.

Tatlı Rüyalar. 1900’lü yıllarda Hollanda sömürgesi Doğu Hint Adaları’nda ve bir şeker plantasyonundayız. Her şey sömürgecilerin elindedir ama dengeler de değişmektedir. Hollanda’nın Oscar adayı olan film, Avrupa sömürgeciliğinin trajik ve leziz çöküşünü anlatan cüretkâr bir öykü sunuyor.

Tatami. Hem bir spor gerilimi hem de politik bir gerilim olan Tatami’nin ülke yetkilileri tarafından baskı gören İranlı bir judocu ile antrenörünün öyküsünü anlatıyor. Bir gün boyunca, Gürcistan’ın başkenti Tiflis’teki dünya şampiyonasında geçen “Tatami”, İranlı ve İsrailli sinemacıların birlikte yönettiği ilk uzun metrajlı film ve Gürcistan’da gizlice çekildi.

Bir Ailenin Kısa Hikayesi. Son olarak Çin sinemasından bir öneri. Huzursuzluğunu rahatsız edici finaline kadar hep yükselten, gizem dolu bir gerilim. Kendi halinde bir ailenin kaderi ile ergenlik çağındaki tek oğullarının esrarengiz yeni arkadaşı Shuo bir şekilde iç içe geçer ve trajik bir olay her şeyi altüst eder.

Festival Film İstanbul Film Festivali Sinema İran