Rengârenk film yelpazesi

Bu akşam gerçekleştirilecek açılış töreniyle 34 yaşına basacak olan İstanbul Uluslararası Film Festivali, her yıl Nisan ayını iple çeken sinemaseverler için çok keyifli bir maraton anlamına geliyor. Festival programına bakıldığında, yedinci sanatın rengarenk yelpazesinin bu yıl da hoş esintiler getireceği söylenebilir. İşte 16 günlük serüvende kendi adıma seyretmeye çalışacağım ve Aydınlık okurlarına da önerdiğim 16 film:  

1) 71: İrlanda sorununa 1971 yılının Belfast sokaklarından bakış... Birliğini kaybeden acemi İngiliz asker IRA’yla burun buruna.  

2) 45 Yıl: Evliliklerinde 45 yılı geride bırakmış bir çift... Adamın 50 yıl önce kaybolmuş ilk sevgilisinin buzlar altında bulunan hiç bozulmamış cesedi bulununca işler karışıyor. Başrollerde Charlotte Rampling ve Tom Courtenay. 

3) Aç Kalpler: Tanışırlar, evlenirler, çocukları olur... Ancak bu romantik ilişki kısa süre sonra klostrofobik bir gerilime dönüşür. İtalyan yönetmen Saverio Costanzo’dan New York’ta geçen sıra dışı bir öykü. 

4) Akşam Yemeği: Biri avukat diğeri çocuk doktoru her şeyleriyle farklı iki kardeş, eşleriyle birlikte şık restorana giderler. Havadan sudan sohbet derken, çocuklarının korkunç şeyler yaptığı anlaşılır. İtalyan sinemasından sıkı bir “burjuva aile” eleştirisi...  

5) Altın Çağ: 1930’ların çalkantılı Çin’i ve öncü şair-romancı Xiao Hong’un trajik yaşamı... “Bütün isteğim huzur içinde yazmak” diyen bir kadın ve ölüm ile yaşam arasında bir ülkenin öyküsü.  

6) Atlantik: Belçika-Fas ortak yapımı film, küçük sahil kasabasında rüzgâr sörfçüsü Faslı delikanlının âşık olduğu güzel turistin peşinden çıktığı Avrupa yolculuğunu anlatıyor.  

7) Barbarlar: Parçalanan Yugoslavya ve kopan son parça Kosova’ya nefret dolu Sırp futbol fanatiklerinin öyküsü. Ailevi sorunlar ve aşka dair hayal kırıklıklarını da ekleyin.  

8) Bataklık: Franco diktatörlüğünden henüz kurtulmuş 1980’ler İspanyası... Sürgün edildikleri ücra kasabada iki genç kızın kaybolması üzerine araştırmaya başlayan iki polis ve vahşi bir katil serüveni.  

9) Doğada Tek Başına: Orta yaş krizinin eşiğindeki Norveçli, sırt çantasını alır ve her şeyi geride bırakarak kendini doğanın kucağına atar. Ama bilindiği gibi doğada ahlak yoktur... 

10) Enayi: Rus sinemasından sistem eleştirisi... Yoksul bir mahalledeki yıkık dökük binaya giden tesisatçı, sistemin de tesisatın da çürüdüğünü görür.  

11) Her Yer Yeniden Yeşerecek: Birinci Dünya Savaşı’nın son çarpışmalarından biri... Karla kaplı, düşmanın nefesinin duyulduğu siperlerdeki bir geceyi anlatan saygın İtalyan yönetmen Ermanno Olmi, babasının yaşadıklarından yola çıkmış.  

12) Kızıl Amnezi: Emekli ve dul bir kadının yaşamını alt üst eden gizemli telefonlar... “Pekin Bisikleti” ve “Şanghay Düşleri” gibi filmlerinden tanıdığımız Wang Xiaoshuai gerilim türüne ısınıyor. 

13) Melbourne: İran filmi seyretmeden festival geçmez. Üniversite öğrenimi için Avustralya’ya gitmek üzere olan iki genç... Uçaklarının kalkmasına birkaç saat kala yaşadıkları trajik olay bütün planlarını bozuyor.  

14) Misafir: Ölüm döşeğinde yaşlı bir kadın, yıllar önce babasının evden kovduğu kızı ve torunu... Uzun metrajda az ve öz çalışan yönetmen Mehmet Eryılmaz’dan aile içi taciz sorununa da eğilen bir kadın öyküsü.  

15) Motivasyon Sıfır: Çölün ıssızlığında gün sayan İsrailli kadın askerlerin kara mizahla örülü öyküsü. İsrail sinemasını asla yabana atmayın.  

16) Postacının Beyaz Geceleri: Andrey Konçalovski, Venedik’te en iyi yönetmen ödülü kazandığı filmde, dünyadan yalıtılmış, ancak bir gölü geçtikten sonra varılabilen köye gidip gelen postacının ve âşık olduğu kadının öyküsünü getiriyor karşımıza.  

İyi seyirler, keyifli festivaller...