27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sağlıklı yaklaşmıyoruz...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Her olayı gerçekleşmeden önce olduğundan daha fazla büyütmek medya dünyasının, gazete ve görüntü satmasına hizmet etmesi açısından önemli olabilir. Ancak insanların bu yönlendirmeye kendini kaptırıp büyük beklentiler içine girmesi, olay gerçekleştikten sonra büyük de yıkımlara neden oluyor. Futbol belki matematik kadar pozitif bir bilim değil ancak hayale ve coşkuya kapılarak kazanacağınızı sanacak denli de basit, sıradan değil. Futbol da artık, sporun içinde sosyal bilimler dalının bir üyesi. Bu üyelik Avrupa’da yarım yüzyıla yakın bir zaman önce gerçekleştiği halde biz ‘futbol bilim değil’ görüşüne ayak direyerek (inat) sarılıyor, aslında futbolu küçülttüğümüzün, sıradanlaştırdığımızın da ayırtına varamıyoruz.
Hırvatistan karşılaşmasından önce atılan savsözlere (slogan) bir bakın. Ama öncesinde takımımızın bu şampiyonaya nasıl gediğini de anımsayın. Hadi bunları aklınıza getirmiyorsunuz diyelim. Slovakya ile yapılan son hazırlık maçının nasıl geçtiğine dikkat edin. Volkan Babacan’ın ayaklarına çarpıp kale ağlarımıza gitmeyen gol durumlarını anımsayın. O Slovakya, Avrupa Şampiyonası Finalleri’nden bizim kadar çok şey beklemedikleri halde oyun olarak bizim bir kademe üstümüze çıkabildiler.
O maçı kabataslak gözümüzde canlandırdığımızda Hırvatlar karşısında nasıl bir oyun bekliyordunuz? Her biri bir dünya yıldızı olan oyunculara sahip Hırvatistan, eğrisi doğrusuna denk gelse bize, yarım düzineden fazla gol atabilirlerdi. Yediğimiz gol de zaten bizim bir Avrupa Şampiyonası olgunluğuna erişmiş, disiplinli bir takım olmadığımızı göstermiş, kanıtlamıştır. Modric topa vururken Ozan Tufan’ın saçlarıyla oynadığı sosyal medyaya bile yansıdı. Selçuk İnan topu uzaklaştırırken sırtı kendi kalesine dönük. Arkasında ne olacağını bilmediği bir yere topu gönderiyor. Oysa bu durumda amatör oyuncular bile topu ya taca ya da kornere vuracağını bilir. Volkan Babacan’a ne demeli?
Top bir daha asla kaleme dönmez duygusuyla gevşek bir şekilde hareket ederken Modric’in vuruşu karşısında kendini toparlayamadı. Bu düzeydeki maçlarda bir kaleci bu şekilde gol yerse o takım maç kazanamaz. Bugünün futbolunda artık takımlar, ülkeler arasındaki mesafeler kapanmıştır. Maçları mücadeleci ve disiplinli olan takımlar kazanıyorlar. Bizim takımın yarısından çoğu kendi takımlarında oynamıyorlar. Her pozisyonda bize inanılmaz bir fiziksel üstünlük kuran Hırvatistan Ulusal Takımı’nı nasıl yenebiliriz? 2008’de olduğu gibi rastlantı bir gol her zaman yanımızda olmaz. Zaten bu turnuvaya gelirken tüm rastlantılar yanımızdaydı. Daha fazlasını beklemek rastlantılara da haksızlık olur!