26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Senaryolar ve iddialar

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta, Asperger Sendromu ve Otizmle Hayat Derneği’nin başkanı Mesut Başar imzasıyla bir e-posta iletisi aldım. İleti, Sinema Yazarları Derneği-SİYAD üyelerinin tümüne gönderilmiş gördüğüm kadarıyla. Sinemayla ilgili başka derneklere ve basına da yollandığını tahmin ediyorum. Başar, Mahsun Kırmızıgül’ün yönettiği, sinemalarımızdaki gösterimi sürmekte olan “Mucize” adlı filmin, beş yıl önce yazdığı “Beni Seviyorsun” başlıklı senaryoyla, “esinlenmeyi ve etik sınırları aşan benzerlikler” taşıdığını iddia ediyor.

Senaryoya temel olan hikayeyi 2008’de yazmış Başar. 2009’da Kültür Bakanlığı’ndan senaryo yazımı desteği almış, 2010’da senaryoya son halini vermiş. 2011’de Mahsun Kırmızıgül-Boyut Film’e sinopsis göndermiş, iki üç gün sonra Kırmızıgül’ün daveti üzerine gidip kendisiyle görüşmüş. Kırmızıgül kendisine 30 bin lira teklif etmiş, ancak Başar’ın “Ben senaryoyu satmak değil, film yapmak istiyorum. Otizm çok hassas bir konu, derneğimizle birlikte çalışalım, siz yapımcı olun” demesi üzerine, “Tamam, senaryoyu gönderin, değerlendirelim” denilmiş, bir daha da ses çıkmamış.

Seyredenler bilir; “Mucize”, 1960’lı yılların başında Doğu’daki yoksul bir Zaza köyünde göreve başlayan Egeli bir öğretmenin yaşadıklarını, yöredeki evlilik usullerini, eğitim sorunlarını ve sonunda hastalığını sevgiyle yenen otizmli bir gencin duygusal serüvenini anlatıyor.

İletisine, “Beni Seviyorsun”un sinopsisini, senaryosunu ve başlıca karakterleri tanıtıcı bir yazıyı da eklemiş Mesut Başar. Hepsini okudum ve doğrusu epeyce şaşırdım. Çünkü, söz konusu senaryo ile Mahsun Kırmızıgül’ün filmi arasında, “engelli olmak ve sevgi” gibi çok genel bir temaya dayanmak dışında hiçbir benzerlik bulamadım, “sanat ve etik dışı” bir yaklaşım göremedim. “Mucize”, eleştirileri hak eden, fazlasıyla dağınık bir öyküye dayanan, başarısız bir film. Ancak elimizi de vicdanımıza koyalım; Kırmızıgül’ün “Mucize”nin senaryosunu “Beni Seviyorsun”dan çaldığını iddia etmek, abartının sınırlarını zorlamanın ötesinde haksızlık olur.

Yakınlarda, Cem Yılmaz’ın “Pek Yakında”yı 2001’de çektiği “Son” filminden intihal ettiği gerekçesiyle Levent Kırca’nın açtığı maddi-manevi tazminat davası düşünülürse, her iddiayı ciddiye almakta, üstünde durmakta yarar var kuşkusuz. Sonuçta hiçbir şey çıkmasa bile...

Söz açılmışken, bildiğim kadarıyla herhangi bir davaya konu olmamakla birlikte çok daha net bir çalıntı iddiasını anımsatayım.

“KELEBEĞİN RÜYASI”

20 Ekim 2011’de kansere yenik düşen gazeteci Hikmet Bila, 2007’de “Kömür Kara” diye bir senaryo yazıyor ve notere onaylatıyor. Senaryo, Bila’nın ölümünden sonra, 2012’nin Temmuz ayında kitap olarak basılıyor. Hikmet Bila’nın oğlu Baran Bila, senaryonun içeriğini ve yazım sürecini anlatan önsözünde, “Vefatından kısa süre önce senaryoyu paylaştığını söylediği bazı yapımcıların kendisine nasıl bir yanıt verdiğini öğrenme şansımız olmadı” diye anlamlı bir not düşüyor.

 “Bazı” yapımcıların Hikmet Bila’ya nasıl bir yanıt verdiğini ben de bilmiyorum ama örneğin Yılmaz Erdoğan senaryoyu “okumuş olsa”, çok büyük olasılıkla “üstat senaryonuzu çok beğendim, ben bunu çekmek istiyorum” derdi! Çünkü, Erdoğan’ın 2013’te gösterime giren, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zonguldaklı iki şairin dokunaklı hikayelerini anlatan “Kelebeğin Rüyası” filmi, Bila’nın senaryosuyla çift yumurta ikizi gibi benzeşmekte...

Erdoğan, Bila’nın kendisine senaryo göndermediğini açıklamıştı. Halen merak ediyorum, o senaryo kendisine gönderilmediyse ve okumadıysa, “Kelebeğin Rüyası”nın kapanış jeneriğinde, Ekim 2012’de yayımlanan aynı konuya el atan “Göl Dağı” romanının yazarı Metin Köse’yle birlikte neden Hikmet Bila’ya da teşekkür etme gereği duydu? Okumamış ama rüyasında görmüş olabilir mi? İşin içinde bir “akillik” var ama ben de tam anlayamadım.