27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Sol’ ve ‘sağ’ hastalık

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

TKP çizgisinde yayın yapan Sol gazetesinin yayın güzergâhını takdir ederim. Yurt gazetesi için de öyleyimdir. Aydınlık gazetesi ile tatlı bir rekabet içinde olmalarını da anlarım. Sol gazetesi Perinçek’in 1 Mayıs ve Taksim üzerine sarf ettiği sözlerini, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlatmak istemeyen “AKP ve Erdoğan yandaşlığı” olarak sunması tek kelime ile ayıp olmuştur. Neden ısrarla Taksim? Neden ısrarla Taksim değil? hususları elbette ki tartışılmalıdır. Ancak “Sol” 70’li yıllardan kalma Perinçek önyargısı ile hareket etmez. “Sol” sazan misali konuya atlamaz. Biliyorum, bazı kesimlerde derin bir Perinçek sendromu var ve bunun ilacı zor bulunur. Bulunsa da bu ilaç bu kesime fayda sağlar mı? Bu da tartışılır. “İnsan aklı unutkanlık hastalığına sahiptir” diye bir atasözümüz var. Ancak, arşiv ve tarih unutmaz. Şimdi Sol gazetesi yetkililerine soruyoruz: Bugün Perinçek üzerinden eleştirdiğiniz sözlerin aynısını, hatta daha fazlasını 20 Nisan 2013 tarihinde “1 Mayıs tartışılıyor” başlığı ile gazetenizde neşreden sizdiniz. 1 Mayıs’ın ısrarla Taksim’de kutlanmasının yaratacağı zararları köşelerine taşımıştınız. Peki, siz o zaman 1 Mayıs Taksim’de yasak diyen zihniyete hizmet mi ediyordunuz? Erdoğan’ın sözcülüğünü mü yapıyordunuz? El-İnsaf derim. İlle de eleştirmek istiyorsanız başka argümanlar bulun. Emperyalizm, Siyonizm, Erdoğan-Davutoğlu rejimi, Gül-Gülen zihniyeti ile mücadelede bedel ödemiş ve halen ödeyen siyasi lider ve kadrolara “Sol” adına vurmayın efendiler.

Kitleyi koruyabilirsek Taksim olsun

Yüzlerce okur 1 Mayıs ve Taksim üzerine başlayan hararetli tartışmalar ile alakalı görüş belirtmemi talep ettiler. Özetle arz edeyim: Taksim alanı tarihi bir semboldür. En büyük arzumuz İşçi sınıfının ve emekçi halkımızın en değerli kazanımı olan ve uğruna şehitler verilmiş 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamaktır. Hükümetin yasak koyduğu her yanlış karar ve yasaklama protesto edilmeli buna karşı bütün imkânlar seferber edilip sonuna kadar mücadele edilmelidir. Ancak, hükümetin provokasyonlarına karşı temkinli olmak akıl işi olmalıdır. Mevcut hükümet gaz bombaları, cop, kurşun sıkma emrini vermekte tereddüt etmemiştir. Hukuk çok kez ihlal edilmiştir. Bu uygulamalara karşı, alana davet edeceğiniz emekçileri alana taşıyabilecek ortak bir irade ve güç hâsıl olmuş mudur? Kitleyi koruyacak ve savunacak mekanizmalar mevcut mudur? Cevabımız hayır ise, o halde davet ettiğiniz emekçileri her türlü kışkırtmaya maruz bırakır, sadece yem olarak ortaya atmış olursunuz. Taksim tarihi önemdedir ve mesele her yeri Taksim yapabilmektir.

Esad aday olmak zorunda kaldı

Esad, 28 Nisan günü adaylığını resmen açıklamak zorunda kaldı. Böylece, “Esad aday olmayabilir” öngörümüz tahakkuk etmedi. Sahada önemli kazanımlar kazanan Esad’ın Nasır misali bir dönüşü düşündüğü yönünde güçlü emareler vardı. Mevcut Suriye anayasası adaylık başvurusunu zorunlu kılmış. “Esad aday olmayabilir” veya “Esad makamını başka bir yurtsevere bırakabilir” derken başkan olmayacağı veya sorumluluk makamını terk edeceği olarak anlayan okurlarımız olmuş. Bir lider gidince ülkenin elden gittiğini veya gidebileceğini düşünmek ne acı. Ve maalesef bölgemizde baş gidince gövde de kalmıyor. Tamahkâr kuvvetlerin liderleri hedef almasının sebebi burada yatıyor. Baş yıkılınca ülkeyi teslim alabileceğini idrak etmiş. Biz de bütün imkân ve enerjimizi Baş’ı korumak için harcarız. Obama veya Cameron’u yıksanız, ABD ve İngiltere’yi teslim alabilir misiniz?

İdrak etmek...

Nasır gitti Mısır bitti. Saddam gitti Irak bitti. Esad bir suikasta kurban gitse Suriye biter mi? Suriye Savunma Bakanı ve çok önemli şahıslar öldürüldü. Yerlerine hemen yenileri atandı. Başkan’a bir şeye hâsıl olsa yerine kim getirilecek? Cevabı yok. “Esad aday olamayabilir” sözü bile deprem etkisi yarattı. Sevgi ve korkunun boyutunu ortaya koyması açısından ilginçti. Geçen yazımda aslında bir nebze bu konuyu tartışmaya açmak istedim. Henüz yeri ve zamanı değilmiş. Ancak, yeri ve zamanı acilen yaratılmalı. Çünkü söz konusu vatan ise gerisi teferruat olmalı. Esad da bunu arzulamakta ve idrak etmektedir. Ama asıl olan Esad’ı sevenlerin bunu idrak etmesidir.

Çakallık...

Araştırmacı yazar Ferhat Aktaş, Suriye Türkmen kökenli önemli kaçakçı ve terör mensubu şahıslarla bazı MHP mensupları ile Ülkü Ocakları yetkilileri arasındaki derin ilişkiyi ortaya koymuş. İsim ve belge sunmuş. MHP’nin konu ile alakalı taraftarlarına ve kamuoyuna bir açıklama borcu var. Aslen kendisi de bir Suriye Türkmen’i olan ve olaylara vakıf Mehmet Şandır olaya el atmalıdır. Bazı Suriye “Türkmenlerinin” millet-vatan yalanları üzerinden duygu sömürüsü yaparak “Sağ ve Dinci” taifeyi kullanmalarına da izin verilmemelidir. Barzani Peşmergesi ve ABD Conileri Irak Türkmenlerine en iğrenç mezalimi yaparken, bugün kaçakçı ve terör mensubu ile poz verenlerin gıkı çıkmıyordu. Bu esnada Suriye, Iraklı Türkmen kardeşlerimize her türlü yardımı seferber ediyor, Irak Türkmen liderlerine yurt oluyordu. “Kurt olmak” tarihin en kirli ve en acımasız saldırılarına maruz kalan Suriye üzerine çullanmak değildir. Buna halk dilinde “çakallık” denir.