18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Suriye ve Irak tek cephe oldu

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Batı Asya’daki (Ortadoğu) krize devam edelim.
Günün sorusu:
Krizin merkezi Suriye idi. Niçin Irak’a kaydırıldı?
İki: İran’ın tavrı malum. Uzun süre tekfircilik önemliydi.
Kürt konusunu Tükiye’nin meselesi sayıyordu.
Barzani referandumu süreci değiştirdi.
Görünen: Tahran’ın tehdit algısı kapsamlı.
Alarm seviyesini sürekli yükseltiyor.
* * *
Soruların özeti:
Referandumu da aşan başka hesaplar mı var?
ABD İran’ı mı vuracak?
* * *
Şimdi sahadaki olgulara bakalım.
Tahran’dan bir sahneyle başlayalım.
Temmuz ortaları. Devrim Muhafızları’na ait bir kurumdayım.
Konu: Bölgedeki jeopolitik durum.
Kurumun yetkilisi konuşuyor: Analizleri, tespitleri, muhtemel tehditleri sıralıyor.
* * *
Söylediklerini aktaracağım.
Önce genel tutumu, üslubu: Özgüvenli.
Her sözü, “kazandık” diye özetlenebilir.
ABD’nin kriz çıkardığı bütün sahaları sayıyor: Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen...
“Washington buralara hakim olacaktı... İran’ı kuşatacaktı...”
“Tam tersi oldu. ABD kaybetti. “Direniş Cephesi” artık her yerde var...”
* * *
(İki dip not:
Bir: O söylemedi ama ben ekleyeyim: Evet İran her yerde var. Dolaylı ya da doğrudan. Hem de silahlı olarak.
İki: “Direniş Cephesi”yle kastı belli. İran, Suriye, Lübnan Hizbullahı, Irak ve Yemen...)
* * *
(Bir küçük dip not daha verelim.
“Yenilgi pazarlamacıları”na dikkat...
Evet: Satıcısı gibi müşterisi de az değil.
Onlara göre: ABD hamle üstüne hamle yapıyor... Bölge ülkeleri de kaybediyor sürekli...
İşte, referandum da yapıldı. Bağımsızlık kaçınılmaz görünüyor.
Özet: “Uyanık olalım. Barzani’yle anlaşalım. Kürdistan ticaretini İran’a kaptırmayalım.”
Kaydediniz: Görevlerini yapıyorlar.)
* * *
Fakat: Nedense ABD, bizim “yenilgiciler” gibi düşünmüyor.
Bakınız: Beyaz Saray süzcüsü Sarah Sanders ne demiş?
“DEAŞ'ı ortadan kaldırmak ve İran'ı püskürtmek için birleşik bir Irak olmasını ümit ediyoruz"(25.9.2017)
ABD’li sözcünün vurgusu önemli: “İran’ı püskürtmek” gerekiyor.
Örtülü kabul: İran ve diğer direnen kuvvetler bütün bölgede mevzilenmiş durumda.
Yani ABD kazanmıyor, kaybediyor.
Anlamı: ABD’nin yakın hedefi İran gibi görünüyor.
* * *
ABD, kayıptan kazanca geçmek istiyor.
Tahran’ı ve bölge ülkelerini alarma geçiren de bu.
Önce İran Genelkurmay Başkanı’nın...
Ardından Iraklı mevkidaşının Ankara’ya gelmesi...
Sonra Türkiye Genelkurmay Başkanı’nın Tahran buluşması...
Irak sınırına füze yığınağı...
Hava savunma mevzilerinin takviyesi...
Türkiye-Irak ortak askeri tatbikatı...
Hepsi: Ortak ve yüksek tehdit değerlendirmelerinin sonucu.
* * *
Yani:
Sonuç 1: Bölge ülkeleri Irak ve Suriye’nin tek cephe olduğunu tespit ediyor.
Sonuç 2: ABD-İsrail hamlesinde temel araç Kürt kartı.
Irak üzerinden kullanılacak.
Türkiye de, haklı olarak, kendisinin hedefte olduğunu tespit ediyor.
* * *
Devam edelim.
ABD hangi araçları kullanmak istiyor?
Ortada olan: “Kürt” kartı.
Yani Barzani ve PKK/PYD.
Yedek destek güç: Irak ve Suriye’deki Sünni aşiretler...
Ve de : ABD’ye muhtaçlık derecelerine göre bazı Sünni yönetimler.
* * *
Sünni yönetimler... Aşiretler ayrı bir yazı konusu.
Fakat şu kadarını söyleyelim: ABD bile fazla ümitli görünmüyor.
* * *
Geriye kalıyor “Kürt kartı.”
PKK/PYD: Dünden “kara gücü.”
Barzani: Aşınmış, yıpranmış, desteği erimişti.
Federal bölgedeki iktidarında bile duvara dayanmıştı.
ABD-İsrail hamlesine razı oldu.
Washington-Telaviv nasıl bir askeri hamle planlıyor, yakın zamanda göreceğiz.
* * *
Çoğunlukla yanlış bilinen bir konuyu düzeltelim.
Bugünü anlamak bakımından önemli.
Malum: ABD, Barack Obama döneminde, İran’la nükleer anlaşma imzalamıştı. (Temmuz 2015)
Diğer imzacılar: Güvenlik Konseyi’nin diğer 4 üyesi ve Almanya.
İran: Nükleer araştırmaların seviyesini düşürecek.
ABD: Tahran’a ambargoyu belli oranda kaldıracaktı.
Genel ve yanlış algı: Obama dönemi kapandı.
Donald Trump geldi (Ocak 2017). İran politikasını değiştirdi.
* * *
Aslında durum farklı.
ABD’nin İran politikası Obama dönemine değişmeye başladı.
Tarih: Şubat 2016.
İran Kürdistan Demokrat Partisi’nden bir açıklama yapıldı.
Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Şerefi: “Peşmerge güçlerimizi İran'ın iç kesimlerine göndereceğiz ancak bu bir savaş ilanı değildir.”
Açıklama anlamlıydı.
Bir: İran KDP 1996’dan beri silahları susturmuştu.
İki: Silahlı güçleri ve yönetim kademesi Kuzey Irak’ta ikamet ediyordu. Mesut Barzani bölgesinde.
Anlamı: İran’da da Kürt meselesi kaşınacaktı.
Barzaniler bu işin içindeydi.
Birileri onlara hem “görev” vermişti. Hem de “garanti.”
* * *
2016 Haziranından itibaren yer yer çatışmalar başladı.
Fakat, Tahran eylemleri kontrol edebildi.
Ardından 2017’nin 7 Haziran’ı ikiz bir hamleye sahne oldu.
İlki Tahran’da: IŞİD İran’da ilk kez saldırdı.
İntihar saldırılarının sembol önemi vardı: İran Meclisi ve Humeyni’ni türbesi hedeflendi.
Bir önemli ayrıntı daha: Saldırganlar Kürt asıllıydı.
Diğer hamle Mesut Barzani’den geldi: 25 Haziran’da bağımsızlık için referandum yapılacaktı.
* * *
Yani:
Bir: İran’a karşı da Kürt kartının kullanılması son iki ayın olayı değil.
İki: Washington’un İran politikasını ABD derin devleti belirliyor. Başkanlar değil.
* * *
Son söz:
ABD 2003’te Irak’a daha büyük bir kuvvetle girdi.
Sahadaki askeri ve siyasi durum şöyleydi.
Kendi askeri mevcudu: 160 bin kadar.
Yüzlerce uçak...
Tonlarca ağır silah...
Uçak gemileri...
“Kürt” partilerinin açık desteği...
Bazı Şii partilerin hayırhahlığı...
Hiçbir komşu ülkenin askeri olarak karşı çıkmaması...
* * *
2004: Yılın sonunda durum netleşti: ABD kaybediyordu.
2008: Obama, “Irak’tan çekileceğim” diye seçim kazandı.
Ve sonuçta, ABD 2011 Aralık ayında çekilmek zorunda kaldı.
ABD kaybetmişti. Oysa, kendisini tarihin “en büyük savaş makinesi”ydi.
Şimdi: ABD’nin sadece Barzani ve PKK’yle kazanması hiç mümkün değil.
Bunun Washington da farkında... Bölge ülkeleri de.