26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Meclis milletin kıblesidir!’

İlk Meclis’in açılmasına ve bağımsızlık mücadelesine omuz veren devrimci şahsiyetler, konuşma ve anılarında milletin egemenliğini ve Meclis’in önemini vurguluyor. İlk Meclis’te kâtiplik yapan Velidedeoğlu, ‘Mücadelenin yüreği onun içinde çarpıyor, umut ışığı oradan dağılıyordu’ diyor

‘Meclis milletin kıblesidir!’
A+ A-

EGEMENLİK VE MECLİS - 4

Ercan Dolapçı

Atatürk’ün sağlığında 13 yıl Başvekillik yapan İsmet İnönü, cumhuriyet fikrinin daha çok Harbi Umumi içinde geliştiğini, Atatürk’ün Milli Mücadele yıllarında Şehzadelerin Ankara’ya getirilerek ‘Birlik ve beraberlik havası verme’ fikrine de karşı koyduğunu belirterek, “Bütün bu şartlar içinde memleketin artık saltanatla idare edilemeyeceğini, kurtuluştan sonra tekrar memleket kaderinin onların eline teslim edilemeyeceğini iyice anlamıştık. Nitekim biz Atatürk ile mahrem konuştuğumuz zaman hep cumhuriyet esası üzerinde dururduk. Gerçi devam eden idare cumhuriyetten başka bir mana ifade etmiyordu. Ama bunun farkında olmayanlar vardı. Büyük Millet Meclisi bütün kuvvetlerini elinde bulundurduğu halde memleket idaresine hâkimdi” der. (İsmet İnönü, Cumhuriyet’in İlk Yılları, C.1, Yeni Gün A.Ş., İstanbul, 1998, s.34.)

İsmet Paşa,1 Kasım 1943 günü TBMM’nin VII. Dönem 1. toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada ise Meclisin önemini, “Türk milleti, kendi içinde bir ve beraber olarak, Büyük Millet Meclisi’nin etrafında toplanmış büyük bir kudrettir” sözleriyle belirtir.

KÖKÜ MİLLETE DAYANDI

Atatürk’ün İktisak Vekili/Başvekili ve İkinci Cumhurbaşkanımız Celâl Bayar: “Hakimiyeti, milletin uhdesinde tutmak demek, bir zerresini, sınıfı, ismi ne olursa olsun hiçbir makama verdirmemek demektir. Başlangıçtaki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile Cumhuriyet’in ilanından sonraki 1924 tarihli Atatürk Anayasası’nın ruhu, milletin en felaketli anlarında kurtuluş çareleri aranırken Erzurum Kongresi’nde Mustafa Kemal’in dehasından alınmıştır. Bir kanundan beklenilen faydayı elde edebilmek için o kanunun milletin esas bünyesine uygun olması gerekir. Atatürk Anayasası, millet yararına istenilen şartları nefsinde topladığı ve kökü doğrudan doğruya millete dayandığı için memlekette istikrarlı bir hükümet kurulmuştur.” (Celâl Bayar, Ben de Yazdım, C.8, Sabah Kitapları, 1997, s. 170-171.)

PALYAÇOLARA BAĞLANAMAZ

Kemalist ideolog Mahmut Esat Bozkurt: “Milletlerin halife, sultan, kral, imparator namını taşıyan ve Allah tarafından tayin edilmiş olduklarını iddia eden bu palyaçolara mukadderatını bağlaması mümkün değildir. Nihayet bunlar da ebedi komedya hatıralarına karışarak sahneden silindiler. (13 Kasım 1924)” (Mahmut Esat Bozkurt, Toplu Eserler, C.1, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2014, s.208-209.)

Bozkurt, 24 Ocak 1923 tarihli Anadolu’da Yeni Güngazetesinde ise şunları yazar: “Asrımızda demokrasinin sefaleti açıktır. Milletler kendilerini temsil kudretini hatta bütün bir tarihte göstermeyen tacidarlar ve zümreler idarelerini silahla devirdiler. Yeni Türkiye’nin büyük ve efendi halkı da böyle yaptı. Hürriyet ve bağımsızlıklarını korumak için zalim kuvvetler karşısına silahla çıkmak, milletlerin en aziz bir hakkıdır.” (age., s.288.)

Anadolu’da Yeni Gün, 7 Mayıs 1923: “Türkiye bir halk devleti ve bu devlet ‘halkın kayıtsız şartsız, doğrudan doğruya bizzat ve fiilen mukadderat ve idaresine sahip’ bulunduğu bir sisteme dayalı olduğuna göre, meclisin daimiliği şekli, halk meşrutiyeti teori ve esaslarına en sadık surette bir tecellidir. Cumhuriyet tarzını, şahsi saltanat idaresini kabul etmeyen yeni Türkiye için bu lazımdır. Şunu da ilave edelim ki, bu tarz, en yeni hukuk teorileri esaslarına en çok uyan bir görünüştür. Anayasa hukukunda gaye, halkın mümkün olduğu kadar yetkilerini dağıtmaksızın en kısa bir yoldan işlerini bizzat ve fiilen yürütmesidir.” (age., s.427.)

MECLİS CANLI VE KUDRETLİYDİ

Yazar Halide Edip Adıvar: “İstanbul’daki hükümetin başında vatan haini bir padişah vardı. Milli Mücadele esnasında, kudreti İstanbul sınırlarından öteye geçememişti. Kocamış, yıpranmış ve kuvvetten düşmüştü. Diğer tarafta, milletin iradesinden doğmuş, Büyük Millet Meclisi Hükümeti vardı. Meclis canlı, hayatiyet dolu ve kudretliydi. (Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, C.3, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1998,s.115.)

Gazeteci Yunus Nadi Bey, Meclis’in açıldığı günü şöyle anlatır: “Sen gitmek istiyorsun halk gitmek istiyordu. Dava, millet davası idi. Halk da onda senin kadar alakadardı. Binaenaleyh yürünülmekten ziyade, bütün halk ile beraber dalga dalga ilerleniyordu. Meclis’in kapısında bir taraftan kurbanlar kesilirken, diğer taraftan gür sesli bir hocanın Türkçe duası bütün o muhitte âmin sesleriyle dalgalanıyordu. Meclis’in içine girdiğimizde kürsü, ruhani bir manzara arz edecek veçhile bayraklarla muhat bulunuyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştı. (...) Meclis artık Ankara’da bir hayat merkezidir ve bütün Türkiye’nin istinatgâhı ve kıblesidir.” (Yunus Nadi. Birinci Büyük Millet Meclisi, Yenigün A.Ş., İstanbul, s.30-37.)

Yunus Nadi, Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı uzun sohbetlerde ise onun “Evvelâ Meclis, sonra ordu. Orduyu yapacak olan millet ve ona niyabeten Meclis’tir” dediğini de aktarıyor. (Yunus Nadi, Türkiye’yi Sokakta Bulmadık, Yeni Gün A.Ş., İstanbul, 1997, s.113.)

İLK KÂTİP ANLATIYOR

Ankara Lisesi (Mekteb-i Sultani)’nde 11. sınıf öğrencisi iken, ilk Meclis’te kâtiplik görevine başlayan Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu: “İlk Meclis binası, Milli Mücadele’nin sanki soluk alıp verdiği ‘göğüs kafesi’ idi. Bu mücadelenin yüreği onun içinde çarpıyor, cepheye ve yurdun her yanına, her gün inanç, yüreklilik, savaş azmi, umut ışığı oradan dağılıyordu. (...) Milli Mücadele ve Kuvayı Milliye ruhu Türkiye’nin her yanına oradan yayılıyordu. Bu bina bu ruhun bir ‘füze rampası’ idi.

KILIÇ ALİ’NİN MECLİSİ

Ali Kılıç Bey: “Meclis, vatan topraklarının yer yer düşmanlar tarafından işgal edilmesi üzerine ayaklanmış insanlardan oluşmuş, devleti çökmekten kurtarmak amacından doğmuş bir kuruluştu. Tek bir amacı vardı: Düşmanı vatan topraklarından atmak... Devletin varlığını, bağımsızlığını ve tarihi onurunu kurtarmak. Bu Meclis’in tek bir kusuru vardı ki, o da üyelerinin, ülkenin muhtaç bulunduğu sosyal ve siyasi devrimler konusundaki görüş ve düşüncelerinin birbirinden hayli farklı olmasıydı.” (Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, Derleyen: Hulûsi Turgut, 14. Baskı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012, s.165.)

Dizinin 1. bölümü: Atatürk: ‘Felaketlerin çoğu şahsi idareden’

Dizinin 2. bölümü: Millet sorunları Meclis’le çözdü

Dizinin 3. bölümü: Atatürk: ‘Meclis milletin tek temsilcisidir’

Son Dakika Haberleri