26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarihe gömülen koca koca atlar...

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

“Yaşadığım çok kötü günler yaşadığım anlardaki yoğunluğunu yitirdi. Yaşadığım iyi günleri de unutmuşum. Sonuç: Anlamsız bir ortalama. Neden de galiba hep tek başıma yaşamaya zorlanmam. Toplumsal düzen gereği, mutluluğu tek başıma aramam. Bin türlü (ve hâlâ süren) hesaplı kargaşadan tek başına çıkabileceğim konusunda şartlandırılmam. Benim için ve benim durumumda olanlar için nerden bakılsa önemli olan sonuçtur. Anlık mutluluklar (mutsuzluklar birikir) birikmiyor.” Türk şiirinin en önemli istasyonlarından, imgesel anlamda gerçek bir şiir patlaması niteliğindeki İkinci Yeni’nin Cemal Süreya, Edip Cansever ve Ece Ayhan’la birlikte “Dört Süvari”sinden biri olan Turgut Uyar’ın “içe bakış”ının 1976’daki bir yazısına yansımış halidir bu satırlar. Aynı zamanda da büyük bir “dışa bakış” söz konusudur tabii ki. Çok kötü günler, iyi günler... Kimi unutulur, kimi hatırlanır... Birikenler de olur, dökülüp gidenler de... Sonuçta elinizde “anlamsız bir ortalama”yla da baş başa kalabilirsiniz. Değişmeyen sonuç ise mutluluğun tek başına aranamayacağı, yaşanamayacağıdır. Bu da Turgut Uyar’ın “tüm şiiri”nin özeti gibidir. Yarın, 22 Ağustos... “Arz-ı Hal”, “Türkiyem”, “Dünyanın En Güzel Arabistanı”, “Tütünler Islak”, “Her Pazartesi”, “Kayayı Delen İncir” gibi modern şiirimizin yapıtaşlarını oluşturan eserlerin yaratıcısı Turgut Uyar’ın 30. ölüm yıldönümü... Cemal Süreya, o unutulmaz dizesinde “öldüğü gün hepimizi işten attılar” dediği (ki doğrudur, Süreya ve birkaç edebiyatçının bir ansiklopedi şirketindeki işlerine tam da o gün son verilmiştir) Turgut Uyar için şöyle yazmış 1966’da: “Turgut Uyar özellikle son yıllarda büyük bir şiirin ortasını yazıyor. Büyük bir gövdedir onun şiiri. Kımıldadıkça kendine benzer yeni gövdeler hazırlar, çoğaltır. Bir anıttan çok bir dirim belirtisidir. Bu yüzden kolay kolay tanımlanmaya gelmez: görülür, tanık olunur. Blok halinde bir izlenimler bütünüyle gireriz ona. Şiirsel işlevini bütünüyle ve sürekli bir şekilde hareket ederek sürdürür. Tek tek şiirleri yok, şiiri vardır.”
‘TÜRKÇENİN EN KUMRAL ŞİİRİ’Kendi eserlerinin yanında, Uyar evrenine dalmak isteyenlere önermek istediklerim:Turgut Uyar’ın ölümünden çok kısa süre sonra Ekim 1985’te Tomris Uyar ve Seyyit Nezir’in olağanüstü denilebilecek editörlük başarılarıyla yayımlanan “Sonsuz ve Öbürü” (Broy Yay.), gerek Uyar’ın yazılarını gerekse onun hakkında yazılanları içermesi bakımından temel başvuru kaynaklarından biri olmayı sürdürüyor. İki usta eleştirmenin imzasıyla Ağustos 1961’de yayımlanan (De Yay.) Hüseyin Cöntürk’ün Turgut Uyar, Asım Bezirci’nin Edip Cansever şiirlerini incelediği küçük boyutlu-küçük puntolu ama derinlikli çalışmayı mutlaka anmalıyım. Gezi direnişi günlerinin en hoş sloganlarından “Turgut Uyar’ın dizeleriyiz!”i akla getiren, şairin dört çocuğuyla yapılan söyleşilerden oluşan Derviş Aydın Akkoç derlemesi “Turgut Uyar’ın Çocuklarıyız” (İletişim Yay.) var bir de yeni çalışmalar arasında. Hulki Aktunç, “Türkçenin en kumral şiiri” diyordu Uyar’ın serüveni için; “Evde değil, dışarda yaşayan bir şiir. Ara sıra eve gelir. Soluk alır ve çıkar. Ceket de giymemiştir.” Seyyit Nezir, “Şiirimizdeki geleneksel bir ögenin, öykülemenin Turgut Uyar’da bütün bir ömür ve şiir boyutunda sürdüğünü görürüz” saptamasıyla, “Sevdayı mısra mısra değil / Ömrümle yaşamalıyım”a işaret etmişti. Ve bir kez daha Cemal Süreya’dan büyük bir portre: “Bir elinde kadeh / Öbürünü yarasına bastırır”. Son söz, “Ve bizim bir haziranımız /Bir yıl kadar yetecektir dünyaya...” diyen büyük şairin olsun: “Eylül toparlandı gitti işte / ekim filan da gider bu gidişle / tarihe gömülen koca koca atlar / tarihe gömülür o kadar.”