26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarım Ticareti ve İşletmeciliği Bölümü'nün anımsattıkları

Erkan Rehber

Erkan Rehber

Eski Yazar

A+ A-

Bu köşemizde diğer konular yanında, Türkiye'de genel olarak yüksek öğretim ve özelde tarımsal öğretimle ilgili görüşlerimizi de yansıtmaya çalıştık. Her zaman olduğu gibi bu yazımızda da, konumuzun kurumlar ve özellikle de bu kurumlarda görev yapan çalışan ve akademisyenler olmadığının altını çizmekte yarar vardır. Amacımız, birikim ve deneyimlerimiz ölçüsünde sistemin işleyişi ve yapılan değişimlerle ilgili görüşlerimizi sunmaya çalışmaktır.
2019-20 dönemi kontenjanları Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından belirlenmiş, sınav sonuçlarının ilanı ile birlikte tercihlerin yapılması söz konusudur. Bu çerçevede, bir vakıf üniversitemizin Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu bünyesinde Tarım Ticareti ve İşletmeciliği Bölümünün varlığını ve önümüzdeki yıl öğrenci alınacağını öğrendik. Bu vesile ile, son yıllarda tarımsal yüksek öğretimde oldukça dikkat çekici benzeri değişimleri değerlendirmeye çalıştık.

TARIMSAL YÜKSEK ÖĞRETİMDE ARAYIŞLAR VE YAŞANANLAR

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) uygulamaları ile birlikte ziraat fakülteleri sayılarının hızla artmasıyla mezun enflasyonu yaşanmıştır. Bu olumsuzluğu önleme yanında, çağdaş dünyadaki gelişmelere paralel olarak değişimleri gerçekleştirmek amaçlanmışsa da, bir türlü gereken değişimler başarılamamıştır. Konunun sahibi olması gereken 2019 listesinde yer alan 25 ziraat fakültesi neredeyse geleneksel yapısını korurken, bu alanda dikkat çeken ve gerekçelerini anlamada zorlandığımız gelişmeler yaşanmaktadır. Mevcut yapı içinde tarımsal yüksek öğretiminde fakülte sayısının çok olması temel bir sorun olarak dururken, farklı isimlerle fakülteler ve bölümler açılmaktadır. En dikkat çekici gelişme Süleyman Demirel Üniversitesinde yaşanmıştır. Aynı üniversitede 1994 yılında açılan ziraat fakültesi, 18 Mayıs 2018 'de yeni kurulan Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi bünyesine ismi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi olarak değiştirilerek aktarılmıştır. Benzer şekilde Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi adında üç, Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi adında beş fakülte açılmıştır. Ayrıca Konya’da bir Gıda ve Tarım Üniversitesi kurulmuş olup, fakültelerden birisinin adı Tarım ve Doğa Bilimleridir. Muş Alparslan Üniversitesi bünyesinde bulunan Uygulamalı Bilimler Fakültesinde Bitkisel Üretim ve Teknolojileri, Hayvansal Üretim ve Teknolojileri programları açılmıştır. Aynı programlar Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinde de söz konusudur. Bu değişimlerin gerekçesini anlamada zorlansak da üç temel neden sayılabilir. İlki belki de en önemlisi YÖK'le birlikte getirilen sistemdir. İkincisi, tarımda yüksek öğretim sisteminin kendini çağın gereklerine göre yenileyememesidir. Üçüncü neden ise, çağdaş tarım eğitim sisteminin bir şekilde varlığından haberdar olan ve sistem içinde yer bulamayan akademisyenlerin cevap arayışlarıdır. Bu girişimler bazen, özel sektör tarafından da bir ölçüde desteklenmektedir. YÖK faktörünü sona bırakıp bizi daha çok ilgilendiren ikinci konuyu, yazı başlığıyla ilgili Tarım Ekonomisi (TE) öğrenimi açısından özetlemeye çalışalım.

TÜRKİYE'DE TARIM EKONOMİSİ (TARIM İŞLETMECİLİĞİ) ÖĞRENİMİ

Makale başlığında yer alan söz konusu bölüm yeni olarak sunulmaktadır. Oysa, bizzat şahsım tam 50 yıl önce Ankara Üniversitesi, bugünkü adıyla Tarım Ekonomisi (TE) bölümünden mezun oldum. Tarım işletmeciliği, bölümün temel alanlarından biri olup, çeşitli akademik kademelerden sonra, tarım işetmeciliği alanında profesörlük unvanını aldım. Bu bölüm eğitiminin geçmişi 1933 yılında Ankara'da Yüksek Ziraat Enstitüsünün kuruluşuna kadar gitmektedir. Batı üniversiteleri ziraat fakültelerinin temel bölümlerinden biri olan TE disiplininin zaman içinde adı ve ders programları köklü değişimlere uğramıştır. Tarımsal İşletmecilik başlangıçtaki genel çalışma alanıdır. 1970'den sonraki yıllarda, tarımın sanayileşmesi ile gıda ekonomisi, doğal kaynak ekonomisi ve çevre ekonomisi çalışmaları, TE disiplini içinde yer almaya başlamıştır. Tarımın bir istihdam alanı olarak öneminin giderek azalmasının da etkisiyle, TE, doğal kaynaklar ekonomisi, tarım ve doğal kaynaklar ekonomisi, doğal kaynaklar ve gıda ekonomisi, doğal kaynaklar ve çevre ekonomisi vb. isimler almıştır. Maalesef Türkiye'de bu değişimler uygulamaya aktarılamamıştır. U.Ü.Ziraat Fakültesinde kurucu bölüm başkanı görevini yerine getirmeye çalışan bir akademisyen olarak bu olumsuzlukları bizzat yaşadım. Örneğin, bu dönemde ziraat fakültelerinin sayılarının hızla artmasının yarattığı sorunları azaltmak amacıyla, tüzel kişiliği olan 8-9 bölüm yerine, bu bölümlere dayalı olarak eğitim-öğretimin, tarım teknolojileri, bitkisel üretim, hayvansal üretim ve tarım ekonomisi olarak dört program ve bunlara bağlı alt programlar şeklinde yapılması önerilmiştir. Ancak 1999-2000 yılında başlayan 2002 yılına kadar süren dönemde TE programı ana program olarak dikkate alınmamış ve sadece bir program altında alt program olarak düzenlenmiştir. Daha sonra bazı değiştirme girişimleri olmuşsa da, neredeyse 1970'lere geri dönülmüştür. Bu vb gelişmeler kişisel olarak bende, Türkiye'de Tarımsal Yüksek Öğretiminde temelli bir değişim yaşanamayacağı inancını güçlendirmiştir. Belki de, alternatif öğretim kurumlarının sayısının hızla artması bunun bir göstergesi gibidir.

Yukarıda değinildiği gibi, bu pek de rasyonel gözükmeyen gelişmelerin temel nedeni YÖK'ün yarattığı sistemdir. Akademik yükselmenin, Thomson-Reuter şirketinin taradığı dergilerde makale yayınlama ve uluslararası kongrelerde bildiri sunmaya bağlanması, sadece dergi ve kongre sektöründe patlamaya yol açmış, her ikisinin de yapay ve düzmece olanlarının ortaya çıkmıştır. Ayrıca öğrenim, araştırma ve bilime katkıda bulunma gibi temel fonksiyonlardan sadece öğrenimin öne çıkarılması, ek ders gibi ödeme sistemleri ile, daha çok ders verme, daha çok öğrenciye sahip olma temel eğilim olmuştur. Bu özelliklerin yarattığı statik (durağan) bir yapıdan kendisini yenilemesini beklemek fazla iyimserlik olur sanırım. İnşallah ben yanılıyorumdur.

Tercih yapacak gençlerimize andığımız programlar arasında bir fark olmadığını, okullarını bitirdiklerinde en az bir yabancı dile sahip olmaları gerektiğini hatırlatmak isterim. Başarı dileklerimle.