26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşar Kemal ve Mustafa Kemal

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yaşar Kemal 1996 yılında Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Düşünce Özgürlüğü Ödülü’nü alırken uzun bir konuşma yapmıştı. Kültürden politikaya, edebiyatçılığından yakın tarihimize, Kürt sorunundan Türkçeye, Anadolu’nun zenginliğinden Osmanlı’ya açılan geniş yelpazede pek çok konuya değinmiş, belki de tüm düşünce dünyasını özetlemişti o konuşmasında.

Varlık dergisinin Aralık 1996 tarihli sayısında tamamı yazıya dökülmüştü o törende söylediklerinin. Ölümünden sonra tekrar okudum... Yaşar Kemal’i her açıdan doğru tanımak için en önemli kaynak metinlerden biri olduğunu söyleyebilirim.

Tepkisel biçimde “Neden Kürtçe yazmıyorsun?” sorusuyla sıkça karşılaşan dev yazar, “Türkçenin adamı” olduğunu özellikle vurgulamış örneğin. “Çok şükür ki ben bir insan olarak yasalardan daha güçlü bir dilin adamı olmaya çalıştım. Türkçe çok zengin bir dildir ama Türkçeyi iğdiş etmişlerdir, Türk kültürünü de iğdiş etmişlerdir” diye de devam etmiş.

Şu sözler de o konuşmadan: “Ben inanıyorum halkıma, Türkiye halkının büyük kültürü Yunus Emre’siyle, Karacaoğlan’ıyla, Dadaloğlu’suyla, Dede Korkut’uyla zor yenilir. Örtülü faşizm de olsa bu kültür zor çürütülür, şimdi bize çürümüş gibi geliyor Türk halkı. Bu doğru değil aslında. Silkinip atacak gücü vardır karanlığı üstünden.”

Yaşar Kemal, söz ettiği o karanlığı daha da koyulaştırmak için ellerinden geleni yapan liberallerin, döneklerin, “Biji Obama!”cıların, sahte dostlarının yüzlerini buruşturmalarını, kulaklarını tıkamalarını gerektirecek başka şeyler de söylemiş kuşkusuz. Bakın ne demiş:

“Mustafa Kemal Paşa benim için çok önemli bir insandır ve bu çağın en büyük politikacılarından, en büyük insanlarından biridir. Çünkü Kurtuluş Savaşı’nda bir ülkenin doğmasına sebep olan insanlardan biridir, başındadır. Bir ülke diliyle insan olur, tarihiyle insan olur, kültürüyle insan olur. Mustafa Kemal bizi Anadolu’ya yönlendirmiş insandır. Büyük Anadolu diline, Büyük Anadolu kültürüne.”

Hiçbir zaman “Kemalist” olmamakla birlikte TİP geleneğinden gelen bir Marksist sıfatıyla, aslında, bilinen anlamda “tamamlanamamış devrim” vurgusunda bulunuyor Yaşar Kemal. Şu sözleri bu açıdan açıklayıcı:

“Cahildi bizim yöneticilerimiz. Ne Mustafa Kemal’i anladılar, ne kimseyi. Mustafa Kemal Paşa Osmanlı’yı kesmek istiyordu. Onun için cumhuriyeti kurdu. Hep beni suçluyorlar, ‘70 yıllık örtülü faşizmle yönetiliyoruz diyorsun, peki Mustafa Kemal ne oluyor?’ diye. Mustafa Kemal kesemedi diyorum ben. Mustafa Kemal bu çürümeyi kesemedi. Yazık ki kesemedi.”

DEMİRİN TUNCUNA...

Western filmlerini severim, türün tarihini biraz bilirim. Hiç abartmadan söyleyeyim, “İnce Memed” ciltlerini, “Demirciler Çarşısı Cinayeti”ni, özellikle de “Çakırcalı Efe”yi okuduğumda, seyrettiğim tüm western filmleri gözümde adeta küme düşmüştü. Büyük bir serüven duygusu, iyi ile kötünün amansız mücadelesi, mertlik ile namertliğin karşı karşıya gelmesi, soluk soluğa heyecan, doğanın gücü ve güzelliği... Tıpkı Türkiye’nin dünkü ve bugünkü serüveni gibi.

Mertlik ve onur, İnce Memed’in, Çakırcalı’nın ve tüm diğer Yaşar Kemal kahramanlarının temel özellikleridir. Türkiye’ye de, Anadolu’ya da, Osmanlı’ya da, Mustafa Kemal’e de, Kurtuluş Savaşı’na da, mertliğin, onurun aynasını tutarak baktı Yaşar Kemal. Kendisi de yazdıkları gibiydi, gürül gürüldü, mertlikten asla vazgeçmedi, onurunu hep korudu. Namertleri, onursuzları da çok iyi tanıyordu elbette.

“Demirciler Çarşısı Cinayeti”nin girişinde kısa Türkiye tarihi niteliğinde tek satır yazıp, “Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!” demesi, bundandı.