02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP farkında mı: PKK’nın önü açılıyor

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Öncesi de var.
Ama son viraja bakalım.
***
Tarih: 22.11.2017.
Rusya’nın Soçi kenti... Üçlü bir zirveye sahne olur.
Türkiye, İran, Rusya liderleri katılır.
Bölgesel üçlü ittifakta bir ilktir.
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan...
Dönüş yolunda konuşur.
Söyledikleri önemlidir.
Özellikle Suriye ile görüşme konusunda.
Gazeteciler sorar: “Suriye de Türkiye gibi PYD-YPG’ye karşı olduğuna göre...”
“Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas ihtimali düşünülebilir mi?”
***
Erdoğan’ın cevabına bakalım.
“Siyasetin kapıları, malumunuz, son ana kadar her zaman açıktır” (22.11.2017).
***
Erdoğan’ın açıklaması... Sürpriz miydi?
Hayır, bekleniyordu... Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatından beri (24.8.2016).
Fakat yine de şaşırtıcıydı.
Suriye krizinin başından beri...
Cumhurbaşkanı düzeyinde...
Söylem olarak... Suriye yönetimine kapı ilk kez aralanmıştı.
***
Kamuoyundaki algı:
Suriye ile temaslar başlamak üzereydi.
Bunu teyid eden belirtiler vardır.
Hem de üçlü zirveden hemen önce.
Rus lider Vladimir Putin... Soçi’de bir konuk daha ağırlamıştır.
Beşar Esad’tır o konuğun adı.
Görüşme kamuoyuna duyurulur.
Açıklamada Esad’ın şu sözünün altı çizilir.
“Biz geçmişe bakmak istemiyoruz. Siyasi barış sürecinde isteyen herkesle diyalog kurmaya hazırım.” (21.11. 2017).
***
Kamuoyundaki algı:
Esad: Aslında zirvenin fiilen dördüncü katılımcısıdır.
Diyaloğa hazırım dediği ülke: Türkiye’dir.
***
Süreç ilerler.
Esad, Rusya Başbakan Yardımcısı Dimitri Rogozin’le görüşür.
Dalgalanma yaratır açıklaması (18.12.2017).
Özeti: PYD vatan hainidir.
Çünkü: ABD’nin çıkarlarına hizmet etmektedir.
***
Kamuoyundaki algı:
Esad Türkiye’yi elini uzatmıştır.
***
PKK’daki algı daha ileridir.
Onlara göre: İki lider... Erdoğan’la Esad gizlice anlaştı.
İran da işin içinde.
Suriye’de yeni bir savaş dönemi başlamak üzere.
Hedef: PKK... PYD... Suriye’deki PYD kantonlarıdır.
Alarm çalarlar: Bir büyük tasfiye harekatı gelmektedir.
Tıpkı Irak’ta olduğu gibi...
***
PKK askeri lideri Murat Karayılan...
Bölgesel ittifakın kurulmasında...
Barzanilerin Kerkük’te teslim olmasında...
Türkiye’nin rolünü... Çok önceden şöyle anlatır.
“Türk devletinin rolü esastır...”
“Türk devleti bu düzeyde tavır sergilememiş olsaydı, İran ve Irak ile bu kadar temasta ulunmasaydı, bu ittifakı geliştirmemiş olsaydı, Irak devleti böyle yaklaşmazdı...” (ANF, 1 Kasım 2017).
***
Bölgesel ittifak Irak’ta tarihi başarı kazanmışken...
Artık Suriye’de PYD’yi tasfiye harekatı beklenirken...
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın konuştu.
“Rusya ve İran ‘Esed kalmalı’ diyor. Biz ‘Hayır, Suriye’nin geleceğinde Esed’in rolü olmamalı’ diyoruz.”
“Çünkü Esed meşruiyetini ve liderlik vasfını yitirmiştir.”
(25.12.2017).
***
Kalın, Erdoğan’dan izinsiz konuşamazdı.
Demek ki: Bir şeyler ters gidiyordu...
İki gün sonra top Erdoğan’ın ayağındaydı.
Tunus’tan konuştu. Üslup daha da keskinleşmişti.
“Suriye’de Esed’le yürümek kesinlikle mümkün değildir...”
“Çünkü Esed, kesinlikle açık ve net söylüyorum, devlet terörü estirmiş aslında bir teröristtir.”
“Böyle birisine biz kalkıp da bu işi o götürebilir diyemeyiz” (27.12.2017).
***
Manzara şuydu:
Esad: PKK/PYD’ye “hain” diyor...
Türkiye ise: Esad’ı “terörist” ilan ediyor.
***
Sonuç: Üçlü Astana süreci... Ve bölgesel ittifak.
İkisi de dinamitlenmişti.
PKK’nın tıkanan nefes borusu tekrar açılmıştı.
***
Soru sade: Neler oluyordu?
Nedenleri tartışmadan önce...
Tablo’daki iki aykırı gelişmeye de bakalım.
Birincisi: Türkiye-ABD-Irak üçlü askeri zirvesi (14.12.2017).
Türkiye ve Irak genel kurmay başkanı düzeyinde katıldı...
ABD ise iki generalle. Merkez Kuvvetler ve Avrupa Komutanlarıyla.
“Terör”ü konuşmuşlar.
ABD, Türkiye’yi iknaya gelmiş gibiydi.
Muhtemelen: Belli tavizler karşılığında.
***
İkincisi: Başbakan Binali Yıldırım’ın Suudi Arabistan ziyareti.
Yıldırım, Kral Selman’la görüşüp şu açıklamayı yaptı:
“Yüzde 90 düzeyinde konulara bakışımız, çözüm yolları bakımından bir ortak bakış açımız var” (27 aralık 2017).
Sormak yerindedir:
Bir tarafta İsrail’in bölgesel müttefiki Suudi Arabistan...
Diğer tarafta Kudüs’te adeta fatihliğe soyunmuş AKP...
Nasıl olur da yüzde 90 aynı fikirde olurlar?
Biri göstermelik... Ama hangisi?
***
AKP’deki yalpalamanın sebebine bu yazıda girmeyeceğim.
Ama şunu kayda geçirmeliyim.
Terörü, ayrılıkçılığı tasfiye için... Türkiye bir büyük fırsat yakaladı.
Bu Esad bahanesiyle heba edilemez... Siyasi maliyeti ağır olur.
***
Bir not: Sevgili Mehmet Yuva...
Aydınlık’ın değerli yazarlarından.
Prenses Nesrin’le ilgili yazımı eleştirdi.
“Nazik” kalmışım...
Ama söz.
Bir dahaki sefere...
Mehmet Yuva Efendi’nin tavsiyesini deneyeceğim.
Nesrin Hanım’ı... 1915-20’lere hapsedeceğim.
Beceremezsem... Yuva’ya havale edeceğim.
Başaracağına inanıyorum.