05 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alın size ‘racon’ ey kiralıklar!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Medyanın hükümete uşak olmadığı, basın mensuplarının satın alınamadığı onurlu dönemlerde, yani “matbuat”ın adam gibi işini yaptığı eskilerde, gazeteciler “halkın sesi” olarak bilinirdi...

Derdini anlatmak isteyen yurttaştan, devletteki çelişkilerden yakınan bürokratlara kadar her kesimden insanın kamuoyu oluşturmak için başvuracağı ilk kaynak genellikle gazeteciler olurdu...

Çünkü o zamanlar halkın ve devletin menfaatlerini korumaya çalışan gazeteler ve gazeteciler vardı... Ve onlar, sırtlarını bankalara-fabrikalara dayamadıkları için de, işlerini hükümetten ve siyasetten korkmadan yaparlardı...

Yani toplum bilirdi ki; konu devletin ve milletin çıkarıysa ve başıboş takımına, vurguncuya, hırsıza, rüşvetçiye meydan okuyarak deşifre etmek gerekiyorsa, gazeteciler canını kalemiyle birlikte siper eder, adı “racon”sa işte o tavrı da cesaretle ortaya koymaktan çekinmezlerdi...

Gazeteciliğin halkın gözünde müteber bir meslek olduğu 1980 öncesine kadar, gazeteciler güçlerini kalemlerinden ve basın yasasının mesleklerine verdiği özgürlükten alırlardı...

Eskiden halkın haber alma hakkının aracıları olan gazeteciler mesleklerini yaparken cesur davranır ve halka doğru haberi vermek için canla başla çalışırlardı...

Yani ortada gazetecilik ve “racon” kesmeyi yan yana getirecek bir durum olursa, bu tavrın yürüyeceği tek alan doğruluk, belge ve cesaret süzgecinden geçerdi...

Kabadayı tavrının çöpü!..

TÜRKİYE’nin basın tarihi gazeteci cinayetleriyle de doludur...

“Gazeteci cinayetleri” diye kitaplar da yazılmıştır bu ülkede, “siyasi cinayetler” adı altında, basın mensuplarının hedef alınmasını anlatan araştırmalar da yapılmıştır...

Türk basın tarihi anlatılırken; yürekli, namuslu, onurlu ve de neye mal olursa olsun dimdik duran vatansever gazetecilerin idolu bellidir;

İzmir’de düşmana “ilk kurşun”u sıkan Hasan Tahsin akla gelir her zaman... Tahsin, bir gazetecinin yeri geldiğinde, vatanı ve milleti yalnızca kalemiyle savunmakla yetinmeyeceğini değil, aynı zamanda (adam gibi olacaksa) “racon”un kralını sergileyeceğini de getirir akıllara...

Ve de aynı zamanda; Osmanlı’yı bölmek-parçalamak, ele geçirmek için “racon” kesen düşmanlarla işbirliği yaparak kalemini emperyalizmin emrine veren “Artin Kemal” de gelir kimilerinin aklına!..

Günümüzde de Ali Kemal artığı çok sayıda gazeteci müsveddesi ellerinde kiralık kalemlerle medyacı kılığında palyaçoluk yapmaya devam ediyorlar ki, bunlar yalnızca mesleğin değil, “racon” adı verilen kabadayı tavrının da içine etmekten çekinmediler!..

Mesleğe ihanet edenler!..

EVET; Türkiye’de “medya” yozlaşırken, Hasan Tahsin’in peşinden giden çok sayıda gazeteci ve yazar da “adam”lığın cesareti uğruna acı sonlarla karşılaştılar...

Abdi İpekçi, Türkiye’yi terör batağına çekenlerin kanlı “racon”una isyan ettiği için katledildi...

Çetin Emeç, Hürriyet’in başındayken, devlete ve millete “racon” kesenlere boyun eğmediği için kurban seçildi...

Peki Uğur Mumcu gibi; mesleğini şanıyla, onuruyla ve cesaretiyle yapan başarılı bir gazeteci yazarın yaşadığı kahredici sona ne demeli?..

Mumcu, PKK gerçeğini ve Öcalan’ın devletle ilişkisini anlatan bir kitap yazacağını açıkladıktan sonra 1993’te bombalı saldırıyla katledilmedi mi?..

Ve, gericilere meydan okuyan Ahmet Taner Kışlalı da namuslu bir yazar olmanın bedelini bombalı saldırıda can vererek ödemedi mi?..

1984-1994 arasında, Güneydoğu’da gazetecilerin silahla- satırla “racon” kesmeye kalkışan terör hücrelerinin kurbanı olduğunu da sakın ola unutmayınız!..

Diyarbakır, Mardin ve Urfa’da onlarca gazeteci “Hizbulkontra” gerçeğini yazdıkları için terör örgütleri ya da devletin içinde yuvalanarak, sözde devlet adına “racon” kesen Susurluk benzeri çetelerce katledildiler...

Rantın külhanbeyleri!..

“RACON” gibi aslında kabadayı kültürünün kendince adalet konusunda karar veren, bazen haklı ile haksız arasındaki teraziye meydan okuyan bir yaklaşıma neden geldiğimizi hepiniz biliyorsunuz...

Ne yazık ki bu ülkede, gazetecilik artık kültür altyapısıyla, Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi herhangi bir alandaki uzmanlıkla, bilgiyle, öngörüyle, insanların ufkunu açan yorumlarla ve çarpıcı analizlerle gelmiyor gündeme...

Bir kaç tip gazeteci türedi 2000 yılı sonrasında... Yalnızca cemaat-tarikat müritliğinin kucağında beslenen, hikmeti kendinden menkul “kripto”lardan söz etmiyoruz!..

Gazeteci kılığında, terör örgütlerinin yayın organlarında gerçek gazetecileri hedef göstermekten çekinmeyen kuklalar da değil asıl mesele...

“Taraf” turan tetikçiler, köşe dönen üçkağıtçı borazanlar ve devlette- siyasette etkin olanların sanki sözcüsüymüş gibi “racon “kesenler de var son dönemlerde...

Şu “racon” meselesini işte son seçenekteki zavallılar getirdi kamuoyunun gündemine...

İşte onlar televizyonlarda ya da paçavra “köşe”lerinde, yalnızca bürokrata, siyasetçiye, işadamına değil, kalem sahiplerine de “ayar” verme densizliğine başlayınca, sözde cesaret aldıkları siyasetin başı tarafından “bizzat racon” kesilerek uyarıldılar... Yani, “kullanma süreniz bitti, haydi çöpe” tavrıyla karşılaştılar...

Meselenin özeti şudur; konu düşmanlara karşı, “vatan- millet” ve devletin bekaası değilse, kalemini yandaş çıkarcılığın kirli çarkı için kullananlar elbet ağızlarının payını almalıdır!..

Çünkü kraldan çok kralcı kesilen zavallılar yalnızca birilerini hedef aldıklarında sözde “racon” kesmiyorlar, Kurtuluş Savaş’ından bu yana millete ve devlete “racon” kesenlere meydan okurken canlarını yitiren gerçek gazetecilerinde kemiklerini sızlatıyorlar...

Merak ediyoruz; mide bulandırıcı ucuz kalem kabadayılığının kölesi olan “gazeteci” kılıklıların mal varlığını araştıran bir kurum oldu mu acaba?..

Yok mu; varoştan yalılara, “şahin”den Mercedes’e zıplayan, külhanbeyi pozlarındaki zavallıların perde gerisine “racon” kesecek bir irade?..