ABD Tahran Zirvesine aç tavuk gözüyle bakıyor!

Tahran zirvesini şöyle yansıttı Batı ana medyası:

Amerikan Genelkurmay başkanı Dunford : `Zirve fiyasko`!

`Idlib konusundaki zirve başarısız. Putin ateşkes istemiyor. İnsanlık felaketine yol açabilir.`.

`Rusya, Türkiye ve İran liderleri Idlib`te ateşkeste anlaşamadılar.`

`Zirve, Idlib`e Esad`ın saldırısını önleyecek bir ateşkeste anlaşmayı başaramadı.`

`Zirve Çavuşoğlu`nun Moskova ziyaretinde ilan ettiği iki ülke arasındaki `stratejik ortaklık`ın hayata geçmekten uzak olduğunu kanıtladı.`

` Erdoğan`ın ateşkes çabası destek görmedi.`

Bir ağızdan: Başarısız zirve! Peki, Ankara`nın İdlib tavrı sürpriz miydi de,başarısız? Hayır!

İdlib`te ateşkes konusu zirvenin tek konusu muydu da zirve başarısız oldu peki ? Hayır!

Suriye`nin birlik bütünlük ve bağımsızlığını, dış güçlerin çekilmesini içeren 12 maddelik zirve bildirgesi ehemmiyetsiz miydi de başarısız oldu? Hayır!

İran`a petrol ambargosu başlayınca, Rusya İran`dan petrol alacak, mal olarak ödeyecek, doları araya karıştırmayacaklar. Ambargoyu bu şekilde delmek üzere anlaşıldı. Bu başarısızlık mı?

Üç ülkeye de ABD yaptırım uyguluyor, üçünde de dolar aldı başını gidiyor. Bu konuda da aralarında anlaştılar: doları adım adım terkedecekler. Başarısızlık mı? Hayır!

`Avrasya Ekonomik Birliği` üzerinde anlaşıldı hatta! Kalkınma , ticaret ve hatta askeri alanlarda üç ülkeye muazzam olanaklar sağlayabilecek! Kıskandırıcı değil de başarısızlık mı? Hayır!

Ee, peki ne o zaman bu `fiyasko, İdlip zirvesi başarısız` yaygarası? Tahran zirvesini kasıtlı olarak Idlib konusunda zaten var olan o görüş ayrılığına indirgediler.

Çünkü zirveyi `başarısız` görmek ve göstermek istiyorlardı. Koro halinde bağırdılar bunu. BM Genel Sekreteri Guterres zirveyle ayni gün toplanıp ateşkes çağrısı yaptı, Trump ertesi günü `İdlib`de insanlık dramı yaşanacak" diye tweet attı.

Rusya yaygarayı soğukkanlı yanıtladı: " Bırakın başarısız olmayı, aksine, bu üç liderin böylesi bir zirvede bir araya gelebilecekleri birkaç yıl öncesine kadar hayal bile edilemezdi."

`FIYASKO` YAYGARASINA HAZIRLIKLIYDILAR!

Ama haklarını yemeyelim, fiyasko için her cephede haftalardır uğraşmışlardı. Mesela Doğu Akdeniz`e donanma yığmışlardı. Bir yandan İdlib`de Beyaz Miğferler`ine kimyasal silah provaları yaptırıyor, diğer yandan medyalarında ` Esed kimyasal gaz kullanırsa askeri müdahalede bulunuruz" tehdidleri yayınlıyorlardı. BM Suriye Özel Temsilcisi Mistura zirve öncesi Ankara`yı Putin`i ikna etmeye çağırmıştı.

ABD`nin eski Türkiye büyükelçisi ve neocon savaş partisi üyesi James Jeffrey`in Beyaz Saray`ın Suriye özel temsilcisi yapılması da tesadüf değildi. Tam zirve öncesi Türkiye ziyaretinden döner dönmez Jeffrey, ` İdlib için BM nezdinde yeni bir diplomasi kampanyası başlatmasının tam zamanı geldi` diye konuşuyordu. Idlib`de terörist grupların seçilip temizlenmesi ABD güçlerine bırakılmalıydı. Böylece PKK/YPG de nemlenecekti. Rusya`ya güven artık sıfır olacaktı.

Washington`un BM temsilcisi neocon Nikki Haley bu kampanyayı eşzamanlı olarak hemen başlattı: `İdlib`de kanlı bir fetih` peşinde koşmaları Rusya, İran ve Suriye`nin `politik çözüm` peşinde olmadığını gösteriyor."

Yıllardır titiz bir diplomasiyle ABD`nin saldırganlığını teşhir eden hep Putin olmuştu. Haley göya aksini kanıtlayacaktı : İdlib`i kana boğan Putin`e karşı sivil halkı koruyan ABD!

Rusya`nın Suriye özel temsilcisi Alexander Lavrentiev derhal cevapladı: "Batı`nın diplomasi kampanyası İdlib`de bir insanlık dramı yaşanacağı yalanı üzerine oturtuldu."

Kuşkusuz ülkesini işgalci güçler ve teöristlerden temizlemek Esad`ın en doğal hakkıdır. Zirvede, İdlib`de sivil halka zarar vermemek konusunda görüş ayrılığı yoktu. Ayrılık İdlib`deki hassas dengeden yararlanarak, İran ve Türkiye`yi Rusya`dan koparmayı hedefleyen Beyaz Saray iledir.

Kimilerinin iddialarının aksine ABD İdlib`i, Orta Doğu`da Irak tarzı yeni bir askeri müdahale için değil, Suriye`deki son mevzilerini koruyabilmek amacıyla kullanmaktadır.

İdlib konusu, İran ve Türkiye`yi Rusya`dan uzaklaştırabilme ihtimalini yaşattığından dolayı da ABD açısından önemlidir. Son tahlilde asıl düşmanı Rusya`dır, zaten bu yıl başında `ABD`nin yeni dünya stratejisi` raporlarında açıklamışlardı.

Pentagon İdlib kampanyasıyla, Avrupa`yı Avrasya`dan uzaklaştırmayı da amaçlıyor. Ayni stratejik raporda açıklamışlardı zaten: ` Önceliği Avrupa`yı yeniden kazanmaya ayıracağız.`Ama İran ambargosu ve açtıkları ticaret savaşıyla, aksine Avrupa`yı kendilerinden uzaklaştırdılar, İdlib`de artık yanlarında bulamazlar.

Putin, Tahran zirvesinde aslında kısmen de Avrupa`ya dönük konuşuyordu, kızım sana diyorum gelinim sen anla ağzıyla. Astana`nın yanısıra, yıllardır Suriye`deki sorunun nihai çözümünü Cenevre`ye taşıması, `uzlaşmacılık` değil, doğru seçimdi. Çözümden dışlanmak Almanya ve AB`yi Avrasya`ya daha fazla yaklaştırmaz.

Bu nedenle Suriye ve İran`ın İdlib`e askeri müdahaleyi bir an önce başlatmak istemesine rağmen, Putin acele etmeyecek, AB ve Ankara ile bu konuda uzlaşmacı çözümler arayacak. Ayrıca ABD`de kasım ayı kısmi seçimlerinin bitmesini de bekleyecektir.

ABD ASKERİ MÜDAHALE TEHDİDLERİ

Yaz öncesi Trump yönetimi gerek ABD`nin bölgede gerilemesi gerekse de seçmene verdiği söz nedeniyle Suriye`den çekilmek ama arkasında güçlü bir PYD/PKK bırakmak eğilimindeydi. Rusya ve İran, Trump`ın iki kez Suriye`yi bombalatmasını neocon savaş partisine `geçici teslimiyetler` olarak değerlendiriyorlardı.

Ancak son haftalarda başı bayağı darda olan Trump, Suriye politikasını neredeyse tamamen neoconlara teslim etti. Yeni bir politika söz konusu. Bunu önce Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey duyurdu:` ABD, İran Suriye`den çıkana kadar Suriye`de kalacak, çıkmayacak aksine aktifleşecek. Trump da artık bu çizgide. `

Yeni politikayı Foreign Policy Brookings Institution `Suriye Politikasında 10 Derece Sapma` başlığıyla açıkladı: kalmak, İdlib`e saldırı halinde Suriye ve hatta İran`a sınırlı hava harekatı, Esad`ın gitmesinde şimdilik aceleci ve ısrarcı olmamak...

Genelkurmay başkanı Dunford `askeri olasılıklar` için hazırlandıklarını söyledi. Sadece kimyasal saldırıyı değil, konvansiyonel saldırıyı da müdahale gerekçesi sayacaklarmış artık!

Pentagon muhtemel askeri harekat konusunda Fransa ile görüşmekte olduklarını duyururken, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve neoconlardan daha da savaş yanlısı John Bolton " Bu sefer daha önceki iki bombalama harekatı gibi basit olmayacak" açiklamasında bulundu. Askeri müdahale, yaklaşan ABD kısmi seçimlerin de neoconların Trump`a karşı `seçim malzemesi`..

ASKERİ MÜDAHALE ŞU AN MÜMKÜN DEĞİL

Ancak niyet başka, gerçekleştirebilmek başka iş. Birkaç bomba dışında kalıcı askeri harekat şu an mümkün değildir.

Her şeyden önce Esad`ın Asya ve Avrasya desteği çok güçlü. ABD`nin Rusya ve İran`la doğrudan çatışmayı göze alacağını gösteren hiçbir belirti yok. Kaldı ki Washington`da çift başlılık sürüyor, ciddi askeri harekatın gerektirdiği bir irade yoktur. İç çelişme dorukta.

İkincisi Avrupa , İngiltere hariç, askeri müdahale istemiyor. Merkel`in `Kimyasal silah halinde seyirci kalamayız` açıklaması, Alman kamuoyuna yönelik insani bir jestten öteye gitmiyor. Hemen ardından koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti SDP, "BM kararı olmadan yapılacak dış askeri müdahalelere karşıyız " dedi. Geçmiş kimyasal iddialarında da Berlin ABD`nin askeri saldırılarını desteklemedi. Son aylarda ABD`den bağımsızlaşma tartışmasıyla yatıp kalkan AB, gidip orada ayni siperde zaten çarpışmaz.

Kaldı ki Avrupa olaya `Esad kazandı, iş bitti` gözüyle bakıyor. Alman medyası geçen hafta yayınladı bu görüşü. Hollanda Dış İşleri Bakan Blok geçen hafta meclise `Esad`ın kazandı` yazılı bir rapor sundu.

Herşey bir yana, ABD şu an ekonomik toparlanmayla meşgul; Trump`ın başlattığı küresel ticari savaşa karşı , ithalatçı bini aşkın Amerikan firmasının Kaliforniya`dan patlak veren imza fırtınası çığ gibi büyüyor. Halk `istihdam` istiyor yaklaşan seçimlerde.

Sonuç: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ESKİ DÜNYAYA askeri müdahale çağrısı yaptı! `Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma` tehlikesini içeren yepyeni dünya koşullarında yaşadığımızı hesaba niye katmadı, anlayamadık! Sonucu yalnızlık olur.

TÜRKİYE ASTANA İLİŞKİLERİ NE OLACAK?

Rusya`nın Suriye özel temsilcisi Lavrentiev, "İdlib`deki cihadcı gruplardan hangilerinin terörist olduğunu belirlemek bizce Türkiye`ye düşüyor" şeklinde konuştu. Putin danışmanlarını gönderiyor, yakında tarihi İstanbul ve Moskova zirveleri sırada... İdlib ayrılığına Astana ittifakını kurban etmek niyetinde değil ve Ankara ile çözüm arayışlarını sürdürüyor.

Zaten Ankara`nın zirvedeki İdlib tavrı Putin açısından sürpriz olmadı. Ama iki gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Batıya müdahale çağrısı yapması , hayal kırıklığı yarattı. Bu hayal kırıklığı yeni Türk-Rus ilişkilerini pilot olayı günlerine döndürmeyecektir, ama Moskova`nın `yoğurdu bundan böyle üfleyerek içmesini ` beraberinde getirecektir.

Öte yandan cumhurbaşkanının çağrısı Batıda pek bir etki yaratmadı, kimse Ankara`yı ön plana çıkartmadı, Batıda 15 Temmuz`dan beri daha da derinleşen Erdoğan düşmanlığında hiçbir yumuşama görülmedi. Pentagon Ankara hükümetini sadece İdlib`de `kullanılılıp atılacak` bir unsur olarak görüyor. Ekonomik yardımla beslenip barışılacak bir hükümet olarak degil.

24 Haziran secimleri öncesi Batı ana medyasında şunu farketmiştim: ABD, kaybedeceğinden pek ümidi olmasa da, Erdoğan`ın kaybetmesi için elinden geleni yaptı. Erdoğan kazandığı takdirde Ankara`yla bağların kopacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Muhalefet kazandıgı takdirde ise AB ile ilişkilerde kısmen iyileşme beklenmekle birlikte, Türkiye`nin Avrasya`dan artık geri dönmeyeceği vurgulanıyordu! Erdoğan`lı veya Erdoğansız, Batı`nın Türkiye politikası artık şu olacaktı: Rusya`ya yaklaşmasını yavaşlatmak.

Ankara`yı şöyle sanıyorlar: " İdlib`te manevra alanı, Erdoğan`ı artık beklentilerine en uygun davrananın yanına itecek kadar sınırlı. Ankara-Moskova ilişkileri güvenlikli görünmüyor. Tahran zirvesi, yeni Suriye anayasasının hazırlanmasında çıkacak sorunların öncüsü gibi."

Erdoğan`ın yeni küresel dengelere ters bu çok yanlış adımı onu yalnızlığa sürüklemeden henüz geri alınabilir. ABD`ye ise sözümüz şu:

Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış!