AKP: İsrail ile mubah Suriye ile zinhar

Para siyasettir. Siyaset de para.
Denklem değişmez. Hele dış ticarette.
Ne kadar dostluk, o kadar ticaret.
***
Tarih: 24 Kasım 2015. Rus uçağını düşürdük.
Moskova eylemi “düşmanlık” saydı.
İki sektörü hemen vurdu.
Birincisi: Turizm. Muslukları kapattı.
İkincisi: Sebze-meyve. Yasakladı.
Konuşulan kayıp: 10 milyar dolar.
***
Tarih: 3 Temmuz 2013.
Mısır: Müslüman Kardeşler devrildi.
AKP, kendisine yapılmış saydı.
Ticaretimiz katlanarak artıyordu (2013/5 milyar dolar).
Önce durdu. Sürekli düşüyor artık.
***
İran: Ticarette en büyük ortaklarımızdandı.
İkili ticaret tırmanıştaydı. 2012’de 21.9 milyar dolar.
Hem ambargo, hem Suriye politikamızın faturası ağır oldu.
İlişkiler soğudu. Dış ticaret 9.8 milyar dolara indi (2015).
Sonuç: 12 milyar dolar kayboldu.
***
Suriye’yle ticaretimizi hiç saymıyorum.
Bütünleşmeye gidiyorduk.
Hem: Pazar olarak büyüktü.
Hem de: Arap dünyasına açılan kapımızdı.
Kendi elimizle kapattık.
***
Buraya kadar her şey normal.
Yani: Ticaretin barometresi siyasete bağlı.
Siyasette kavgalıyken ticarette dostluk olmuyor.
***
İsrail’le ilişkilerde bu kural işliyor mu?
İki olayı hatırlayalım.
29 Ocak 2009: Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışı.
31 Mayıs 2010: Mavi Marmara olayı.
Görünüş: Siyasi kriz büyük.
Hemen ikili toplam ticarete bakıyoruz.
2009 dış ticaret hacmi: 2.6 milyar dolar.
2015 hacmi: 5.8 milyar dolar.
***
AKP’nin İsrail karnesinde tuhaflık var.
Nasıl başardılarsa: Hem “kavga” etmişler. Hem de ticareti katlamışlar.
Hangisi yalan acaba? Kavga mı, ticaret mi?
Bu da “ılımlı İslam”ın sırrı!
***
Açıklandı: İsrail’le “barışma” işinde sona gelinmiş.
Bu günlerde ilan edilecek.
Niye adına “barışma” diyorlar ki. Zaten “küs” değillermiş.
***
Hale bakın. İsrail 70 yıldır Müslüman topraklarında işgalci.
On binlerce Müslümanın ölümünden sorumlu.
Üstelik 10 vatandaşımızı Mavi Marmara’da katletmiş.
20 milyon dolarlık tazminatla dosyayı kapatıyoruz.
“Normal” diplomasiye dönüyoruz.
***
Tamam: Diplomasi duygusallık kaldırmaz.
İsrail’le “düşman” olmamız gerekmiyor.
Bu çerçevede “normalleşme” yanlış değil.
Fakat: Bir yapılana bakıyoruz, bir de yapılmayanlara.
***
AKP İsrail’le buluşmada kararlı, “cesur”.
Rusya ile ise farklı.
Hem uçak krizini çıkaran kendileri.
Hem de uzaktan peşrev çekiyorlar hâlâ. Tahran üzerinden.
Oysa: “Yeni sayfa açmak” için engel yok.
***
Mısır ile aynı şekilde.
3 yılda “bakan” düzeyinde temasa ancak gelebildiler.
***
En önemlisi Suriye’yle ilişkilerimiz. Bütün kanallar kapalı.
Hâlâ “düşman devlet” muamelesi yapıyoruz.
***
Şu özetleme gerekli.
Bir: Suriye’nin Türkiye’yle yakınlığı İran’la ilişkilerinin önüne geçmişti.
İki: Bölgesel birlik konuşuluyordu. Ekonomide ve siyasette.
Üç: AKP tarihî bir hesapsızlık yaptı.
Suriye’yi yıkma konsorsiyumuna gönüllü katıldı. Osmanlı ve İhvan hayalleriyle.
***
Dört: Şam zayıflatıldı. Egemenlik boşluğu doğdu.
Bölge dışı güçler birçok örgütü sürdü sahaya: Başta IŞİD ve PKK/PYD.
Sonuç: Bölünme riski var. Sadece Suriye’de değil, Türkiye’de de.
***
Beş: Tehdidi AKP de görüyor aslında.
İran’ın kapısı bu nedenle çalındı. “Federasyonu birlikte önleyelim” diye.
Rusya’yla zemin yoklanıyor.
***
Altı: Fakat Suriye’yle barışma gözükmüyor. Oysa asıl stratejik hamle bu olur.
Atması gereken adım son derece meşrû. Uluslararası hukuka uygun.
Önce: BM nezdinde Suriye’yi kim temsil ediyorsa, onu tanımak. Yani Esad yönetimini.
Ardından: Şam’ın, kendi sınırlarını kontrol etmesine meydan açmak.
Böylece: Yobaz terörü de biter. Ayrılıkçı irade de kırılır.
Hem de en düşük maliyetle.
Fakat görünen: AKP için İsrail’le buluşmak mubah, Suriye’yle zinhar.