Askerler ve siviller

Asker sivil ilişkileri bütün ülkelerde ve tarihin bütün dönemlerinde gerilimli olmuştur. Çatışma ve savaş dönemlerinde bu gerilim daha da artar. Devletlerin sivil kurumlarında hataları telafi etmek, yeni yapılar oluşturmak her zaman daha kolaydır. Zaman boldur, deneme-yanılma yöntemiyle doğruyu bulma imkânı vardır. Fakat emir komuta birliğine dayanan askeri yapılarda, özellikle savaş koşullarında orduların hiyerarşisinde ve dengesinde oluşan bozulmaların bedeli çok ağır olur. Bu yüzden, savaş zamanlarında sivil yönetimlerin orduların iç işleyişine ve yapılarına müdahale etmemesi, orduya doğrudan komuta etmeye kalkışmaması gerekir. Sivil hükümet, parlamentonun onayıyla politik hedefleri elbette belirleyecektir; ancak sivil hükümetin askeri hiyerarşiyi bozması yığınakta telafi edilmesi zor hatalara yol açar. Bir sonraki seçimlerde iktidarı devretmeye hazır normal bir hükümet ordunun yapısını bozup onu kendine bağlamaya çalışmaz. Ancak 2023, 2053, hatta 2071 hedefleri olan, kendisini ebedi iktidara giden Kutlu Yürüyüş halinde gören bir siyasi iktidar böyle çılgınca işlere girişebilir.
Ordu hiyerarşisinin oluşmasında kıdem ve liyakat esastır. Bu kuralı bozarak, askeri darbe paranoyasıyla ve mutlak hegemonya kurma arzusuyla ordunun içine sadece siyaseti değil tarikat ve cemaatleri de sokarsanız gireceğiniz her savaşta çok büyük zorluklarla karşılaşırsınız. Burada hamasetin, kahramanlık edebiyatının yeri yoktur. Bir sorun çıkmıştır, önce o sorunun çözülmesi gerekir. Modern ordular, eğitim kurumlarıyla, disiplin kurallarıyla, kendi istihbarat ve askeri yargı yapılarıyla, emir-komuta birliği içinde bir bütündür. Bu bütünlük bozulmuşsa mutlaka askeri bir reformla düzeltilmesi, ordunun elinden alınan bütün imkânların aynen iadesi gerekir.
Askerliğini ordonat asteğmen olarak yapmış bir sivil olarak bu konuda ukalalık etmemin sebebi bir savaş cephesine komuta eden 13 subay ve astsubayın aynı helikopterde şehit olmasıdır. Böyle bir şey nasıl olabilir? O bölgede görev yapan helikopter pilotlarının savaş deneyimi, tecrübe ve maharetleri her zaman övgülere konu oldu. Bütün bir komuta kademesini taşıyan cephane yüklü bir helikopter enerji nakil hattına çarpar mı? Tv haberlerinde enerji kablosu sapasağlam gösterildi. Spiker “İşte helikopterin çarptığı kablo” gibi şeyler söyledi. Herhalde “Çek oğlum, şu kablonun görüntüsünü” dediler. Bu arada HPG, “hareket halindeyken alanda görevli birimimiz tarafından ateş altına alındı” gibi sözlerle olayı üstlendi. Bütün ajanslar bu haberi geçti; kaza bile olsa olay PKK’nin zaferi gibi göründü. Emekli bir helikopter pilotu, “Tasarruf nedeniyle cephaneyi de yükleyerek hep birlikte aynı helikopterle uçmuşlardır” mealinde bir açıklama yaptı. Böyle bir şey olabilir mi? Savaş koşullarında yakıttan tasarruf mu ediliyor?
Kaldı ki bunlar dünya-tarih ölçeğinde küçük savaşlar, büyük savaşlar kapıda bekliyor. Kimse savaş istemez. Fakat iki büyük emperyalist paylaşım savaşını insanlık önleyemedi. “İnsanlık” dediğimiz şeyin en düşük seviyelerde seyrettiği günümüzde çoktan başlayan üçüncü savaşın yayılmasını önlemek neredeyse imkânsız. Türk ordusunun kapsamlı bir askerî reformla kuruluş ayarlarına dönerek kendi içinde birlik beraberliği sağlaması şarttır.