Avrasya ve kurumlaşma

CUMHURİYET GELENEĞİYLE YENİ BİR ÇAĞ

Ulusal ve küresel iktisadi, siyasi, sosyal üst yapıyı alt yapının dinamikleri belirler.

Her çağ, kendi kurumlarını inşa eder; yeni bir çağa geçiş kimi zaman tasfiyelerle ilerler.

İki dünya savaşının izleğinde ve özellikle Berlin Duvarı'nın yıkılmasında “Atlantik çağı”

baş rollerdeydi.

Amerika ve Avrupa, NATO, IMF ve BM’deki konumuyla, dünya üzerinde belirleyiciydi.

“Atlantik”, borçlanma, özelleştirme, nükleer silahlanma, yoksulluk dünyasına ateş taşıdı.

21. yüzyılın ilk çeyreğini ikmal ederken, Asya çağı büyük imkanlarıyla beraber beliriyor.

İmparatorluk birikimi ve Cumhuriyet geleneğiyle Türkiye, Asya’daki yerine ilerliyor.

NATO’DA KANAT DEĞİL AVRASYA’DA MERKEZ ÜLKE

Asya çağı genel bir tanım. Bu tanımın içinde daha somut olarak beliren kurum: Avrasya!

“Avrasya”; ‘Asya’ ile ‘Avrupa’ adlarının birleşmesinden gelse de, kapıları, Kuzey Amerika’dan Afrika’ya, Avusturalya’dan Latin Amerika’ya “açık” tutuluyor.

Avrasya coğrafyası 5 milyarlık nüfusu, 55 milyon metrekare kara ve denizleri kapsıyor…

Avrasya, salt siyasi veya iktisadi değil, sosyal ve kültürel iş birliğinin de adı ve kurumu.

Avrasya, gerçekten “kazan kazan” anlayışıyla, Atlantik’e karşı dünyayı dengeliyor.

Bu, bizim, bölgemizden başlayarak dengeli bir dış siyaset geliştirmemize katkı sağlıyor.

NATO’nun “kanat” ülkesi olmaktansa, Avrasya’da merkez ülke olmak daha umut verici…

Kuşkusuz Türkiye, bu yeni çağın içine girerken ve ilerlerken, kendi tecrübesiyle, “yeni kurumları” ve mevcut kurumların yenilenmesini değerlendirecek.

İKTİSADİ ALANDA YENİ FIRSATLAR

Siyasi temelde ve iktisadi eksende Avrasya kendi kurumlarını getirdi; Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), Avrasya Ekonomi Birliği (AEB), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Şangay İşbirliği (ŞİÖ) gibi… Bu kurumlar işledikçe iktisadi siyasi ve kazanımlar elde edilecek ve bu kazanımlar, “Avrasya” kuramını destekleyecek…

Bunlara giderek ortak kalkınma bankaları, yatırım kurumları, finansman kuruluşları eklemlenecek; Avrasya en büyük gücünü iktisadi iş birliği alanlarında belirleyecek…

Bu olgu, bizi ve tüm Avrasya bileşenlerini; “doların saltanatının yıkıldığı”, yerli paralarla ticaretin önünün açıldığı, emek yoğun ve teknolojik tesislerin yükseldiği, savunma sanayinin güçlendiği fırsatlar açısından da yüreklendirecek.

TECRÜBELERİN PAYLAŞILMASI: DPT, DSİ, GAP…

20. yüzyılın en görkemli devrimlerinden biriyle, mazlum uluslara örnek teşkil eden Türkiye, Cumhuriyet geleneği ve kurumsal hafızasıyla, Avrasya ilkelerini paylaşan -ve özellikle tarihsel yakınlığı olan- ülkelere ilham ve güç verecektir..

DPT, DSİ, GAP gibi kurumlarımızı bir yandan biz “yeniden keşfederken”, “bağımsızlık yolunda kalkınma” için bu kurumların özgül değeri, Avrasya bileşenlerince “keşfedilecek” ve kendi bünyelerinde değerlendirilecektir…

AVRASYA’DA BİLİMSEL VE KÜLTÜREL KURUMLAŞMA

Avrasya kurumsallaşmasının bir diğer alanı, kültürel ve düşünsel dayanışma alanıdır… Günümüzde ülkeler, yalnız askeri güçleri ve maddi fiziki üretim kapasiteleriyle değil, adına “yumuşak güç” de denilen, kültürel ve bilimsel var’lıklarıyla, birikimleriyle, dünyadaki saygınlıklarını artırmaktadır.

Kaldı ki, kültürel ve düşünsel alanda işbirliği, ülkeler arasındaki siyasi, askeri, iktisadi iş birliğine de katkılar yapmakta ve yeni kapılar aralamaktadır.

Bu anlamda, Avrasya’nın eşitlikçi, bağımsızlıklara saygılı, paylaşmacı ve insancıl ilkelerini paylaşan ülkelerden çeşitli akademilerin, araştırma kuruluşlarının, hatta medya, güzel sanatlar, edebiyat ve sportif kurumların, çeşitli süreçlerde ve tercihen süreklilik oluşturan yeni kurumsal yapıların çatışı altında buluşması; hem Avrasya kavramına, hem ilgili ülkelere, hem de yerküreye hatırı sayılır katkılar yapacaktır.

HERKES KENDİ DEĞERİYLE HEP BİRLİKTE İNSANCIL GELECEĞE

Avrasya, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel “bütünsel gelişme” için uluslar arasında dayanışmanın ve daha eşitlikçi, refah içinde bir dünyayı bölüşmenin adı ve adresi olarak yükselirse; gerçekten adına “yeni” denmeye layık bir çağın kapıları açılmış olacaktır.

O açılan kapılarla, dünya bir dolu derdinden arınarak, insanlık, gelecek için bir büyük umuda kavuşmuş olacaktır.

Bu ilkeler, bu idealler, bu hedefler doğrultusunda Avrasya için bir slogan da belirlemek gerekirse, şöyle seslenmek isterdim:

“Herkes kendi değeriyle, hep birlikte insancıl ve hakça geleceğe.”