Batı’nın batışına bakarken

Bu yazının ilhamını, bize sabahın yedisinde, erkenden şarkı söylemeye başlayan bir komşu eşekten aldık. Şaka da yapmıyoruz bunu söylerken. İtalya’nın Udine şehrindeki konserlerimiz için kaldığımız “Agroturizm” otelinde, bize verdikleri kabinin hemen yanında küçücük sıpası ile komşumuz olan kocaman eşek, sabahın köründe neden “anırmaya” başladıysa artık, uyandık. (Anırma kelimesini tırnak içinde yazdık, çünkü Türkiye’mizde eşeklerin çoğunluğu sucuk yapıldığı için, yeni nesil bilemeyebilir eşeğin şarkı söylemediğini, sadece anırdığını!) Ve Sezar’ın Roma imparatorluğundan, iki bin sene sonrasına, yani sokakları Afrikalı göçmenlerle dolmuş olan İtalya’ya, bir zaman seyahati yapmamıza da sebep oldu komşumuz eşek arkadaşımız! İşte aklımıza bir İtalyan eşeğinin sabah sabah getirdikleri:

Diyelim ki bakkaldan bir paket makarna aldınız. Mutlaka paketin arka tarafında bir tarih görürsünüz: SKT (Son Kullanma Tarihi). Bu tarih geçse bile, içindeki makarna bir süre daha yenebilir hâlde olacaktır. Ama sonuçta o paket atılmak ve yok olmak zorundadır.

SEZAR SKT’Nİ BİLEBİLİR MİYDİ?

Yine diyelim ki, süpermarketten bir imparatorluk satın aldınız, ya da size babanızdan miras kaldı. Onun da arka yüzünde bir yerlerde, bir tarih olacaktır: SKT (Son Kullanma Tarihi). Tarihte hiçbir markette, SKT’si olmayan bir imparatorluk satılmamıştır da ondan dolayı, bu SKT işini böylesine emin şekilde belirtmekteyiz. Vatandaşlar bu SKT’yi genellikle bilmezler, bilemezler. Onlar günlük geçim dertleri ile meşgulken, böyle şeylerle uğraşacak ne zamanları ne de halleri olur. Ama devlet ve siyasetten biraz da olsa anlayanlar, SKT’nin işaretlerini çok önceden bilebilirler ve ona göre de tavır alırlar.

SKT, çok açık şekilde kendisini belli etmek gibi bir alışkanlığa da sahiptir. Bunu daha yüzyıllar öncesinden, İbn Haldun adındaki İslam felsefecisi ve sosyal bilimcisi anlamış ve Makyavelli’nin de hocası olarak, ona ve bizlere öğretmiştir: Genç ve dinamik olan göçebe toplumları, imparatorluklar kurarlar ve bir süre sonra yerleşikliğin lüksüne ve rahatına alıştıkları zaman, içten çürümeye başlarlar. Ve daha sonra da başka dinamik göçerler tarafından ele geçirilip yok edilirler, ya da küçülmek zorunda kalırlar.

16 TÜRK DEVLETİNİ DE GÖTÜREN HAYAT SIRRI

Buna Sümerler ile başlayıp, Babil, Hitit, Asur, Mısır, Pers, Abbasiler, Moğollar, İskender, Aztek, Maya, Kimmer, Roma, Bizans gibi tarihin bize bildirdiği tüm imparatorluklarda rastlarız. Daha da acı bir hatıra olarak, bunu Türklerin kurduğu ve bizim T.C. Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Türk devletinin başlangıç ve bitişinde de görürüz. En yakındaki Osmanlı’nın, 600 senelik imparatorluğundan göz göre göre nasıl vazgeçmek zorunda kalıp, ortadan kalktığını hepimiz biliriz. Bu yok olmanın sebepleri, bu yazının konusu değil elbette. Biz sadece burada hiçbir imparatorluğun ve hatta devletin ilelebet olamayabileceğine işaret etmek istemekteyiz. Bunu neden mi yapıyoruz, onu anlatalım şimdi de:

FANİLİKTE TORPİL OLMUYOR!

Mümkün olsa da hem çok yukarılardan hem de zamanlar üstünde bir seyahat yapabilsek. Yani, atalarımızın mağaradaki günlerinden başlayıp, yavaşça günümüze kadar zamanı bir film gibi seyredebilsek. Elbette bu mümkün değil, ama hayal gücümüz ile bunu mümkün kılmamız mümkün. Bu zaman seyahati ile, kendimiz için de çok geçerli olan ve aklımızdan hiçbir zaman çıkarmamamız gereken bir gerçeği anlayabiliriz: Hem bu dünya hem de bizler çok fani yaratıklarız vesselam. Yani bir varız, bir de yokuz. Bu Latif Bolat için de geçerli, Kanuni Sultan Süleyman ve Sezar için de. Bu fanilikten kaçmak, rüşvet verip fanilik süresini bile uzatmak mümkün değil. Baksanıza kocaman Büyük İskender, daha zaferlerinin başındayken ve sadece 32 yasındayken savaş meydanında, hem de daha uyurken fanileşmedi mi? Büyük Mustafa Kemal’imiz daha 57 yasındayken, Allah’ın sevgili resulü Hazreti Muhammed daha sadece 62 yaşındayken fani alemden göç etmediler mi?

SEZAR’IN RÜYASINDA BİLE GÖRMEDİĞİ HALLER

İnsanların kurduğu ve insanlardan oluşturulan devletler ve imparatorluklar da bu fani alemde, insanlara uygulanan kurallar gereği, birer “SKT: Son Kullanma Tarihi” ne sahip gibi görünmekteler. İşte şu anda, bu yazıyı yazarken üzerine bastığımız Sezar’ın Roma İmparatorluğu! Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi, bizim Diyarbakır’dan başlayıp Londra’ya kadar uzanan toprakları ile tüm zamanların en büyük İmparatorluğu sayılan Romalılar, büyük gürültülerle daha 600 yaşındayken yıkılıvermişti. Onun yerine doğan Bizans ise daha şanslıydı ve Osmanlının Konstantinopol’ü alıp İstanbul yaptığı 1453’e kadar, bin sene daha hayat sürecekti. Ama yine de fanilik kuralından kaçamayacaktı. Bizim kendi Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarımız da çok benzer şekillerde fanileşeceklerdi. Büyük Cyrus’un Persleri, Ming hanedanının Çin İmparatorluğu, Moktezuma’nın Aztekleri, büyük Kral Suryavarman’nın Khmer imparatorluğu ile birlikte, gelen her imparatorluk, bir süre sonra, SKT gelince, yavaşça veya çok hızla gitti.

AMERİKA KÂĞITTAN KAPLAN DEĞİL Mİ?

Bunu, günümüzdeki imparatorluklara uygulamak için uzunca tuttuk. Mao Zedong’un “ABD kâğıttan kaplandır” tahlilini yapmasından bu yana 70 sene geçmesine rağmen, hala dünyanın her köşesinde varlığını göstermesinden morali bozulanlara, ve daha geniş vadeli tahlil yapma zahmetini göstermeyenlere bir ders olsun diye, bu uzun örnekleri verdik. Ama zahmet edip derinlemesine dünyaya bakma yeteneği ve cesareti olanlar, tarihteki her imparatorluk gibi, ABD ve AB imparatorluklarının da vadesinin dolmaya başladığını, yakında piyasa değerlerinin sıfırlanacağını ve tedavülden kalkacağını kolaylıkla ve cesaretle ortaya koyabilmekteler.

İnsanoğlunun ve devletlerin fanilik dereceleri elbette ki aynı değil. Dünyamızın 4,5 milyar senelik bir varoluş tarihi varken, insanoğlu yani Homo Sapiensler taş çatlasa 100 bin sene önce ortaya çıktı. Dolayısı ile, fanilik derecelerini karıştırıp moral bozmaya gerek yok! Bektaşi dervişlerinin her olumsuz olay karşısında dediği, “Bu da geçer yahu, ya sabır” deyimini boşuna söylemediklerini belirtmek gerek. Ve toplumsal değişimler için, bir derviş sabrına sahip olup, karınca kararınca katkıda bulunmaktır yapılması gereken. Yoksa “Tek Yol Devrim” deyip, kendi ömür sürelerinde devrim olamayınca, yollarda dökülüp kalanlardan oluveririz.