Cengiz Aytmatov

Sen 12 Aralık 1928 günü Kırgızistan’da, Manas’ın Talas Vadisi’nin küçücük Şeker Köyü’nde dünyaya gel,
Babaannen Ayımkan hatunun masallarını ve türkülerini dinleyerek büyü,
Baban ve amcan sen henüz dokuz yaşındayken Türklüğü ve Türk birliğini destekledikleri için halk düşmanı ilan edilip öldürülsünler,
İkinci Dünya Savaşı başladığında daha on dört yaşındayken köy sekreteri ol,
Savaştan sonra üniversiteyi bitirip veterinerlik yap,
Sonra yazmaya başla ve eserlerinle Kırgızistan’ı, Kırgızları, Issyk Gölü’nü, Tanrı Dağları’nı tüm dünyaya tanıt…
Sen ne güzel adamsın Cengiz Aytmatov, ne güzel…

ROMANLARIN

İlk 1952 yılında, savaş sonrası açlık ve sefalet çeken Japonya’daki çocukların kaderini, “Gazeteci Çocuk Dzyuyo” adlı hikâyenle anlat,
1957 yılında, savaştan kaçan köylün İsmail’in öyküsünden yola çıkarak; en çarpıcı, en gizemli, en çok tartışılan ve insanı farklı düşüncelere, farklı yorumlara sevk eden “Yüz Yüze” adlı romanı yayınla,
Arkasından, 1958 yılında Moskovada öğrenciyken seni dünyaya tanıtan, usta şair Louis Aragon’a bile, “dünyanın en güzel aşk hikayesi,” dedirten başyapıtın “Camiyla/Cemile” romanını yaz ve orada âşık Daniyarı; “Cemileeee! diye bağırdım yine, peşlerinden gitmek için ırmağa koştum. Yüzüme buz gibi damlalar çarptı. Elbisem sırılsıklam olmuştu, ama önüme bile bakmadan koşuyordum. Ayağım takıldı, kapaklandım. Başımı kaldırmadan bir süre yattım orada; gözlerimden sıcak yaşlar akıyordu. Karanlık, omuzlarıma abanmıştı sanki. Fundaların yaktığı ağıtı duyar gibiydim. Cemile! Cemile! diye hıçkırdım. Orada, yerde yatarken ansızın anladım, seviyordum Cemile’yi. Evet, Cemile ilk aşkımdı benim, çocukluğumun aşkıydı. Cemile’yle Daniyar’a değil, çocukluğuma da güle güle diyordum”, diye haykırt!
1963 yılında savaşların sebep olduğu yıkımı ve insanların mücadelelerini, toprağın diliyle ve şahitliğiyle aktaran “Toprak Ana”yı yaz ve o seslensin bize; “Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok. Hepinize yeterim ben,” diye…
1977 yılında Tanrı Dağları’na yolculuk yaparken, İlyas ile Asel’in saf aşkını anlatan “Kızıl Cooluk Calcalım (Al Yazmalım)” romanını yaz, Atıf Yılmaz da onu “Selvi Boylum, Al Yazmalım” adıyla film yapsın,
1980 yılında “Gün Olur Asra Bedel”de, geleneklerini korumaya çalışan insanların anıları, aşkları, yaşamları üzerinden komünizm sonrası ortaya çıkan sosyal ve kültürel sorunları ortaya koy,
1990 yılından itibaren de, SSCB’nin ve Kırgız Cumhuriyeti’nin diplomatı ol,
Son Tataristan’da bir iş seyahatindeyken rahatsızlan, seni tedavi için Almanya’nın Nürnberg şehrine götürsünler, orada 10 Haziran 2008’de hastanede, seksen yaşında hayata gözlerini kapat…
Ah be usta, ahhh! Işıklar yoldaşın olsun gittiğin yerde, haydi rastgele sana!



Kaynaklar:
Mayramgül Dıykanbayeva (2015), Hatıralar Işığında Cengiz Aytmatov Ve Eserleri. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 4/1, s. 169-188.
Orhan Söylemez (2003), Cengiz Aytmatov Hayatı ve Eserleri Üzerine İncelemeler. Karam Yayınları.