Çin’in dünya güvenliği inisiyatifi

Geçen hafta 21 Nisan günü Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, her yıl toplanan Boao Asya Forumu’nda, önümüzdeki on yılları etkileyecek önemde bir konuşma yaptı. Dış basında geniş yankı yapan bu konuşmaya Aydınlık dışında Türk basını yer vermedi.

Konunun önemi nedeniyle bu hafta köşemizi Xi Jinping’in konuşmasının tam metnine ayırıyoruz. (1) Yer tasarrufu için hitapları çıkardık. Ara başlıklar bize ettir.

XI JINPING: DAVAMIZA VE TAAHÜDÜMÜZE BAĞLIYIZ

“Şu anda dünya, çağımızda ve tarihte görülmeyen ölçüde değişiyor. Bu değişiklikler, insanlık tarafından ciddiye alınması gereken zorluklar doğuruyor. Yüzyılda bir görülen bir salgının gölgesinden henüz çıkamadık, ancak hem yeni hem geleneksel güvenlik riskleri şimdiden ortaya çıkıyor. Güçsüz ve bocalayan uluslararası ekonomik toparlanma, genişleyen bir kalkınma açığı ile birleşiyor. İklim değişikliği ile mücadele alanındaki yönetişim açığı neredeyse hiç ele alınmamışken, dijital yönetişimi oluşturmak gibi yeni başlıklar da dikkat çekmek için yarışıyor. Bu bağlamda bakıldığında, bu yılki Konferans’ın temasının "COVID-19 ve Ötesinde Dünya: Küresel Kalkınma ve Ortak Gelecek için Birlikte Çalışmak" olması çok yerindedir.

Eski bir Çin atasözü şöyle der: “Kişi, zor karşısında davasından vazgeçmeyen ve sözüne bağlı kalandır.” 

İnsanlık tarihinin gözden geçirilmesi bize, işler ne kadar zorlaşırsa, kendine güvenme ihtiyacının da o kadar arttığını öğretir. Sorunlardan korkmamak gerekir, çünkü insan toplumunun ilerlemesini sağlayan da birbiri ardına gelen sorunlardır. Hiçbir zorluk tarihin çarkını durduramazdı. Birçok zorlukla karşılaştığımızda, güvenimizi kaybetmemeli, tereddüde düşmemeli veya korkmamalıyız. Bunun yerine, kendimize güveni pekiştirmeli ve her şeye rağmen ilerlemeye devam etmeliyiz.

Sisi dağıtmak ve parlak bir geleceği kucaklamak için en büyük güç, işbirliği ile yaratılır ve en etkili yol dayanışmadır. Uluslararası toplum, son iki yıldır Kovid-19 salgınını önlemek, uluslararası ekonomik toparlanmayı hızlandırmak ve kalkınmayı artırmak için son derece sıkı çalışıyor. Zorluklar ve tehlikeler, insanlığın, hep birlikte yükselip gerileyen ortak bir geleceğe sahip bir topluluk olduğu gerçeğini ve tüm ülkelerin günümüzün baskın eğilimi olan barış, kalkınma ve kazan-kazan işbirliğini benimsemesi gerektiğini hatırlatmalıdır. İnsanlık için ortak bir geleceğe sahip bir topluluk oluşturmaya ve işbirliği yoluyla zorlukların üstesinden gelmeye ve parlak bir geleceği birlikte inşa etmeye mecburuz.

HAYATI VE SAĞLIĞI KORUMAK İÇİN ORTAK ÇALIŞMA ŞART

İnsanların hayatlarını ve sağlığını korumak için birlikte çalışmamız şart. Güvenlik ve sağlık, insani gelişme ve ilerlemenin ön koşuludur. İnsanlığın Kovid-19 salgınına karşı nihai bir zafer elde etmesi için daha fazla çabaya ihtiyaç var. Salgına karşı güçlü bir uluslararası sinerji oluşturmak için ülkelerin birbirini desteklemesi, müdahale önlemlerini daha iyi eşgüdümlemesi ve küresel halk sağlığı yönetişiminin geliştirmesi esastır. Kovid aşılarını uluslararası bir kamu malı olarak tutmalı ve gelişmekte olan ülkelerin aşıya erişilebilirliğini ve satın alınabilirliğini sağlamalıyız. Çin, 120'den fazla ülke ve uluslararası kuruluşa 2,1 milyar doz aşı sağladı. İster aşıların yurt dışına dağıtımında, isterse yurt dışında üretilmesinde olsun, Çin taahhütlerini somut eylemlerle yerine getirdi. Çin, gelişmekte olan ülkelerdeki bağışıklama açığını kapatma çabasının bir parçası olarak, Afrika ve ASEAN ülkelerine sırasıyla 600 milyon ve 150 milyon doz aşı bağışı taahhütünü yerine getiriyor.

Ekonomik toparlanmayı teşvik etmek için birlikte çalışmamız gerekiyor. Kovid-19 salgını, dünyanın son on yılda yoksulluğun azaltılmasında elde ettiği kazanımları ciddi şekilde aşındırdı. Düzensiz ekonomik toparlanma, dünya genelinde eşitsizliği ağırlaştırıyor ve Kuzey-Güney ayrımını daha da genişletiyor. Açık bir dünya ekonomisi inşa etme hedefine bağlı kalmalı, ekonomik küreselleşmede ısrar etmeli, makro politikalar arasında eşgüdümü artırmalı, daha fazla büyüme için itici güç olarak bilim ve teknolojiye yönelmeliyiz. Aynı zamanda küresel sanayi ve tedarik zincirlerini istikrarlı tutmalı ve dengeli, eşgüdümlü ve kapsayıcı küresel kalkınmayı teşvik etmek amacıyla bazı ülkelerdeki politika düzenlemeleriyle oluşan ciddi olumsuz sapmaları önlemek mecburiyetindeyiz. İnsan merkezli bir yaklaşımı benimsemeli, kalkınmayı ve insanların refahını gündemin üst sıralarına yerleştirmeli ve uygulanan politikalarda, alınan önlemlerde ve düzenlemelerde her zaman insanların hayatlarını iyileştirmeye birinci önceliği vermeliyiz.

Gelişmekte olan ülkelerin acil ihtiyaçlarına gereken ilgiyi göstermeli, eşitsiz ve yetersiz kalkınmayı aşmak için yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliğinin sağlanması, kalkınma finansmanına erişilebilirlik ve sanayileşmenin artırılması gibi kilit alanlarda pratik işbirliğini ilerletmeliyiz. Geçen yıl önerdiğim Küresel Kalkınma İnisiyatifi (KKİ), Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından benimsendi ve yaklaşık 100 ülke tarafından desteklendi. Çin, KKİ’nin sağlam bir şekilde uygulanması için uluslararası toplumla birlikte çalışıyor.

KÜRESEL GÜVENLİK İNİSİYATİFİNİ KURALIM

Dünyada barışı ve istikrarı korumak için birlikte çalışmamız gerekiyor. Eski bir Çinli filozof, “İstikrar bir ülkeye refah getirirken, istikrarsızlık bir ülkeyi yoksulluğa götürür” der. Güvenlik, gelişmenin ön koşuludur. İnsanlığın güvenliği bölünmezdir. Soğuk Savaş zihniyetinin sadece küresel barış anlayışını mahvedeceği, hegemonyanın ve güç kullanma politikalarının sadece dünya barışını tehlikeye atacağı ve bloklar arası çatışmayı kışkırtmanın 21. yüzyılda sadece güvenlik zorluklarını artıracağı defalarca kanıtlandı. Çin, dünyadaki bütün insanlar ve insanlık adına güvenliği sağlamak için bir Küresel Güvenlik İnisiyatifi öneriyor:

Ortak, kapsamlı, işbirliğine dayalı ve sürdürülebilir güvenlik hedefine bağlı kalmamız, dünya barışını ve güvenliğini korumak için birlikte çalışmamız önemlidir. Tüm ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye bağlı kalmalı, iç işlerine müdahale etmemeyi desteklemeli ve farklı ülkelerdeki bağımsız kalkınma yollarına ve sosyal sistem seçimlerine saygı duymalıyız. BM Sözleşmesi'nin amaç ve ilkelerine bağlı kalmalı, Soğuk Savaş zihniyetini reddetmeli, tek taraflılığa karşı çıkmalı ve gruplaştırma siyasetine ve blok çatışmasına hayır demeliyiz. Tüm ülkelerin meşru güvenlik kaygılarını ciddiye almaya kararlı olmalı, insanlık için bölünmez güvenlik ilkesini sürdürmeli, dengeli, etkili ve sürdürülebilir bir güvenlik mimarisi oluşturmalı ve başkalarının güvenliği pahasına kendi güvenliğini sağlamaya karşı çıkmalıyız. Diyalog ve istişare yoluyla ülkeler arasındaki farklılıkları ve anlaşmazlıkları barışçıl bir şekilde çözme kararlılığını sürdürmeli, krizlerin barışçıl çözümüne yardımcı olacak tüm çabaları desteklemeli, çifte standardı reddetmeli ve tek taraflı yaptırımlara karşı çıkmalı ve yargı yetkisinin uzun vadeleri kapsayacak şekilde kötü amaçla kullanımına karşı durmalıyız. Aynı zamanda hem geleneksel hem de geleneksel olmayan alanlarda güvenliği korumaya kararlı olmalı, bölgesel anlaşmazlıklar ile terörizm, iklim değişikliği, siber güvenlik ve biyogüvenlik gibi küresel zorluklar üzerinde birlikte çalışmalıyız.

BÜTÜN İNSANLIK AYNI GEMİDE

Küresel yönetişim zorluklarının üstesinden gelmek için birlikte çalışmamız gerekiyor. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeler aynı gemide, aynı kaderi paylaşan yolcular gibidir. Geminin fırtınada yol alması ve parlak bir geleceğe yelken açması için tüm yolcuların birlik olması, bir araya gelmesi gerekir. Herhangi birini denize atma düşüncesi kesinlikle kabul edilemez. Bugün ve bu çağda, uluslararası toplum o kadar gelişti ki, kapsamlı ve bütünleşik bir aygıt haline geldi. Herhangi bir parçasını çıkarmaya çalışmak, aygıtın çalışmasında ciddi sorunlara neden olacaktır. Bu yanlış yapılmaya devam edildiğinde, hem mağdurlar hem de bu tür eylemleri başlatanlar kaybetmeye devam edecektir.

Günümüz dünyasında, tek taraflılık ve aşırı kişisel çıkar arayışı başarısızlığa mahkumdur Ayrıştırma, tedarik kesintisi ve aşırı basınç, ‘küçük çevreler’ oluşturma veya ideolojik hatlar boyunca çatışma başlatma ve çatışmayı körükleme girişimleri de öyle. Bunun yerine, kapsamlı istişareyi, ortak katkıyı ve paylaşılan faydaları vurgulayan, insanlığın ortak değerlerini destekleyen ve medeniyetler arasında alışverişi ve karşılıklı öğrenmeyi savunan küresel bir yönetişim felsefesini benimsememiz gerekiyor. Gerçek çok taraflılığı desteklememiz, özü BM ana sözleşmesi ve uluslararası hukuk tarafından belirlenen uluslararası sistemi sağlam bir şekilde korumamız gerekiyor. Büyük ülkelerin eşitlik, işbirliği, iyi niyet ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterme konusunda örnek olmaları ve statülerine yakışır şekilde hareket etmeleri özellikle önemlidir.

ASYA’NIN BİLGELİĞİNİ GÖSTERMELİYİZ

Sıcak ve soğuk savaşlar, zorluklar ve sıkıntılar yaşayan Asya'daki insanlar, barışın değerini derinden hissetmekte ve kalkınma kazanımlarının kolay elde edilemeyeceğini anlamaktadır. Asya, geçen on yıllar boyunca ‘Asya Mucizesi’ni mümkün kılan genel istikrar ve sürekli hızlı büyümenin tadını çıkardı. Asya iyi gittiğinde, tüm dünya yararlanır. Bu nedenle, Asya'yı geliştirmeye ve güçlendirmeye devam etmeli, Asya'nın esnekliğini, bilgeliğini ve gücünü göstermeliyiz. Asya'yı dünya barışı için bir çıpa, küresel büyüme için bir güç merkezi ve uluslararası işbirliği için yeni bir hız belirleyici yapmalıyız.

İlk olarak, Asya'da barışı kararlılıkla korumalıyız. Bölgemizdeki barış ve istikrar, otomatik olarak sağlanmaz ya da hiçbir ülkeden sadaka olarak elimize düşmez. Barış, daha ziyade bölge ülkelerinin ortak çabalarının bir sonucudur. Barış İçinde Bir Arada Yaşamanın Beş İlkesi ve ilk olarak Asya tarafından savunulan ‘Bandung Ruhu’, bugün için çok daha elzem. Karşılıklı saygı, eşitlik, karşılıklı yarar ve barış içinde bir arada yaşama ilkelerine saygı göstermeli, iyi komşuluk ve dostluk politikası izlemeli ve geleceğimizi her zaman kendi elimizde tuttuğumuzdan emin olmalıyız.

İkincisi, Asya işbirliğini kuvvetle ilerletmeliyiz. Birçok Asya atasözü dayanışma ve işbirliğinin değerini anlatır.

“Tepeye birlikte tırmanılır, vadiye birlikte inilir” ve “Şeker kamışı ve limon kamışı yoğun kümelerde bir arada yetişir” gibi çağrışımlar önemlidir. Kazan-kazan işbirliği, Asya'nın kalkınmasını sağlayan kesin bir yöntemdir. Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık'ın (RCEP) yürürlüğe girmesi ve Çin-Laos demiryolunun hizmete başlaması, bölgemizde kurumsal ve fiziksel bağlantıyı etkin bir şekilde artırdı. Asya çapında daha açık bir pazarı teşvik etmek ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinde yeni adımlar atmak için bu fırsatları değerlendirmeliyiz.

Üçüncüsü, ortaklaşa Asya birliğini teşvik etmeliyiz. ‘Sıfır toplamlı oyunlar’ yerine diyalog ve işbirliğini; kapalı ve dışlayıcı bir yaklaşım yerine açıklığı ve kapsayıcılığı; üstünlük kibri yerine değiş tokuş ve karşılıklı öğrenmeyi seçmek zorunludur. Asyalıların açık fikirliliğine layık tek seçim budur. Bölgesel mimaride ASEAN'ın merkezi konumunu sağlamlaştırmalı ve özlemleri dengeleyen ve tüm tarafların çıkarlarını kapsayan bölgesel bir düzeni desteklemeliyiz. Büyüklükleri ve güçleri ne olursa olsun, bölge içindeki ve dışındaki tüm ülkeler Asya'ya, beladan ziyade ihtişam katmalıdır. Herkes barış ve kalkınma yolunu izlemeli, kazan-kazan işbirliğini aramalı ve “birlikte birlik” ilkesiyle Asya ailesine katkıda bulunmalıdır.

ÇİN EKONOMİSİ İNSANLIĞIN HİZMETİNDE

İki ay önce Çin, dünyaya modern, güvenli ve görkemli bir Olimpiyat ve Paralimpik Kış Oyunları sunarak dünyanın dört bir yanındaki insanlara sıcaklık ve umut getirdi. Bu yılın ikinci yarısında, Çin'in gelecekteki gelişmesinin planını çizecek olan Çin Komünist Partisi'nin 20. Genel Kurultayı’nı toplayacağız.

Çin ekonomisinin temelleri - güçlü dayanıklılığı, muazzam potansiyeli, geniş manevra alanı ve uzun vadeli sürdürülebilirliği - değişmeden kaldı. Çin, dünya ekonomisinin toparlanması ve istikrarı için büyük bir dinamizm, diğer ülkeler için daha geniş pazar imkanı sağlamaya devam edecektir. Çin, ‘Yeni Kalkınma Felsefesi’ni tam olarak uygulayacak, Yeni Kalkınma Paradigması’nın kurulmasını hızlandıracak ve Yüksek Kaliteli Kalkınma için çabalarını iki katına çıkaracaktır.

Dünya nasıl değişirse değişsin, Çin'in ‘Reform ve Dışa Açılma’ya olan bağlılığı sarsılmayacaktır. Çin, yüksek standartlı dışa açılmayı genişletecek, yabancı yatırımcılar için mümkün olan en fazla açılımı sağlayacak, teşvik edilen doğrudan yabancı yatırım kataloğunu genişletecek, yatırım teşvikine yönelik hizmetleri iyileştirecek ve hizmet sektörünün dışa açılması için pilot programa daha fazla şehir ekleyecektir. Çin, pilot serbest ticaret bölgelerini ve Hainan Serbest Ticaret Limanı'nı geliştirmek için sağlam adımlar atacak, uluslararası ekonomik ve ticaret kurallarına uyum sağlayacak ve yüksek standartlı kurumsal dışa açılma yolunda ilerleyecektir.

GELECEĞİN KAPILARINI BİRLİKTE AÇACAĞIZ

Çin, RCEP'yi tam olarak uygulayacak, daha fazla ülke ve bölge ile yüksek standartlı serbest ticaret anlaşmaları imzalamak için çalışacak ve Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma’sına (CPTPP) ve Dijital Ekonomi Ortaklığı Anlaşması'na (DEPA) katılmak için aktif olarak çalışacak. Çin, yüksek standartlı, sürdürülebilir ve insan merkezli hale getirmek için ‘yüksek kaliteli Kuşak ve Yol işbirliği’ne yönelik çabalarını sürdürecektir. Çin, şaşmaz bir şekilde barışçıl kalkınma yolunu izleyecek ve her zaman dünya barışının kurucusu, küresel kalkınmaya katkıda bulunan ve uluslararası düzenin savunucusu olacaktır.

Sözlerimi eski bir Çin atasözüyle bitireyim, “Yolun bin kilometre olması sizi yıldırmasın, yürümeye devam edin ve bin görev sizi korkutmasın, sürekli çaba gösterin!” El ele verdiğimiz ve çabalarımızda asla gevşemediğimiz sürece, kazan-kazan işbirliği yoluyla büyük bir sinerji oluşturacak, yol boyunca çeşitli zorlukların üstesinden kolayca gelecek ve insanlık için daha parlak ve daha iyi bir geleceğin kapılarını birlikte açacağız.”

https://www.mfa.gov.cn/eng /zxxx_ 662805/202204/t20220421_ 10671081.html