Emperyalizm bedelini ödeyecek

Venezuela “muhalefet lideri” yakışıklı Juan Guaido Cuma günü İtalyan La Stampa gazetesiyle yaptığı söyleşide ülkesindeki acil siyasi tehlikeyi bertaraf etmeye yardımcı olacak ABD askeri darbesini kabul etmeye açık olduğunu söyledi:
“Eğer Amerikalılar bir askeri müdahale önerseydi, muhtemelen kabul ederdim!”
Şaşırdım mı?
Yok.
Bunu bizim buralarda bile duydum. “Aman Erdoğan’dan, bu beladan kurtulalım da ABD gelirse gelsin!”
Bizimkiler kendilerine daha güvenli elbette, ardından ekliyorlardı:
“Ondan nasıl olsa kurtuluruz...”
Söyleyenler belki bu satırları okuyordur. Çıksınlar “demedim”, desinler.

O BENİM BAŞKAN ADAYIM
Zaten Trump yönetimi de Venezuela için hazırda bekliyor. Değişik düzeyde yapılan açıklamalarla askeri müdahale seçeneğinin de masada olduğu birçok kez vurgulanmıştı. Tehditleri savurup durmuşlardı.
Başarısız darbeye katılan on milletvekili hakkında her bağımsız devletin yapacağı yapılmıştı. Venezuela yasalarına göre işledikleri “Vatana ihanet, komplo, isyana teşvik, sivil isyana teşvik, suç işlemek için örgüt kurmak, yetki gasbı, kamuyu yasalara uymamaya teşvik etmek ve nefret suçu” atılı olarak hukuki süreç başlatılmıştı ve dokunulmazlıkları kaldırılmıştı.
Bu milletvekillerinden biri olan Americo De Grazia, başkent Caracas’taki İtalya büyükelçisinin evine sığındığını 9 Mayıs’ta sosyal medya hesabından şöyle duyurdu:
“Uyuşturucu kaçakçısı diktatörlüğün beni bir savaş ganimeti olarak almasına ve insanlığa karşı işlediği suçları için rehine olarak kullanmasına izin vermeyeceğim. İtalya’ya teşekkür ediyorum.”
“Geçerli” nedeni var adamcağızın “ihaneti” için.
“Uyuşturucu kaçakçısı diktatörlük”!
Buradakiler de anımsayın, aynısını “Ama nasıl yaparsın, ABD’ye karşı değil misin”e yanıt olarak söylediler.
ABD orada bizde olduğu gibi yalnızca “doğrudur, eğridir” diye fikir beyan etmiyor.
Doğrudan elini uzatıyor.
Açıkça tehdit ediyor.
“Eğer Guiado’yu gözaltına almaya kalkışırsanız çok sert karşılık alırsınız!” diye açık açık açıklama yapıyorlar örneğin. O benim karagücüm hesabı, o benim “başkan adayım”...
Yok artık öyle. İşler yenik ABD için o kadar kolay değil!
YARGIYA YAPTIRIM
Geçen Çarşamba Yargıtay Başkanı Maikel Moreno, ABD hükümetinin mahkeme üyelerine “eğer Maduro hükümetine karşı durmazsanız, yaptırım uygularım” tehditine tepkisini açıkça dile getirmişti. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence Salı günü Trump yönetiminin yakında kalan 25 üye hakkında da yaptırım uygulanacağını söyledi. Bu arada Maduro aleyhine dönen bir Venezuealalı generale uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırıldığını, bunun başkalarını da “cesaretlendireceğini” de sözlerine ekledi.
“Sivil örgütler” sesini çıkarmıyor mu?
Onlarsız olmaz.
Ben sözde çevrecileri bile bekliyorum doğrusu.
Amerikan Devletleri Örgütü, 10. Genel Sekreteri olarak görev yapan Uruguaylı avukat, diplomat ve politikacı Luis Almagro, “Milletvekillerine gözdağı verilmesine son verilmesini, dokunulmazlıklarına saygı gösterilmesini ve (çok komik burası) Edgar Zamrano’unu derhal serbest bırakılmasını” buyurdu...
Darbeciler, Maduro’nun Yargıtay’a kendi adamlarını doldurduğunu ileri sürüyor. Bu arada ABD hükümeti de bu hafta bütün üyelere yaptırım uygulamakla tehdit etti. AN Birinci Başkan Yardımcısı Edgar Zambrano da iki gün önce gözaltına alındı. Zambrano, Bolivarcı Ulusal İstihbarat Servisi (SEBIN) mensuplarınca, inmeyi reddedince içinde bulunduğu aracıyla SEBIN merkezine götürülmüştü. ABD’nin, şimdi Washington’da bulunan Venezuela Büyükelçiliği, Zambrano’nun gözaltına alınmasına karşı çıktı.
Hangi yetkiyle diye bana sormayın etrafınıza ve dünyadaki gelişmelere bakınız lütfen...
KÜSTAH TEHDİT
ABD’nin büyükelçiliği bu milletvekili hakkında Venezuela yasalarına göre, (dünyanın her ülkesinde doğal olarak aynı yasa vardır), aleni suç ithamı bulunan bu kişinin, (kim olursa olsun, Meclis başkan yardımcısı bile olsa) gözaltına alınmasını “keyfi” ve “yasadışı ve mazur görülemez” diye nitelendirdi. Hatta sanki arka bahçesindeki çoban kulübesine seslenir gibi:
“Eğer biran önce serbest bırakılmazsa bunun bedeli olur...”
Vay vay...
Peki, nasıl ve nereden duyurdu bu küstah tehdidini?
O da bir klasik:
Tivitterdan.
Kuş değil, karga sesi.
(Kargalardan haksızlık ettiğim için özür diliyorum.)
Ama artık emperyalizm; kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın, dünyanın hangi memleketinde olursa olsun, esas o bedelini ödeyecek!
Tarihte olduğu gibi yine biz çatır çatır ödettireceğiz.

KISA HİSSELER

Mayruk: Sokakta şortlara tepkim var

Modacı Yıldırım Mayruk 2019-2020 koleksiyonunu, İstanbul Gümüşsuyu’ndaki atölyesinde defileyle tanıttı. Mayruk’a gazeteciler sormuş:
“Sokak modasını nasıl buluyorsunuz?”
“Şimdiki yıldızlar şık mı?”
“Sokakta şortlara tepkim var. 18 milyonluk bir şehirde yarısı meydanda olan popoyla gezilmesi çok ters. Oyuncuların tarzını da beğenmiyorum. Bizim zamanımızdaki şıklık bitti.”

Menüde maklube

Yusuf Aslan Ataş: “Mazbatayı aldıktan sonraki iki hafta cuma namazını kaçırıvermişti, ama olsun o da insan. Yarın öğlen görürüz cami çıkışında.” diye yazmıştı.
Değişik yerden ses geldi.
“Ekrem İmamoğlu, iftarını Eyüpsultan Çırçır Mahallesinde, Meltem ve Ahmet Kandil çiftinin evinde açtı. (...)Aile, ezan okunmasının ardından iftar duasını İmamoğlu’nun okumasını rica etti. Aileyi kırmayan İmamoğlu’nun duasının ardından iftar açıldı.”
Haberin altına şunlar not düşülmüş:
-Canan hanım nerde gelmemiş mi iftara..
-Tanıdık geliyor bu haberler.
-Takiyeye devam, senaryo hazır, yok aile rica etmiş. Din ayağına oy almak için yapılan ucuz numaraları Ekrem Bey’de repertuarına eklemiş.
-Biz bu filmin Edoğanlısını gördük zaten. İkinci kez izleyince sıkılıyoruz.
-Menüde maklube...

Tayfun Işık: Kime karşı, nerede duruyorsunuz

Sosyal medyada bir rastlantıyla okudum. İçten ve dürüst ve de sebep-sonuç ilişkisi doğal kurulmuş.
Tayfun Işık şöyle diyor:
“Vatan Partisi’nin seçime girmesi, ileride Türkiye’de yaşanacak değişikliklerde bulunduğu tarafın not edilmesi için olabilir mi? Alınan oy sayısı değil, bugünlerde kimlere karşı nerede durdukları önemli.
Eskiden ben de kızardım oy bölüyorlar diye, ama dikkatli takip edince son 20 yıldır en doğru politikayı onlar yapmış. Daha fazla oy toplamak için duruşlarından ödün vermemişler. Yeri gelmiş kumpaslar ile hapislere atılmışlar, ama yine de vatan sevgilerinden, doğru bildiklerinden vazgeçmemişler. Ben bu insanlar var iken, iki oy için HDPKK ile işbirliğine gidenlere mi oy vereyim?”

CHP’nin söylemlerine kim karar veriyor

Kılıçdaroğlu’na sormuşlar, “Nasıl bir propaganda süreci izleyeceksiniz?” diye. Yanıtı:
“Yol haritası şöyle; kim İstanbul’un hangi bölgesinde çalışacak, yani birincisi yol haritası nasıl olacak, iki söylemler ne olacak. Bununla ilgili özel bir çalışma yapıyoruz. Bu da kısa süre içerisinde biter. Bu çalışmayı parti dışından bir gruba, bir şirkete yaptırıyoruz.”
Şu son cümle beni öyle tedirgin ediyor ki... Haksız mıyım??

Özür Notu: Şimdi yazıyı bitirince fark ettim. Anneler gününüzü kutlamayı unuttum. Ama anaları şu günlerde Türkiye’nin gündemi daha çok ilgilendiriyor. Beni mazur göreceksiniz biliyorum. Bu hafta Yeni Ufuklar’da engelli çocuk anneleri konuğum.

İVME-R’e başarılar!

ODTÜ’de 15 Nisan’da Uzay ve Hızlandırıcı Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (İVME-R) kuruldu. 7 Mayıs’ta kendisini uzaktan uzağa, ama çok yakından büyük onurla izlediğim Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. M.Bilge Demirköz müdür olarak atandı. Amaçlarını şöyle açıklıyorlar:
“İVME-R; Türkiye’nin uzay ve hızlandırıcı konusunda ortaya koyduğu ulusal hedeflere, bilimsel, teknolojik ve ekonomik dışa bağımlılığı en aza indirgeyerek ulaşabilmesi ve geliştirilecek özgün teknolojilerle dünya pazarında pay ve söz sahibi olabilmesi için, ulusal bilimsel ve teknolojik gelişimi destekleyecek bir uzmanlık merkezi olmak.
“Uzay ve hızlandırıcı teknolojilerine yönelik analiz, tasarım, test, devreye alma ve entegrasyon çalışmaları yaparak bu alanlarda Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmak.”
“Türkiye’de uzay ve hızlandırıcı teknolojileri alanında çalışan genç araştırmacılar için cazibe ortamı yaratarak beyin göçünü azaltmak, böylece yurt dışında bu alanda çalışanların ülkeye dönüşü için olanak yaratarak bu alandaki nitelikli insan gücü ihtiyacını gidermeye katkı sağlamak.”
Fotoğraftaki gençlerimizin yüzünü tek tek inceledim...
Geleceğe öyle güzel bakıyorlar ki...
Ayağa kalktım ve alkışladım!
Ve güvenle yerime tekrar oturdum.