Esad’a el uzatmak: Tarihî mecburiyet


Önümüzdeki Cuma, hemen öbür gün Türkiye, İran ve Rusya liderleri, Tahran’da toplanıyor.
TARİHİ FIRSAT
PKK, YPG ve PYD’yi kökünden temizlemek için, tarihî bir fırsat önümüzdedir. Suriye devleti, kendi ülkesindeki terörün sonunu getiriyor. Suriye Ordusu, toprak bütünlüğünü sağlamak için son harekâtlara girişmektedir. PKK, YPG, PYD ve DEAŞ terör örgütleri, ABD’nin stratejik piyonlarıdır. Bu gerçeği, bizim kadar Beşar Esad da bilmektedir ve bize bunu defalarca belirtmiştir. Daha önemlisi uygulamadır. Suriye kendi toprak bütünlüğünü sağlamada kararlı bir savaş yürütüyor ve Esad yönetiminin federasyon gibi planlara teslim olma olasılığı yoktur.
Suriye’nin toprak bütünlüğü, en çok Türkiye’yi ilgilendiriyor. Bu konuda İran, Irak ve Rusya, bizden sonra gelir. ABD-İsrail planlarında bugün birinci hedef Türkiye’dir. Doğu Akdeniz’i de hesaba katarsak, Ege’den İran-Arap Körfezi’ne kadar uzanan insanlığın ön cephesinde, en yakıcı tehditle karşı karşıya olan ülke, Türkiye’dir.
Bu koşullarda Türkiye’nin asla vazgeçemeyeceği birinci müttefiki Suriye’dir.
İki ülkenin toprak bütünlüğü birbirine bağlanmıştır.
İki ülke terörden kurtulmak için birbirine muhtaçtır.
Türkiye’ye sığınan milyonlarca Suriyelinin vatanlarına dönmelerinin koşulları doğmuştur.
İki ülkenin ekonomik gelişmeleri de el ele olacaktır.
TEK SEÇENEK
En önemlisi, üç gün önce Fransa Dışişleri Bakanı Le Diran’ın da belirttiği gibi, Suriye’nin bütünlüğünü sağlayacak tek seçenek, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’tır. Bütün dünya bunu görüyor. İkinci İsrail projesi için Suriye’yi bölmeye kalkan ABD ve İsrail de bunu görüyor. İsrail’in Beşar Esad’ı hedef alması, en güçlü uyarıdır.
Batı Asya’da iki cephe var. Biri Batı Asya ülkelerinin cephesidir. Karşıda ise, ABD-İsrail ekseni bulunuyor. Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinin bazıları şimdilik o cephedeler. Bugün Beşar Esad düşmanlığında ısrar, İsrail ile cephe tutma anlamına gelir.
Türkiye için, bu saflaşmada Suriye, Irak, İran ve Rusya’nın bulunduğu Batı Asya cephesinde yer almak dışında bir seçenek yoktur. Türkiyemizi hedef alan tehditler, yalnız Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki ABD güdümlü terör örgütlerinden gelmiyor. ABD ve İsrail, destroyerlerin namlularını Doğu Akdeniz’de de Türkiye’ye çevirmişlerdir. Mavi vatanımız da tehdit altındadır.
Suriye ve Mısır, Doğu Akdeniz’de Türkiye’den sonra en geniş kıyıları olan ülkeler. Bu ülkelere yan bakan bir hükümet, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi çok tehlikeli durumlara sürükler. Doğu Akdeniz’deki zorlukların bedeli, Ege ve Doğu Akdeniz’le sınırlı kalmaz, ta Diyarbakır ve Hakkari’ye kadar vatan bütünlüğünü tehlikeye atar. Bugün Beşar Esad düşmanlığında ısrar, İsrail ile cephe tutma anlamına gelir.
TARİHÎ MECBURİYET
Bu koşullarda hiçbir yönetim Türkiye’yi ABD-İsrail cephesine sürükleyemez. Bu saptama Tayyip Erdoğan hükümeti için de geçerlidir. O nedenle Türkiye’nin Beşar Esad’ın değil de Trump ve Netanyahu’nun yanında cephe tutması olasılığı bulunmuyor. Ama şu olasılık vardır: Tayyip Erdoğan hükümeti Esad düşmanı saplantılarını sürdürürse, tarihsel fırsat kaçırılır, Türkiye en yakın müttefiklerinin güvenini kaybeder ve fatura Mehmetçiğe çıkar.
Bu koşullarda Beşar Esad ile birlikte terörü temizlemek, yalnız Türkiye için değil, Tayyip Erdoğan hükümeti için de tek seçenektir. Evet tek seçenek. Çünkü Türkiye, Beşar Esad düşmanı bir yönetimi sırtında taşımaz. Tayyip Erdoğan yönetiminin takıntıları yüzünden Türkiye, hem güvenlikte hem de ekonomide çıkmaza girmez.
Hiç kimse, Türkiye’yi kendisine mecbur sanmasın. Türkiye, kimseye mecbur değildir. Herkes, Türkiye’ye mecburdur. Beşar Esat düşmanlığında ısrar eden bir Tayyip Erdoğan yönetimi, hem de bugünkü ekonomik koşullarda hızla halkın itibarını kaybeder ve Türkiye demokratik yollardan vatansever bir hükümet seçeneği üretir.
Bu nedenle Cuma günü toplanacak Tahran Doruğunda Sayın Cumhurbaşkanının önünde tarihî bir fırsat bulunmaktadır. Ama yalnız tarihî fırsat değil, tarihî mecburiyet!
ANAHTAR ÜLKE
Sayın Tayyip Erdoğan da herkesten iyi biliyor ki, Suriye dostluğu İran, Rusya ve hatta Çin ile güvenli ilişkilerin de anahtarıdır. Bu ülkelerle en üst düzeyde görüşmeler yapan Vatan Partisi olarak hep şu gerçekle karşılaştık: Türkiye’nin müttefikleri, Türkiye’nin güvenilirliğini Suriye siyasetinde sınıyorlar. Beşar Esad düşmanlığına Türkiye’nin çıkarları açısından hiç kimse anlam veremiyor.
Tahran’daki masaya Esad karşıtı olarak oturan kaybeder. Kendisinin zor duruma düşmesi bir yana, Türkiye kaybeder. O nedenle yaşadığımız sürecin şakası yoktur.
Türkiye, önündeki tarihî mecburiyeti tarihî bir fırsat olarak değerlendirecek birikime sahiptir.