Eski tas-eski hamam aynen yola devam!

31 Mart yerel seçimlerinde Türkiye’nin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel olarak neredeyse bütün önde gelen şehirlerini, AKP iktidarı kaybetti.
Ardından, akla ziyan, hukuk ve vicdana açıkça aykırı bir şekilde, İstanbul seçimlerinin iptali ve yenilenmesinden sonra da 23 Haziran’da, eşi görülmemiş çok ağır bir yenilgi aldı ve hezimete uğradı.

Bunun üzerine T. Erdoğan ve AKP sözcüleri sonuca saygılı olduklarını ve milletin verdiği mesajı aldıklarını beyan eden konuşmalar yaptılar.

Ama gelin görün ki bugün itibariyle aldıklarını söyledikleri mesaj, “-eski tas eski hamam durmak yok yola devam...” şeklinde olmalı ki aynı partizan, kayırmacı, ihvancı ve popülist iş, uygulama ve politikaları sürdürüyorlar.

19 Mayıs’ta, ‘Türkiye İttifakı’ diyerek ortaya koydukları yapıcı ve uzlaşmacı anlayış ise sözde kaldı. Özde ise yine yeniden hem ekonomide hem de dış politikada eski, denenmiş ve başarısız olmuş eylem ve söylemlerini sürdürüyorlar ne yazık ki.

Örneğin, İstanbul seçimleri sonrasında aldıkları ilk mesaj, Merkez Bankası Başkanını, usul ve mevzuata uygun olmayan bir biçimde ve görev süresi dolmasına 9 ay kala görevden almak oldu.

Böylece faizlerin emir-komuta ile indirilmesi mesajını almış oldular herhalde.

Üstüne de savaş ve afet koşullarında kullanılacak Merkez Bankası ihtiyat akçesine el koydular, böylelikle ilk mesaj alınmış oldu.
Ekonomiyi üst üste 2 çeyrek yıldır küçülten, milli gelirimizi azaltan ve resmen resesyona sürükleyen Damat Bakan ve ekonomi yönetimiyle de durmak yok yola devam diyerek, İstanbul seçimlerinde yedikleri 800.000 oy farkının verdiği mesajı aldıklarını göstermiş oldular.

İddialı bir biçimde, koca koca işadamlarını sıraya dizerek “PowerPoint” sunumlarla ilan ettikleri YEP ve Bütçe hedeflerinin 2019 yılsonu için öngördükleri 80 milyar TL’lik bütçe açığını, yılın ilk yarısında vererek (78.6 milyar TL) popülist harcamalara ve gösterişli beton yatırımlarına aynen devam mesajını da aldıkları anlaşılıyor.

Bir yandan 15 Temmuz kanlı ve hain darbe girişimini sanki kendi himayelerinde büyütüp, devleti teslim ettikleri dinci-Amerikancı FETÖ’nün yapmasına fırsat vermemişler gibi, zeytinyağı gibi üste çıkıp şov yaparlarken, öte yandan FETÖ’nün siyasi ayağının bugünkü partileşme çalışmalarına bizzat kendi tutumlarının cesaret verdiğini kimsenin görmeyeceğini sanıyorlar.

Binali Yıldırım’ın darbenin hemen ertesi günlerinde, Kemal Kılıçdaroğlu’na FETÖ’nün siyasi ayağını yani kimlerin Bakan yapılacağını da içeren kitapçıktan haberi olup olmadığını sorduğunun da unutulduğu mesajını almışlar belli ki 800.000 fark yedikleri İstanbul seçimlerinden.

Son olarak gösterilebilecek örnek ise Pir Sultanlar diyarı Sivas’ta, “İstiklal Caddesine” ihvancı-laiklik ve Atatürk düşmanı Müslüman Kardeşlerin liderlerinden “Mursi”nin isminin verilmeye çalışılmasıdır.

Bununla beraber Suriye’de, İdlib’de sivil halkın arasında onları kalkan olarak kullanan El-Nusracı, ÖSO’cu ve IŞİD’ci yobaz ve siyasal İslamcı silahlı çete sürülerinin, Suriye ile işbirliği yapılmayarak, ABD’nin de işine gelecek şekilde hâlâ himaye edilmesine ve de fiilen koruma altına alınmasına yarayan politikalarda ısrar ve de inat edilmesi de yerel seçim yenilgisinden çıkardıkları başka bir mesaj olmalıdır sanırım.

Hâlbuki ekonomide durum çok vahim. Hâlâ mali ve siyasi aflarla, popülist harcamalarla, batık yandaş şirketlerin risklerini bankacılık sektörünün üzerine yıkarak adeta bir finans krizine davetiye çıkarmaya çalışarak, işsizliğin-enflasyonun görülmemiş boyutlara çıkmasına neden olarak, 3.5 milyon insanımızın tüketici kredileri ve kredi kartlarından dolayı yasal takibe uğrayarak icralık olmalarına rağmen tasarruf yerine tüketimi körükleyerek, ehliyetsiz, liyakatsiz, biatçı ve cemaatçi kadroları bürokrasiye doldurarak, sanki yerel seçimlerde ağır yenilgiye uğrayan başka bir iktidarmışçasına yola devam etmeye çalışıyorlar.

Türkiye bu zihniyet ve kadrolarla, 4 yıl daha ne ekonomisini ne de dış politikasını kolay kolay düzeltemez.
Bu gidişat ekonomik krizi derinleştirir ve uzatır.
Halkın yoksullaşmasını ve işsizliğini artırır. Dış borçların çevrilmesini güçleştirir, yeni dış kaynak sağlanmasını zorlaştırır ve pahalılaştırır.

Görünen köy kılavuz istemez. İster istemez erken seçim koşullarını gündeme getirir.
Artık ekonomide uyarı ve tavsiyelerimizin hiçbir biçimde karşılık bulmadığını ve bulamayacağını anlamış bulunuyoruz.
Bu kafa ve zihniyetin, bu manada düzelmesi yani iflah olması çok ama çok zor görünüyor maalesef.