FETÖ’nün ekmeğine nasıl yağ sürülür?

“Devlet adına dava adamlığı yapacak kahraman karakterli kişiler, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Devrimci Karargâh, Amirallere Suikast, Fuhuş ve Casusluk, Atabeyler, Uyuşturucu Baronu gibi davalarla Silivri, Metris, Maltepe, Buca, Mamak cezaevlerinde çürütüldüler, ölüme terk edildiler, çünkü Cemaat onlardan korkuyordu.”
“Türkiye’nin asker, polis, gazeteci, siyaset adamı, işadamı gibi en deneyimli, yetişmiş insan gücünü cezaevlerine tıktılar. Ergenekon Davası’ndan tutuklanıp cezaevine gönderilenlerin yaş ortalaması 58’dir. Dünyada bu yaş ortalamasına sahip hiçbir örgüt görülmemiştir.”
Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan “İN” adlı kitabında böyle diyordu.
Sabri Uzun şimdi gözaltında. Gerekçe, Uzun'un sosyal medya hesabındaki paylaşımlarıyla “cumhurbaşkanına hakaret, terör örgütü propagandası yapmak ve örgüte yardım.” “Örgüt” dedikleri

FETÖ!
FETÖ ile ilgili ‘’İN’’ adlı kitabın yazarı Uzun, son paylaştığı bir tweetinde, ‘'Sn. İmamoğlu; İBB Bşk. görevin hayırlı olsun. İnşallah, oğlum sıfırla demezsin. 750 milyon liralık saat takmazsın. 7 adet para kasan ve para sayma makinen olmaz. Allah şaşırtmasın'' demişti.
Sabri Uzun, bir başka paylaşımında ise ‘'ÖSYM eski Bşk Ali Demir, FETÖ'den tutuksuz yargılanacak. Peki, Ali Demir kararnamesini imzalayanların ifadeleri alındı mı? Garipler cezaevinde, muktedirler evlerinde olursa böyle FETÖ ile mücadele olmaz'' diye yazmıştı.
Emniyet istihbaratının kilit ismi Uzun kitabında, FETÖ’nün örgütlenmesini, eylemlerini, yasadışı tertiplerini somut olaylara dayanarak çarpıcı bir biçimde anlatıyordu.

KİTAPTA NELER VAR?
359 sayfalık “İN”deki bazı bölüm başlıkları şöyleydi:
“Kuleli Askeri Lisesi’nde Cemaat Örgütlenmesi”, “Hanefi Avcı, Karınızın Telefonunu Dinliyor!’ Yalanıyla Hükümeti Kuşatma Operasyonu”, “Van’dan Ankara’ya Getirilen PKK Minibüsü”, Arınç’a Suikast Yalanı, Kozmik Oda Kumpası”, Terör Şubesi’nin ‘Fuhuş’ Operasyonu”, “Telefonu Dinlenen Başsavcı”, “Tuncay Güney Kimin Adamı?”, “Baykal Olayı’nın Perde Arkası”, “Ergenekon Şeması’nın Ortaya Çıkışı”, “Polislere Kurulan Tuzaklar”, “Hrant Dink Cinayeti ve Cemaat”, “Zekeriya Öz ile Görüşen Kadın.”

BAYKAL OLAYI’NIN PERDE ARKASI
FETÖ’nün en önemli kumpaslarından biri, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın özel hayatıyla ilgili gizli kamera görüntülerinin medyaya servis edilmesiydi. Uzun, kitabında tertibi şöyle anlatıyor:
“Bu görüntüler Deniz Baykal’a Cemaat’in bir imamı tarafından, sanki kendilerinin hiç ilgisi yokmuş gibi gösterildi, ‘Bize böyle bir kaset verdiler ama yayınlamıyoruz’ vb. denildi ve Baykal’ın da sonradan bu nedenle teşekkür etmesi sağlandı. Hatta ‘Varan 1’ kasetinden sonra ‘Varan 2’ ve ‘Varan 3’ kasetlerinin varlığından bahsedildiğini ve Baykal’ın bu yöntemle ‘teslim alındığını’ da düşünüyorum.”

KASETİ KİM GETİRDİ?
Sabri Uzun şöyle devam ediyor:
“Hanefi Avcı, 24 Aralık 2014’te Habertürk televizyonundaki programda Ruşen Çakır’ın sorularını cevaplarken, ‘Başbakan etrafında Cemaatçi arıyorsa, Baykal görüntülerini kendisine kim getirdiyse ona baksın’ dedi. Avcı’nın dikkat çektiği husus önemli. Çünkü olayın şu şekilde olduğu kanısındayım: Deniz Baykal’a söz konusu kaseti ilk götürenler Cemaat’in polisleri değil, bir gazeteci. Böyle bir durumda polis kullanmazlar.”

“KRAVAT KAMERA”
Uzun devam ediyor:
“Oysa Recep Tayyip Erdoğan’a götüren, Cemaat’in Emniyet imamlarından biri. Görüntüleri bilgisayarla götürüyorlar. Başbakan’a ve bilgisayar başında izlerken hem aletin kamerasından hem de “kravat kamera” yöntemiyle değişik açılardan görüntülerini kaydediyorlar. Sonra bu görüntüleri de servis ediyorlar. Yani bir kasetle hem Deniz Baykal’a hem de Recep Tayyip Erdoğan’a kumpas kurulmuş oluyor, üstelik her ikisinde de ‘masum’ rolü oynanıyor.

SAHTE ŞEMA HAZIRLAYAN ŞUBE MÜDÜRÜ
Sabri Uzun şöyle yazıyor:
“Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir şube müdürü, İstanbul’a gidip, Selim Berna Altay ve Fikret Seçen adlı savcılarla görüşmüş; sonra da kendine göre bir şema çizip, Genelkurmay Başkanlığı’nın Dink cinayetiyle bağlantısı olduğunu iddia etmişti!
“O şube müdürünün kimliği ortaya çıkartılmalıdır. Aynı şube müdürü, Ergenekon Örgüt Şeması’nı çizip, düzmece örgüt yaratan kişidir. Hrant Dink cinayetinden üç gün önce evinde toplantı yapılan kişidir. Yeniden soruşturulmalıdır. Bu cinayet, TSK aleyhine bir hava yaratmak için işletildi denilebilir.”

SAHİBİ OLMAYAN ŞEMA
Dink suikastının üzerinden daha on gün geçmişti ki, iki şema dönemin Başbakanı Erdoğan’a sunuldu. Şemalar, sözde suikast sanıkları arasındaki “telefon trafiğini” gösteriyordu. O şemalarda yer alan bazı isimler şunlardı: Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Doğu Perinçek, Ferit İlsever, Levent Göktaş, Kemal Kerinçsiz, Şener Eruygur, Tuncay Özkan, Mustafa Özbek, Behiç Gürcihan, vb…
Bu şemalarda Ergenekon dalgalarında tutuklanacak ve hüküm giyecek olan tam 25 kişinin adı vardı. Tutuklanacak olanların listesi çıkarılmış, “Dink şemasına” yerleştirilmiş ve Başbakan Erdoğan’a sunulmuş bile!
Bu şemalar Ali Bayramoğlu aracılığıyla Dink’in ailesine de ulaştırıldı. Şemalar Dink ailesinin avukatı K. Deniz Tuna tarafından Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e iletildi. Ergenekon dava dosyasına böyle girdi. Bazı gazeteciler, bu belgeleri hiç sorgulamadan, “acaba doğru mu?” diye sorma ihtiyacı duymadan yayınlamakta sakınca görmediler. Bunlar arasında gazeteci Nedim Şener de vardır!