Fransız halkı yeniden ayağa kalkıyor

Bu hafta Fransa grev ve eylemlerle sarsılacak. 17 Ocak’ta Öğretmenler ve Milli Eğitim çalışanları, 18 Ocak’ta demiryolu çalışanları, 19 Ocak’ta 8 sendikanın çağırısıyla tüm sektörler ve 21 Ocak’ta Boyun Eğmeyen Fransa partisinin çağırısıyla Paris’te büyük yürüyüş olacak. Ve yeniden eylemlere başlayan Sarı Yelekliler hem sendikaların düzenlediği bu eylemlere katılacak hem de sosyal medyada örgütlenerek Fransa’nın her yerinde eylem yapacaklar.

Bütün bu grev ve eylemler en başta Macron iktidarının erken emeklilik yaşını 62’den 65’e çıkarmasına (zamanında emeklilik yaşı 67), alım gücünün düşmesine ve hayat pahalılığına karşı yapılacak.

Aslında 2022 sonbaharında polisler, sağlık çalışanları, öğretmenler, demiryolları işçileri, petrol rafinerileri çalışanları yaygın bir şekilde grev ve gösteriler yapmıştı.

Ocak ayında Macron’un emekli reformunun yeniden gündeme getirilmesiyle grev ve eylemler de başladı. Kovid-19 salgının kitlelerde yarattığı geri çekilme ruhu artık geride kaldı. Çalışanlar ve sendikalarda büyük bir kararlılık gözleniyor.

AVRUPA’NIN YAKICI SORUNU EMEKLİLİK

İflas eden kapitalist sistemin en büyük mağdurları işsizler, düşük gelirli çalışanlar ve özellikle de emekliler. Ömrünün 40-45 yılını emeği ile çalışmaya vermiş, bu süre içinde payına düşen emeklilik primi otomatik olarak maaş bordrosundan kesilmiş emekliler ve emekliliği yaklaşanlar, geleceklerine endişe ile bakıyorlar.

2008 mali krizi ile belini doğrultamayan Avrupa, 2020-2021 Kovid-19 salgını ile ekonomileri ağır bir darbe aldı. 2022’de ABD’nin peşine takılarak Rusya’ya karşı uyguladıkları yaptırımların sonucunda ortaya çıkan enerji krizi Avrupa ülkelerinin ekonomilerini darmaduman etti.

Doğum ve ölüm oranlarının düşmesiyle yaşlı bir topluma dönüşen Avrupa, artık emeklilerinin maaşlarını ödemekte zorlanıyor. Örneğin Fransa’nın 29 milyon çalışanı ve 17 milyon emeklisi var. Çalışanların ödediği primler emeklilerin maaşlarını ödemeye yetmiyor. Emeklilik kasası sürekli açık veriyor. Bu açık her yıl artıyor. Aynı zamanda Fransa borç batağında. Bütçesini denkleştiremiyor, sosyal sigortalar ve işsizlik kurumları iflas derecesinde açık veriyor. 2030 yılında emekli sayısının 3 milyon artarak 20 milyonu bulacağı öngörülürken, çalışanların sayısının sadece 1 milyon artarak 30 milyon olacağı hesap ediliyor.

Tıkanan sistem çareyi çalışma süresini artırmada buluyor ve “reform” üzerine “reform” yapmayı gündeme getiriyor. Çalışanlardan emeklilik primi tıkır tıkır kesilirken, Patronların kurumlar vergisi ve sosyal prim ödemelerinden kaçırdıkları miktar milyonlarca avroyu buluyor. Sistem krizin yükünü çalışanlara yüklemek istiyor. Patronların sosyal prim ödemelerindeki payı sürekli düşerken, işçilerin payı sürekli artıyor.

1945-1975 tarihleri arasında yaşanan “bolluk dönemi” 1974 petrol kriziyle sona erdi. 80’li yıllarda ABD’nin Avrupa’yı da içine çeken küreselleşme ve neoliberal saldırılardan en çok nasibini alan çalışan kesim oldu. Genel olarak sosyal haklara yapılan saldırılarda en çok emeklilik sistemi yara aldı.

MEZARDA EMEKLİLİK

Fransa 30 yıldır boşalan emekli kurumlarının kasasını doldurmak için, çalışma süresini uzatan bir reform peşinde oldu. 1995’de Alain Juppé hükümetinin “Sosyal Güvenlik Reformu” paketi ile işçi sınıfının 150 yıllık kazanımları yok edilmek istendi. Kasım-Aralık aylarında 6 hafta boyunca milyonlarca çalışan sokağa döküldü, yürüyüşler ve grevler yaparak hükümete korkulu günler yaşattı. Paket geri çekildi. Juppé’nin başaramadığını 2010 yılında Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy başardı. Erken emeklilik yaşı 60’dan 62’ye, tam maaş emeklilik yaşı 65’den 67’ye çıkaran yasayı onayladı. İki ay boyunca milyonlarca çalışan grev ve eylemlerle Fransa’yı sarstı ama Sarkozy’nin reformunu engelleyemedi. Bu yetmedi. François Hollande da yeni reformlarla süreci devam ettirmek istedi. İşçi haklarına saldırıda bazı başarılar elde etti ama emekliliğe dokunamadı.

2017’de Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron yeni bir “emekli reformu”nu gündeme getirdi. Erken emekli yaşını 65’e çıkarmak istiyordu. Tam maaş emeklilik yaşı ise 67 olacaktı. Ama Sarı Yeleklilerin duvarına çarptı. Pes etmedi 2022’de yeniden seçildiğinde emekli reformunu yeniden gündemine aldı.

Reformu Meclis’te geçirecek bir çoğunluğu yok. Meclis’te muhalefet, sokakta işçi sendikaları direniyor. Macron’un azınlık hükümeti ancak Sarkozy’nin partisi Cumhuriyetçilerin desteğini alırsa tasarıyı meclisten geçirebilir. Alamazsa Anayasanın hükümete verdiği yetkiyle 49-3 maddesine dayanarak tasarıyı Meclis’e sunmadan geçirmeyi planlıyor. Muhalefet ancak gensoruyla hükümeti düşürerek bunu önleyebilir. Macron ise bu durumda Meclis’i fesh etme tehdidini savuruyor.

Salgın ve enerji krizi öncesi durumla bugünü karşılaştırdığımızda çalışanların ve emeklilerin durumu çok daha kötü. Önümüzdeki dönemde Sarı Yelekliler Hareketinden daha güçlü ve örgütlü bir kalkışmanın olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hele bugün enerji krizinin yarattığı yıkımın sorumlusu olarak Rusya’ya karşı yaptırımlar, Ukrayna’ya yapılan destekler ve bütün bunların arkasında NATO’nun görülmesi bu eylemlerin siyasallaşacağının da işareti.