Gösteri toplumundan kesitler: ATAM Çekimdeyiz!

Guy Debord, “Gösteri Toplumu” adını veriyor günümüz postmodern toplumuna. Gösteri Toplumu’nun girişinde ise Feuerbach’ın Hıristiyanlığın Özü kitabının ikinci baskısının önsözünden bir alıntıya yer veriyor. Bu alıntıda şöyle diyor Alman filozof:

Çağımızın… tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur. Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir.”

Yaşanmış olan her şeyin artık bir temsil olduğunu söyleyen Debord ‘Gösteri’yi, “Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür” şeklinde tanımlar.

Elbette “Gösteri” denilen kavram, bugünkü ideolojik hegemonyanın doğrulanması ve kabulünün pekiştirilmesidir. Bir bakıma insanlığın bugüne kadar kanıyla canıyla yarattığı kültürel ve ahlâki değerlerin yerine algıyı koymaktır. Bu döneme, “post truth” yani “Hakikatötesi” de deniyor. Belki hakikatin reddiyesi de denebilir. İnsanlık daha önceden hakikatin ne olduğunu tartışıyordu. Şimdi ise hakikati reddediyor. Dolayısıyla kanla, canla, emekle yaratılan birikim de ya “iptal” ediliyor ya da yeniden üretilerek mevcut emperyalist hegemonyanın aklanmasında kullanılıyor.

ATATÜRK'Ü TÜKETİM NESNESİ HALİNE GETİRMEK

Atatürk’ü ölümünün 85. yılında andık. Her 10 Kasım’da gerçek Atatürkçülük ile sahte Atatürkçülük -Buna sermaye Atatürkçülük’ü de dahil- daha çok karşı karşıya geliyor.

Bir de sistemin Atatürkçülük’ü var. Sermayenin Atatürk’ü ayrı; neoliberaller ve terör örgütlerinin destekçileri için zaten bir nefret öğesi.

İster sevgi, ister nefret temalı olsun her koşulda bir sahne kuruluyor. Gerçeğin yerine kurgu, hakikatin yerine ise yalan revaçta.

Değerlerin içinin boşaltılması, her şeyin bir tek sermayenin reklamı için ya da günübirlik politikalara toplumun razı edilmesi için kullanılması tam da bu neoliberal hegemonyanın yarattığı atmosfere yakışırdı.

Atatürk’ün savaştığı emperyalizmin küresel propaganda araçları, Atatürk filmi çıkarabiliyor. Yaşasaydı ve ellerinde olsaydı idam edecekleri Atatürk’e film çekiyorlar. Belki de dramatik olarak bir insanı yok etmenin peşindedirler. Çünkü bir insanı öldürmek için cinayet işlemeye gerek yok çağımızda.

LGBT dayatmasıyla bilinen Küresel yayın platformu Disney, Atatürk dizisi çekmişti. Dizinin söz konusu platformda yayınlanmasından vazgeçilmişti.

Eli biraz kalem tutan, isim yapmış yazarlar hemen Atatürk kitabı çıkarıyor. Sonra onu önde gelen yayınevleri yaldızlı ciltlerle satıveriyorlar.

Bütün bankalar, markalar Cumhuriyet’in 100.yılı ve Atatürk temalı reklamlar çekip yayınlıyorlar. Ancak, aynı sermaye sahipleri uluslararası kuruluşlardan kredi dileniyor. Ya da işçiyi kapının önüne koyuyor ya da çiftçinin traktörünü haczediyor. Ne güzel değil mi? İşte gösteri toplumu bunu vadediyor. Algıları baş köşeye koymanın acınası sonucu.

Gösteri toplumu alt kültürlere de teşne. Atatürk’e benziyor diye saatler içinde bir şahsa milyonlar bağışlanabiliyor mesela.

ADD'nin Milas şubesinin düzenlediği bir etkinlikte Atatürk'e benzediği iddia edilen kişi selam verdi. Görüntüler tepkilere yol açtı

Öyle ki, sahte “Atatürk”ler bile ben daha dürüstüm yarışına girip birbirlerini suçlayabiliyor.

İlginç olan toplumun bu gösteriye inanması. Bu tür dolandırıcıların dahi Atatürk değeriyle şahsi çıkar elde edebilmesidir.

Aklıma Levent Kırca’nın skeci geliyor: Kırca, Olacak O Kadar’da yıllar önce Atatürk’ün sermaye tarafından kullanılmasını eleştirmişti.

Her 10 Kasım’da ekranlarda, sosyal medyada tek bir şey görüyoruz:

ATAM ÇEKİMDEYİZ!