Herkesin ihtiyacı ıstakoz!

Zenginlere mahsus “kitsch” yaşam tarzını da sevmiyorum, gösterişi de. İnsanın yiyip içtiğini, giyinip kuşandığını veya malını mülkünü sergilemesini de hiç doğru buluyorum. Ancak şu ıstakoz konusunda işin tadı gerçekten kaçtı.

Bir milletvekilinin yediği ıstakozdan siyasi analiz veya ideolojik sonuç çıkartmaya çalışmak, bana aşırı derecede zorlama geliyor. Bazı arkadaşlar nerdeyse, “Ak Parti seçimi ıstakozlar yüzünden kaybetti” diyecek!

Oysa öte yanda gerçekten konuşmamız gereken tuhaf şeyler oluyor.

Bolu Belediyesi, yabancı öğrencilere fahiş bilet fiyatı uygulayacağını duyuruyor. Bir adım sonrası -ABD’nin ırkçı döneminde olduğu gibi- koltuklara “beyazlara mahsustur” yazmak olabilir!

Antalya’da korkunç bir teleferik faciası yaşandı, CHP’li belediye birinci dereceden sorumlu ama sağa sola suç atmakla meşguller.

İstanbul’un göbeğinde bir kulüpte 29 işçi öldürüldü. Asıl sorumlu İBB ve Beşiktaş Belediyesi ama hiç oralı olmuyorlar.

Saraçhane medyası, ıstakoz konusunun üzerine tepiniyor ama, bu konulardan hiç söz etmiyor! Ya da misal, İsmail Saymaz’ın, 2020 yılında İmamoğlu’ndan (o günkü rakamla) 25 bin TL değerinde bir tabloyu “hediye olarak” almasını hiç kimse gündeme getirmiyor!

Anlaşılan o ki ıstakoz CHP tarafında arsız propagandanın malzemesi oluyor. Ak Parti tarafında ise siyasi hesaplaşmaların bir aracı….

İnsan “herkesin nasıl da ıstakoza ihtiyacı varmış” demeden edemiyor!

EN İYİ YOLLAR, EN KÖTÜ HAYAT

Avrupa ölçeğinde baktığımızda Türkiye, en iyi yollara sahip olan ülkelerden biri. Son yirmi yıla nerdeyse Almanya kadar güzel yollar yaptık.

Ancak yollardaki düzelme bizim otomobil kullanma alışkanlıklarımızı iyileştireceğine daha da kötü hale getirdi. Kaza oranlarında düşüş var ama, bunun asıl sebebi yol ve otomobil güvenliğinin yükselmesi. Yoksa aşırı hız ve şerit ihlali gibi suçlar, adeta “trafiğin kuralı” haline gelmiş durumda.

Bayram seyahati boyunca o kadar çok trafik kuralı ihlaline tanık oldum ki bu işin ceza ile bile çözülemeyeceğini düşünmeye başladım. Hız sınırlarına uymayanlar, alkollü araç kullananlar, şerit ihlal edenler, hatalı sollayanlar, trafik ışıklarını kavşakları falan umursamayanlar, yayaları taciz edenler… Avrupa’nın en iyi yolları üzerinde adeta bir trafik cangılı kurmayı başarmışız!

Gözümün önünde kaç ölümcül kaza kıl payı atlatıldı bilmiyorum. Bakanlığın açıkladığı rakamlar, pek çok kazanın ucuz atlatılamadığını, bu kazalarda 66 insanımızın öldüğünü, 8 binden fazla kişinin yaralandığını söylüyor. Her bayramda, her tatilde milletçe kendi canımıza kast ediyoruz, farkında değiliz.

O kazalardan biri de Malatya Darende’de oluyor. Bingöl’den Ankara’ya dönen lüks bir otomobil, bölünmüş yolun karşı tarafında geçip bir başka otomobile çarpıyor. Lüks otomobile pek bir şey olmuyor ama diğer araçta bulunan aynı aileden üç kişi ölüyor. Konu çok basit, lüks araç aşırı hızlı ve şerit değiştirmenin de ötesine giderek karşı yola geçiyor. Diğer otomobil, -keskin virajlı yolda olması gerektiği gibi- tahminen 50-60 km ile seyahat ediyor. Hayatını kaybeden sürücü Batuhan Yılkınç’ın mesleği ambulans şoförlüğü, yani deneyimli birisi. Trafik canisi Cihangir Aydın ise söylendiğine göre “arkası sağlam”, zengin biri. Daha önceki bazı olaylarda zenginlerin paçayı yırttığını bilen insanlar, “ya yine adalet yerini bulmazsa” diyerek kaygılanıyor.

“BMW’de bir şey yok, Tofaş kağıt gibi olmuş” diyerek konuyu mizah malzemesi yapan sosyal medya ahlaksızları ise konunun bir başka boyutu. Sosyal medya bizi gerçeklerden o kadar koparmış, o kadar kara vicdanlı bir hale getirmiş ki en trajik konuları bile mizah malzemesi yapabiliyoruz.