İnsansız dünya aracı

İletişim teknolojisi tüm araçlarda dakika başı yenilediği yazılımlarla durmadan kendini ve yaşamı çöp iletiyle donatıp insanı gerçeklikten yalıtıyor, sanal ortamlarda iletişimsizliğe, zekâmızı dijital cezaevine kapatıyor. Yenilerin küllerinden o kadar hızlı yenilik doğup küle dönüyor ki, çoğu, klasörden çıkamadan çöpe atılıyor. Ceptelinizden Google’a dalıp Yapay Zekâ (YZ) görseli istediğinizde, şu gün itibarıyla size 625 bin ürün sunuyor. Kendinizi bir anda Baudelaire’in afyon büyülü yapay cennetinde sonsuz yitik buluyorsunuz. Şöyle bir bakıp geçseniz ömrünüzden bir o kadar saniye yakıyorsunuz... Demeye kalmıyor, 7 / 24 ölçüsüyle, bir hafta boyunca gözünüzü kırpmadan YZ görseli taramanız gerekiyor... Kimilerini ilginç bulup fareyle bir iki dürteyim derseniz karşısında birkaç haftayı heba etmelisiniz. Kafanızdaki soru ya da tasarıma göre bir sözcük ekleyerek tarama süresini kısaltmak istediğinizde, o da, “bunu mu istediniz” deyip düzelterek ikide bir başa döndükçe sizi cennette cinnete sokup yamyassı edecektir.
BU BİR DİSTOPYA DEĞİL
İnsanoğlu şu sonsuz evrende ne olup bittiğini anlama merakıyla kendini teknolojinin ve hızın büyüsüne kaptırdı gidiyor. Sanki bütün gizleri yarın çözecek ve Arşimet’in aradığı manivelayı bulmuşçasına evreni yapay ve kobay zekâyı tıklayınca istediği yöne, hep tanrıya sürecek. Hani bunu bize çok güçlü bir olasılık gibi sunan bilimkurgu filmlerine bakılırsa natürmort güzelliklerin bile tüketildiği bir dünyada, dahası bütün uzayda bir ömürlük yaşam boyu çeliğin dijital ışıltısına razı olduğumuz Yeni Ortaçağ’la insanlığa sonsuz kara delik cennetini bütün teknolojik şaşaasıyla bahşedecek. Ve o görkemli tekno uzayda bir gül yaprağını tek bir kez görüp koklayamadan, YZ çağında bir dijital sadmeyle sittirip gideceğiz... Yeryüzünde canlı ne varsa doğaya boyun eğdirme aşkıyla silip en sonra kendini yok etme çılgınlığını kurtuluş adına salgına dönüştürdüğümüz bir dünyada haktan itirazdan geçtik, çığlık bile atamadan, yönetişim tarzına teknolojik donanımlı mafyokrasinin ikame edildiği bir çağın katil robotlarınca katli vacip son canlı sürüleri olarak yeniden evrim başlatma potansiyeli yüzünden cinnetten bile kovuluşumuz yakındır. Bütün hız, keşif ve konfor özlemlerimize kapitalizmin yanıtı bu...
TEKNOLOJİYE DÜŞMAN
Kapitalizm özellikle 2. Dünya Savaşı ve sonrasında, kendini kalıcı kılacak araçları “insanın yerine koyma” ilkesine “insansızlaştırma boyutu” katarak yenilerken, teknolojik karşıdevrimlerle geldiği insanlık düşmanı obez aşamada artık apaçık belli ki istisnasız her şey para yani sermaye içindir. Bilginlerin açlığa son veren sınırsız bolluklar için sürdürdüğü özverili çalışmalar, maliyeti düşürerek mutlak artıdeğeri ve kâr oranlarını büyütmeye yönelik GDO’lu ürünlerin yaygınlaşmasıyla sonuçlandı; şimdi 7’den 70’e tüm insanlık fellik fellik DNA’sı bozulmamış doğal ürünler peşine düştük. Tıpta dijital teknolojik yeniden yapılanmanın son 10 yılda geldiği nokta Marx’ı bir kez daha doğruladı: Kapitalizmde hastalıklar yok edilmiyor, yeni ilaçları ve teknolojileri üretiyor; onlar da en yeni hastalıkları... Dev bir park alanını ya da ormanı göz açıp kapayınca devasa gökdelen ya da kaçak saraya çeviren dijital inşaat teknolojisinden uzakta, bir avuç eş dostuyla baş başa yaşayacağı, Yeni Ortaçağ’a özgü vahşi kabileler oluşturma derdinde herkes... Ne mümkün? Ne organımızda tek hücre ne dünyada ücra bir nokta kaldı paranın çöle çevirmediği...
Teknolojiye düşman mısın diye soruluyor? Olsam ne yazar, olmasam ne? Kapitalizmde teknoloji bana düşman: Araçları insansızlaştırmakla kalmıyor; kendi için tehdit gördükçe her türlü dijital herze hüneriyle toptan bütün dünyayı insansız araca çeviriyor; YZ de üstüne tüy dikiyor. Sermayeye kan ter içinde emek veren bilginler, sonunda katil robotları, kapitalizmin kadısı BM’ye şikâyet etti, biliyor muydunuz?
“İnsan Tükenmez” diyen Dağlarca’nın insanı tükeniyor. İnsandaki ışığın evrene sığmazlığını haykıran Şeyh Galip’in güzelim insanı yok oluyor:
Bir şu’lesi var ki şem’-i cânın
Fânûsuna sığmaz âsmânın