İşletme Düzeyinde Üretim Devrimi

Üretim Devrimi Programı ortak akılla gelişiyor. Programda listenin en başına önemli bir madde eklendi.  Maddeleri anımsayalım:

Tasarlama (Planlama)

Tutumluluk (Tasarruf)

Yatırım

İşlendirme (İstihdam)

Üretim

Hakça paylaşım (Adil paylaşım)

Ekonominin bütünü için önerilen bu maddeler madencilik, tarım, sanayi, turizm, sağlık, iç ve dış ticaret, taşımacılık gibi bütün ekonomik kesimler için geçerlidir.  Bu kesimler birbirinden kopuk değildir. Toplumsal ve ekonomik yapıdaki bütün birimler birbiriyle etkileşim halindedir. Anılan bütün bu kesimlerde irili ufaklı pek çok işletme vardır. Üretim faaliyeti bu işletmelerde gerçekleşir. Üretim Devrimi öncelikle üretimin beşiği olan bu işletmelerde yapılmalıdır.

Ülke ekonomisini bir insan vücuduna, ekonomik kesimleri birer organ veya dokuya, işletmeleri de hücrelere benzetebiliriz. Bütün yaşamsal işlevlerin hücre içinde oluştuğu bilinir. Aynı şekilde bütün üretim eylemleri de işletmelerde gerçekleşir. Üretimde devrim yapılacaksa konunun öncelikle işletme temelinde ele alınması gerekir.

Ülke veya bölge temelinde yapılan büyük ölçekli tasarımın (makro plan) hedefine ulaşması, işletmelerin bunu benimseyip uygulamasına bağlıdır. Kurumların rafları uygulanamayan planlarla doludur. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan “Beş Yıllık Kalkınma Planları” bile kamu işletmeleri için emredici, özel kesim için özendirici nitelikte olmuştur. Kamu işletmelerinin çoğu özelleştirme furyası ile elden çıkarılmış, sonuçta devlet üretime katkı yapan ve ekonomiye yön verebilen önemli aygıtlarını yitirmiştir. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR), Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (TÜRKŞEKER), Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği (TKKB) ve T.C. Ziraat Bankası (TCZB) dışında tarım politikası uygulamalarında etkili olabilecek kuruluş kalmamıştır denebilir.

Özel şirketler kâr etmek için çalışır. Bir takım teşvik ve ayrıcalıklar tanıyarak planlara uygun üretim yapmaya yönlendirilseler bile, koşullar değiştiğinde veya daha kârlı bir seçenek ortaya çıktığında onlar kamu yararını kolayca göz ardı edebilir. Elektrik dağıtım şirketlerinin en kritik zamanda tarımsal sulama abonelerinin elektriğini kesmesi buna bir örnektir.

Tasarlama yapmadan iş yapılamaz. Bir çiftçi üretim dönemi başlamadan her bir tarlasında hangi ürünü yetiştireceğine karar vermek zorundadır. Belirli bir ürün için toprağın nasıl hazırlanacağı, ne miktarda tohum ve gübre atılacağı, kaç defa çapalanacağı, kaç kez ve ne sıklıkla sulama yapılacağı, hastalık ve zararlılarla ne şekilde mücadele edileceği, hasadın ne zaman ve hangi yöntemle yapılacağı, ürünün ne zaman kime satılacağına karar verilmesi gerekir. Girdilerin ne zaman, kimlerden tedarik edileceği, kredi kullanma, ürün sigortası yaptırma gibi konularda da karar verilmesi gerekir.

Her çiftçi bu kararları vermektedir.  Kararlar isabetli olursa olumlu sonuçlar alınmakta, isabetsiz olunca doğan sıkıntılara katlanmaktadır. Planlama dediğimiz budur. Çiftçi farkında olmasa ve planlama yöntemlerini bilmese de yaptığı iyi, kötü bir plandır.

İçinde bulunduğumuz dönemde pek çok girdi fiyatında artış olmuş, maliyetler yükselmiştir. İlk bakışta insanlara ters gelecek bir ifade ama “kısa dönemde maliyet ile ürün fiyatı arasında bir ilişki yoktur.” Ürünün maliyeti ne olursa olsun, tek başına üreticinin arz ve talebe göre oluşan fiyatı kabullenmekten başka çaresi yoktur. Bütün ürünlerin ve girdi fiyatlarının devlet tarafından belirlenmesi beklenmemelidir. Devletin piyasaya müdahalesi bazı stratejik ürünlerle sınırlı kalır.

Çiftçinin hükmü sadece kendi işletmesinde geçer. Tek yapabileceği şey hangi ürünü, nasıl yetiştireceğine karar vermektir. Üretim sürecinde kullanılacak girdi miktarının değişen fiyatlara göre belirlenmesi gerekir. Birim alanda ekonomik olarak kullanılacak girdi miktarı, ürünün ve girdinin fiyatına göre değişir. Girdi yoğunluğunu belirleme yöntemi sonraki yazılarda ele alınacaktır.