İstikbal değil istiklal

Türkiye çok partili döneme geçtikten sonra onlarca siyasi partiyle tanıştı. Bu partilerin çoğu ülkemizdeki egemen çevrelerin çıkarlarını savundu. Ama yine de demokratik yaşamın özüne ve ruhuna uygun davrandılar. Seçimle gelip seçimle gitmeyi içlerine sindirdiler. Bölücü siyaset yapanlar hariç bu partilerden hiçbiri temel dengeleri bozmadı. Toplumu kutuplaştıran, bölen, kamplaştıran girişimlerden özellikle uzak duruldu. Milliyetçi Cephe girişiminde bile çok daha farklı dengeler, uluslararası tuzaklar vardı.

TÜRKİYE’DE GEÇMİŞTE SİYASET

İktidar partileri büyük ölçüde toplumun geneline hizmet vermek için çaba sarf etti. Toplumun tamamını kucaklayan mesajlar verdi. Basın ve iş dünyası devlet gücüyle tehdit edilmedi! İktidar olanakları ile blok olarak biat eden basın kuruluşları yaratılmadı! Hiçbir parti iktidarda kalmak için açık ya da örtülü demokrasi dışı yöntemlere başvurmadı. Kıran kırana siyasi mücadeleler oldu ama her hal ve şartta oyunun kurallarına sadık kalındı. Hiçbir parti, tehdit gördüğü siyasi hareketleri devlet gücünü kullanarak engellemedi!

Türkiye tarihinde hiçbir siyasi parti, “ben iktidarda kalayım da ne olursa olsun!” diye düşünmedi. Yarışın koşullarını kendine yarayacak şekilde her kuralı çiğneyerek eğip bükmedi! Hiçbir dönemde Türkiye’nin anayasal sistemi tartışmaya açılmadı. Hiçbir parti ya da partiler koalisyonu milletin kendisine verdiğini yönetim yetkisini, yetkisiz örgütlerle paylaşmadı! Hiçbir iktidar, kendi atadığı Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütü üyesi olarak yargılanmasını seyretmedi!

İLAÇLI TOMOGRAFİ İLE KESİN TEŞHİS

İstanbul Belediye Başkanı Mevlüt Uysal şöyle buyurdu: “Metro yapımında birinci önceliğimiz bizim partiye en fazla oy veren yerler olacak!” Mevlüt Uysal’a açık sözlülüğü için teşekkür borçluyuz! Sayfalarca yazsak, bu zihniyeti bundan daha özlü bir şekilde anlatamazdık! Metro güzergâhları, dünyanın her yerinde şehrin dokusu, jeolojik altyapısı ve mühendislik çalışmasıyla belirlenir. Kentin ana ulaşım planıyla uyumlu olması gözetilir. Bu açıklama tek başına toplumu, “bir partiye oy verenler ve vermeyenler” şeklinde bıçak gibi ikiye bölmektedir. Ama böyle bir ayrıştırıcı söylemin sonuçları ne Uysal’ın ne de temsil ettiği zihniyetin zerre kadar umurunda değildir. Çünkü bu zihniyet için esas olan seçim kazanmaktır. Bundan daha kutsal bir dava olamaz! Bu yolda her şey ama her şey mubahtır.

MENFAAT ÇARKLARINI DÖNDÜRMEK

Bazı siyasi hareketler sadece menfaat çarklarıyla yol alır. Çıkar birlikteliği kendine özgü yapılar doğurur. Karşılıklı bağımlılıklar oluşur. Siyasi örgütlenmelerin özünü menfaatin paylaşılması teşkil eder. İnce dengeler vardır. Kim kimin ne yaptığını gayet iyi bilmektedir. Kozlar gerektiğinde masaya sürülmek üzere zulada bekletilir. Herkes cambaz gibi ip üstünde yürür. Bu hassas dengelerin çökmemesini sağlayan tek unsur iktidar gücüdür. Bazıları ile yollar ayrılsa bile bu işlem medeni şekilde yapılır. Hukuk bu alana giremez! Sistem dışına çıkan susmak zorundadır. Çünkü kapının önüne konulanın konuşması kendisini birdenbire iktidarın baskı mekanizmalarıyla karşı karşıya getirir.

İşte bu tür siyasi oluşumlar sadece iktidarda kaldıkları sürece varlıklarını sürdürür. Menfaat musluklarının başına başkaları geçince, ortada bir dava olmadığı için hızlı bir çözülme başlar. İktidar elden gidince, ip üstündeki cambaz kendiliğinden düşer. Çıkar ortaklığı bittiği için geçmiş dönemi aralarında sorgulamaya başlarlar. Yeteri kadar pay alamadığını düşünenler kozlarını bir bir sürmeye başlar. Ortalık fena halde karışır. İnsanlar birbirini suçlar! Aynı aile içinde bile tartışmalar bitmez! Kısa süre sonra tabelalar kendiliğinden düşmeye başlar.

Türkiye, tarihinin en ağır sorunlarıyla karşı karşıyadır. Batı emperyalizmi uzlaşılmış bir plan ve proje dâhilinde ülkemizi bölmek için harekete geçmiştir. Çıkar çarkını döndürenler bu kirli ve sinsi oyunu bozamaz! Çünkü böyle bir siyasi yapıyı ülkemize dayatan AB-D’dir. Bu saldırılar ancak istikbal değil, istiklal diyen kişi, kuruluş ve siyasi yapılar tarafından püskürtülebilir.