Kaçmayın, direnin!

Son günlerde bir “haydutlar toplu gösterimi”ne tanıklık ediyoruz!
Önce eşcinsel veya biseksüellerin Onur Yürüyüşü’nü engellemek için devleti tehdit edip amaçlarına ulaştılar.
Şimdi de Dördüncü Murat’ın fedailiğine soyunup “alkol satan işletmeleri” basmaya başladılar!
Cihangir’deki bir plakçıda canlı yayınlanan konseri dinlemeye gelenleri “ramazanda içki içtikleri” için dövdüler.
***
Olayın meydana geldiği semt, liboşlara ve entel dantel takımına “kapak” olacak türden!
Cihangir...
İstanbul’da dincilere ve bölücülere “hoşgörüyle” bakan ne kadar eski solcu ya da liboş varsa, burada oturur!
Besledikleri havhavlar, şimdi kendi paçalarına musallat oldu; bunlara “yaşam tarzı” dayatıyor!
***
Aslında Ankara’da yaşayan bir kızcağız, bu gibi durumlarda ne yapılması gerektiğini iki hafta kadar önce bize gayet net bir şekilde gösterdi.
Kızılay’da kadınların tesettüre girmesini isteyen bildiriler dağıtan bir minibüs dolusu yobaza, “avaz avaz bağırarak” karşı çıktı...
“Size ne? Siz kimsiniz ki benim ne giyeceğime karar veriyorsunuz?” diye, yeri göğü inletti.
Sonuçta ne oldu biliyor musunuz?
O cübbeli, sakallı, takkeli, sarıklı devler, cüceye döndü!
Bindikleri gibi minibüslerine, toz oluverdiler!
Yani; 20’li yaşlarındaki bir kızcağız, tek başına dinci faşizme karşı direnmenin destanını yazdı!
Slogan da şahane:
“Size ne?”
***
Eğer başınıza böyle bir olay gelirse sakın Cihangir’deki ödleklerin yaptığı gibi mekanı terk edip kurtulmaya çalışmayın. Bunu denerseniz, dayak yemeniz garanti!
Çünkü o alçak saldırganlar, en çok kaçanı döver; durup direnenle dövüşemez!
Kısacası... Yapacağınız şey, en az onlar kadar bağırmak!
Onlar sizin üstünüze yürüyorsa, siz de onlara pabuç bırakmayacaksınız...
Bir tokat yediyseniz, öbür yanağınızı çevirmeyecekseniz!
Sakın yanlış anlaşılmasın; şiddeti savunmuyorum, teşvik etmiyorum; tam tersine, “şiddeti önlemenin ya da azaltmanın yolunu” anlatmaya çalışıyorum.
***
Tekrar ediyorum:
Direnin. Kaçmayın. Onların yaptığının aynısını yapın.
Ama en çok da avaz, avaz bağırın!
Bağırın ki çevreden birileri yetişsin!
Kısacası...
Meşru müdafaa hakkınızı sonuna kadar kullanın...
Yoksa emin olan bu alçaklar, çok daha ileriye gidecek!

GÖREVE TALİBİM!
Yılda 3,5 milyon euro, yani bugünkü kurla ayda 962 bin 500 lira maaş alan Fatih Terim’in çalıştırdığı A Milli Futbol Takımımız, Avrupa Şampiyonası’ndaki iki maçını da kaybetti.
Bu para, futbolda bizden kat kat üstün olan Almanya, Fransa, Hollanda, İspanya, Brezilya gibi milli takımları çalıştıran dünyaca ünlü teknik direktörlerin aldıkları paralardan bile fazla!
Futbol Federasyonu’nu yöneten ve yıllardır uluslararası alanda hiçbir başarıya imza atamayan morkolozlar:
Peşin söyleyeyim; futboldan hiç anlamam...
Ancak, görüyorum ki siz de anlamıyorsunuz!
Eğer alınan bu sonuçlara razıysanız, Terim’in yaptığı işi bana verin; daha başarısız olursam kovarsınız!
Bu arada...
“Milli takım”ı çalıştırmak için bırakın ayda 1 milyon liraya yakın maaşı, beş kuruş alırsam namerdim!

GÜNÜN SORUSU
Bolu’da 10. Yıl Marşı’nı yasaklayan Bolu İl Milli Eğitim Müdürü Yusuf Cengiz’in, 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce AKP’den Balıkesir Milletvekili Aday Adayı olduğu ortaya çıktı. Sorum kendisine:
Ne oldu koç; vekil olamayınca bu kez Milli Eğitim Bakanı olmayı mı koydun kafaya? Bu şov onun için mi?

Tuncay’ı kim zehirledi?
Ergenekon sanığı olarak Silivri Cezaevi’nde altı yıl yatan Tuncay Özkan’ın, uzun süredir yaşadığı sağlık sorunlarının nedeni belli olmuş:
“Zehirlenme...”
Tedavi olduğu Alman doktorlar, Özkan’ın bir kimyasal ve iki ayrı radyoaktif madde ile zehirlendiğini belirlemiş...
Radyoaktif maddelerin ancak istihbarat servislerinin ulaşabileceği nitelikte olduğu ve piyasadan temin edilemediği belirtilmiş...
Özkan, kendisine bu zehrin, kapalı ayran kutusuna şırınga edilerek verildiğini ve hukuki mücadele başlatacağını açıklamış...
***
İyi de kim yaptı bunu?
Dönemin cezaevi savcıları, cezaevi müdürleri, infaz koruma memurları... Hadi; söyleyin:
Hayatı size teslim edilmiş bir tutuklunun iç organlarını çürütecek bu alçakça işi içinizden kim yaptı?
Bu “zaman ayarlı cinayet”, başka hangi tutukluya uygulandı.
O dönemde cezaevine giren kaç kişi bu yüzden öldü ya da ağır hasta?
***
Balyoz ve Ergenekon başta olmak üzere o dönem cezaevine konulan tüm kumpas kurbanlarına çağrıda bulunuyorum:
Cezaevinde zehirlenip zehirlenmediğinizi anlamak için hangi testleri yaptırmanız gerektiğini Tuncay’dan öğrenin ve bir an önce yaptırın!

156+337!
Abdullah Gül’e “yazmaya” devam ediyoruz. Sıra, Kerim Karcı’da:
“Abdullah Bey...
Anladık kuldan korkmuyorsunuz da padişahtan da mı korkmuyorsunuz?
Biliyorsunuz bu padişahlar işledikleri kardeş cinayetleri ile tanınır. ‘Kardeşim’ dediği herkesi yanından uzaklaştıran malum padişahın, bir gün sizi de aslanların önüne atmasından gerçekten çekinmiyor musunuz?”

GÜNÜN İSYANI
Hazretin diploması artık dünyadaki gazete, dergi ve televizyonların gündeminde... Örneğin Alman Der Spiegel Dergisi, son sayısında konuyu “Diploması, üniversiteden eski” başlığıyla sayfalarına taşıdı. İsyanım Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan, Haber Türk, Posta, Akşam, Star gibi yandaş gazetelerin yandaş yöneticilerine:
Sakın başınızı kumdan çıkarmayın; tehlike henüz geçmedi... Ancak bu arada k.çınızı da kollayın... Çünkü fena halde açıkta!