Manastırda bir taş eksilecek

Ne güzel, saf, temiz, çocuk ruhlu insanları var yurdumun... İşte onlardan biri; Mardin’den on dört kilometre uzaklıktaki “Bine-bil köyü”nden Bahe Binebil. Ona #tarihikentmardin #arkeoloji_dunyasi sayfalarında rastladım. İşte Bahe’nin öyküsü!

Tren istasyonunda hamallık yapan “Hanna Süryani” ile “Vedia hanım” çiftinin 1928 doğumlu çocuğudur Circis Kaplan, namı diğer Bahe Binebil. Annesi Circis’e “Bahe” lakabını takmıştır. Mardinliler de Süryanice bülbül manasına gelen ve doğduğu köyün ismi olan “Binebil” lakabını buna eklerler. Böylece artık “Bahe Binebil” olarak anılmaya başlanır.
Bahe’nin ailesinin maddi durumu pek iyi değildir. İlk bebeklik yıllarında ailesi, özellikle ablaları tarafından çok sevilir. Bir buçuk yaşındayken annesi onu bir kuyunun yanındaki yatağa yatırır. Uyurken, aniden yanına yanaşan bir çılgın horozun saldırısına uğrar. Çığlığına annesi yetişir. Yüzü gözü yara bere içindedir. Kalıcı izler bırakmıştır bu olay Bahe’de. Dört yaşına kadar pek bir şey belli olmaz, ancak daha sonra zihinsel olarak da izler kaldığı ortaya çıkar. Bahe artık çocuk gibi kalacaktır; saf bir çocuk. Ayrıca konuşma ve anlama güçlüğü çekecektir yaşadıklarından dolayı.
Bahe altı yaşında iken babasını kaybeder. Anne Vedia çaresiz kalır çocuklara bakmakta. Baba evine dönmekten başka çözümü yoktur, ama Bahe’yi götüremeyeceğini bilmektedir. Yüreği sızlayarak, gözyaşları içinde Bahe’yi Delrulzafaran Manastırı’na bırakır. Manastırın kapısından girip ona son defa sarılır ve “Biz geleceğiz oğul,” der.
Sonra kapıya koşar ve hıçkırarak:
“Biz geleceğiz Bahe... geleceğiz,”
diye çığlık çığlığa tekrar edip durur...
YETMİŞ YILLIK BEKLEYİŞ
Kız kardeşi onu;
“Hem çocuk hem de saf biriydi kardeşim ve biz onu Manastıra bırakmıştık çaresiz. Manastırdakiler onun hem annesi hem de babası oldu. Manastırın kapısı her açıldığında canım Bahem koşar, ilk o açarmış kapıyı, anam geldi diye bağırarak” diye anlatır.
Bahe uzun yıllar manastırda kalır, çobanlık, bahçıvanlık gibi çeşitli işlerde çalışır. Yaklaşık yetmiş yıl manastırda kalmasına rağmen bir türlü Süryaniceyi konuşamaz. Sadece annesinin ona öğrettiği Arapçayı bilir ve onu konuşur. Manastırdakiler;
“Bahe amca bu manastırın bir taşı haline geldi. Allah göstermesin Bahe amca ölürse manastırda bir taş eksilecek” diyecek kadar çok alışmışlardır ona.
Yıllar yılları kovalar, ama Bahe hep annesinin yolunu gözlemektedir. Yaşlanmasına rağmen çocuk gibidir ve hâlâ annesinin geleceğine inanmaktadır.
Mardin Kırklar Kilisesi Başpapazı Gabriel Akyüz;
“Annesi altı yaşında iken kendisini Delrulzafaran Manastırı’na bırakıp gitti. Bugün, yani yetmiş altı yaşına bastığı bugünlerde bile o hâlâ annesini bekliyor” diye anlatır.
İşte tam yetmiş yıl annesini bekleyen Bahe’nin kalbi daha fazla bu hasrete dayanamaz ve 2014 yılında ışıklara yürür. Böylece Deyrulzafaran Manastırı’nda bir taş eksik kalır.
Haydi ışıklar yoldaşın olsun Bahe Binebil, rastgele sana!