Nakşi -Nurcu kavgasında, 11 Ağustos’ta kim vurulacak?..

İyi ki bugünlerde giderek büyüyen, “devlete hakim olma” kavgası AKP ile cemaat arasında yaşandı...

Allah korusun, emniyetteki müritlere yönelik operasyonu olası bir CHP iktidarının yaptığını düşünsenize; kan gövdeyi götürür, iç savaş tehlikesi bile baş gösterebilirdi!..

Cemaat-tarikat üyeleri ve militan- müritlerle onların valizci, ihaleci, köşe dönmeci kalemşorları, milleti “cihad” çağrısıyla isyana teşvik eder ve sokağa dökmeye çalışırlardı... Kışkırtıcılığın takiyeci sloganı da baştan belliydi;

“CHP zihniyeti hortladı... Müslümanlara zulüm yapılıyor!.. Din elden gidiyorrrrr!...”

CHP zaten pek iktidarda olmadığı için bu operasyonu yapma ihtimalini konuşmak da gereksiz... Haaa bir de şu var; “bugünkü CHP cemaati hedef alır mıydı” derseniz bunun yanıtını, cemaat polislerini savunmak için adliye önünde militanca mücadele veren CHP’li vekiller zaten vermiş oldu!..

Sonu ne olursa olsun “AKP ile cemaat çatışmasında kimin galip gelecek” sorusunun Çankaya seçimlerine endeksli olduğunu da unutmayınız...

AKP iktidara bir daha gelirse, “cemaatin tozu bile kalmaz” diyenler çoğunlukta... Emegenlik güçten geldiği için etkinliğini kaybeden yapılanmaların erime ihtimali de zaten fizik kuralı...

Hem “merkez parti” adı altında kurulan yeni hareket, Meclis’teki “üç parti”den devşireceği müritlerle taban tutarsa, kavganın boyutu da zaten değişecek...

Evet, bu satırların birçok nedeni var; Çankaya seçiminin ardından yalnız AKP değil, CHP ve MHP’de de sarsıntı yaşanacağını tüm kulisler aktarıyor ki, siyaseti 11 Ağustos’tan itibaren büyük gerginlik bekliyor...

KARANLIK FİLMİN KARELERİ!..

Gelelim AKP-cemaat kavganın şimdilik deşifre olan şaşırtıcı, ancak beklenen vahim sonuçlarına...

Eski “ortaklık”tan mıdır, yoksa birbirilerinin kirli çamaşırlarını çok iyi bildiklerinden midir, AKP ile cemaat arasındaki kavga, ilk başlarda, iki grup tarafından da temkinli yürütüldü... Hem de “kaset”lerin ve “operasyon” gözdağının pususunda!..

Bu ihtiyatlı yaklaşımın sebebini AKP’li Bülent Arınç zaten geçen hafta açıkladı; “İki taraftan üçer kişi gelsin konuşalım dedik olmadı...”

Arınç; işi “Tövbe etsinler defter kapansın” noktasına kadar getirerek ülkede hukukun aşiret-tarikat yasasına indirgendiğini de itiraf etti ama biz gelelim “bir musibet bin nasihattan evladır” sözüne...

Baksanıza; son cemaat operasyonu devletin derinliklerinde ve politikanın perde gerisinde çevrilen karanlık filmlerin karelerini tek tek ifşa etmeye devam ediyor...

ORTAKLIĞIN PİŞMANLIĞI NE ÇARE?..

Milli Görüşçüler’le Nurcu cemaatçiler arasındaki devlete hakim olma kavgası büyüdükçe, yöntem ağırlaşıyor, silahlar değişiyor, taarruz büyüyor... Ne yazık ki; artık ilke, gelenek ve hatta ahlak bile çukurda bocalıyor!..

Bir yıl öncesinden, dinleme-dershane anlaşmazlığından başlayan kavga sırasında Türk halkı neler öğrenmedi ki;

Dinlemeler, kumpaslar, takipler, tertipler, ajanlıklar, yatak odası filmleri, devlet arazilerinin peşkeşi, talancı vakıf zihniyeti, bürokraside ki derin kadrolaşma, köşe dönmecilik, rant, yağma, tehdit, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk tapeleri, militan yapılanma ve hatta casusluk...

Ve nihayetinde iş “Haşhaşi” örgütlenmesine de getirildi ki, dinciler ve liboşların “derin devlet” teraneciliğiyle cumhuriyeti hedef aldığı bir ülkede, rejimin içinde bırakın “ikinci”sini, üçüncü cumhuriyetin kurulduğu bile ortaya çıktı...

Türk halkı; devletin içine bizzat Başbakanın deyimiyle bir “çete”nin yerleştiğini, “paralel yapılanma”nın “cumhuriyetin geleceğini tehdit” ettiğin bile öğrendi...

Hem de bu vahamet de hiç de masum olmayan Erdoğan’ın tehdit, taarruz ve operasyonel gözdağıyla süslenmiş; biraz da eski ortaklığın pişmanlığı yansıtan öfkeli sözleriyle!..

Peki; tüm bunları niçin mi sıraladık?.. Herkes hemfikir; AKP ile cemaat kavgası polis operasyonuyla kalmayacak... Zarar gören yalnızca cemaat de olmayacak... Vurulanı ise 11 Ağustos sabahı göreceğiz!..

Bu kavga cumhuriyetin; “çete”leşen politik-rantiye örgütlenmelerinden temizlenmesi için bir nebze yarar sağlarsa, “bırakın yesinler birbirini” deyimli daha çooook söylenecek!..

İMANLI GENÇLİĞİN SEVİYESİ!..

Evet “birbirini yesinler” de, sosyal medya üzerinden yürütülen iğrenç savaş yenilir yutulur cinsten değil ki!..

Çünkü Mehmet Baransu adlı cemaat valizcisi; önceki gün, AKP’li Şamil Tayyar’ın, Helin Avşar adlı bir magazin unsuruyla çektirdiği fotoğrafları yayımlayarak, “bacak arası” muhabbeti başlattı!..

Tayyar’ın gözlerinin Avşar’ın “bacak arasında” olduğuna dikkat çeken Baransu, Twitter’da şöyle yazdı;

“Şıh Şamil, Bayram namazında tekbir olmadığını neden bilmez. Aklı fikri, gözü başka yerde de ondan!..”

İşte bu paylaşım Tayyar’ı çıldırttı!.. Tuncay Güney adlı “kumpas” taşeronunun, “eşcinsel olduysam cemaatte oldum” sözlerinin yer aldığı bir haberin linkini yayımlayan Tayyar altına da şöyle yazdı;

“Mehmet Baransu bu gidişle yakında böyle bir açıklama yapman kaçınılmaz!..”

Ancak bel altı kavgası bununla da kalmadı... Tayyar, cemaatçi gazeteciyi şu ağır sözlerle de hedef aldı;

“Mehmet Baransu, Helin Avşar’a öyküneceksen benden uzak dur, Emre Uslu’ya koş, karına sahip çık!..”

AKP ile cemaat kalemşorlarının, “şerefsiz”, “alçak” “gay”, “piç”, “eşcinsel”, “yurtta tecavüze uğramış” vs. şeklindeki iğrenç küfürlerini buraya almanın gereği yok...

Gelelim yazının başından itibaren çıkarılacak bir başka mesaja... İktidarla Fethullahçılar arasındaki çatışma yalnızca, sinsi örgütlenme, casusluk ve rant vurgununun boyutlarını değil, Erdoğan’ın “imanlı gençlik” diye övündüğü kimi zavallıların seviyesizliğini de gözler önüne serdi...

Atalarımız bazen boşuna “bir musibeti bin nasihattan” daha değerli bulmamışlar... Baksanıza, bir çıkar kavgası ne rezillikleri deşifre ediyor!..